Bilimsel seviyemizin, bilgimizin, eğitimimizin hiç ama hiçbir önemi yok.
Sallayalım gitsin.
Dünyanın en saygın üniversitelerinden olan Harward’ın Kütüphanesi, Hocanın üç tane kitabını onaylamış ve raflarına almış.
Bize ne? Harward bizden iyi mi bilecek?
İngiltere, ABD ve Güney Afrika’da neşter tutmuş Hocayı gömelim.
Aşağıdaki başarıları görmezden gelelim.
1972-1974. İngiliz Hükûmeti bursu ile Liverpool Regional Cardiac Center’da kardiyoloji alanında uzmanlık eğitimi.
1976-1978. Cape Town Üniversitesi Groote Schuur Hastanesinde, Christian Barnard’ın ekibinde çalışarak, doçentlik tezini kalp nakli yapılmış olan hastalar üzerinde gerçekleştirdi.
1987-1995. State University of New York Health Science’da kalp hastalıkları alanlarında araştırmalar.
Çamur atanların safına geçelim.
Sağlıklı yaşam ile ilgili bütün tavsiyelerini çöpe atalım.
Her öğünde bol bol beyaz ekmek tüketelim.
Ambalajlanmış içecekleri tercih edelim.
Ev yapımı ayranı, kefiri bırakalım.
Ambalaja girmiş gıdaları sofradan eksik etmeyelim.
İçeriğini hâlâ bilmediğimiz Covid-19 aşılarını savunalım.
Pandemi yutturmacasına inanalım.
Güneşe hiç çıkmayalım.
Bedenimiz D vitamini üretemesin. Stres içinde mahvolsun.
2005 yılında 7 milyon kutu olan ve 2023 itibarıyla 65 milyon kutuya çıkan antidepresan kullanımını birkaç katına yükseltelim.
Canan Karatay’ı kimler sevmez?
İlaç tekelleri sevmez.
Yaşam tarzımızdan nemalanan gıda şirketleri, beyaz ekmekçiler, şeker üreticileri, hazır gıdacılar, glutenciler sevmez.
Gece gündüz dolu olan ticari hastaneler sevmez.
Aşıcılar sevmez.
Canan Hoca ne yapmış?
Onun tavsiyelerini dinleyen milyonlarca insan, beslenme ve diğer yaşam alışkanlıklarını değiştirmiş, spora başlamış ve sağlığına kavuşmuştur.
Parklar, sahiller, sokaklar, salonlar yürüyüş ve spor yapan insanlarla dolmuştur.
İnsanlar, sağlıklı ekmeğe, doğal peynire, hakiki köy yumurtalarına dönmüştür.
Toplum, kilo vermenin hazzını keşfetmiştir.
Soğan ve sarımsağın muhteşem şifasını çözmüştür.
Sağlığına kavuşan bir hastası şunları yazmış;
“Şekerli ve kolalı içeceklerle, ambalajlı meyve sularıyla, soğuk çaylarla ve hatta alkollü içeceklerle sonsuza değin görüşmemek üzere, vedalaştık.
Kaçamak yapmak istersek, glutensiz, şekersiz badem unlu kurabiyeleri, mis gibi ekşi mayalı karabuğday ekmeklerini fırınımıza verip, beş çayının yanında afiyetle yiyoruz artık.
Canımız kahve çekerse, yine Karatay’ın tavsiyesiyle, çekirdekten evde çekilmiş mis gibi Türk kahvesini bir yandan yudumlarken, diğer yandan değerli hocamıza minnet, şükran ve dualarımızı gönderiyoruz.
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var demişler; değerli Canan Karatay’ı sağlığımızı bize yeniden kazandırdığı için, sadece içtiğimiz bir kahvede değil, ömrümüzün sonuna kadar sevgi, muhabbet ve dua ile ne kadar yad etsek azdır.
Bu satırlarla vefa borcumuzun küçük bir kısmını ödesek kafi; tamamını ödemek için kitaplar yazsak yine yetmez.”
Haddini bilmek erdemdir.
Hocayı bilim dışı olmakla suçlayan birinin eğitimine baktım.
Bir üniversitenin sosyoloji bölümünü bitirmiş. Hepsi bu.
Başka?
Bir de, Tanrı egosuna sahip pratisyen hekimler.
Daha da vahimi;
İlaç ve sağlık tekellerinin sözcüleri.
Canan Hoca bir değerdir.
Değerlere sahip çıkalım.
Önemli not: Bu satırları kim olarak ve neden yazdım? İşte sebeplerim.
*Hocanın kitaplarını okudum. Çok yararlandım.
*Sirke, lahana, turşu, kaya tuzu, bakliyat mucizelerini Hocadan öğrendim.
Aşağıdaki zehirleri, Hocanın uyarılarından sonra hayatımdan çıkardım.
*Hazır şeker: Beyaz şeker, şekerli içecekler, gazlı içecekler, tatlandırıcılar, reçeller
*Beyaz un ve nişasta: Beyaz ekmek, beyaz pirinç, poğaça
*Hazır gıdalar: Hazır atıştırmalıklar, fast food ürünleri, cipsler
*Margarin gibi hidrojenize yağlar
*Aşırı tuzlu gıdalar: Aşırı tuz içeren hazır gıdalar ve tuzlu atıştırmalıklar
*Hazır et ürünleri: Salam, sosis, sucuk gibi et ürünleri ve yüksek yağlı etler
*Yüksek glisemik indeksli gıdalar: Beyaz ekmek gibi yüksek glisemik indeksli gıdalar
Adil Gürkan