Günümüzde dünya genelinde zorunlu göçlerle yerlerinden edilmiş insanların sayısı 120 milyonu aşmış durumda.
Birleşmiş Milletler raporlarında, savaşlar, iç çatışmalar, insan hakları ihlalleri ve ekonomik zorlukların bu zorunlu nüfus hareketini sürekli arttırdığı kaydedilmekte.
En büyük kitle göçleri Suriye, Irak, Afrika Boynuzu coğrafyası, Afganistan ve Myanmar kaynaklı.
***
Uluslararası hukuk, ülkesinden, yerlerinden edilen kişileri sığınmacı, mülteci, göçmen gibi farklı hukuki statülerde ele alıyor.
Sığınmacı, bir zorunluluk karşısında “can havliyle” kendilerini emniyette hissedecekleri başka ülkelere atanlardır. Kalıcı olmayan, geçici bir uluslararası koruma statüsüdür, ilke olarak, ülke koşulları düzeldiğinde dönmeleri beklenir.
Savaş, işgal, iç çatışma, dini inanç, kültür, milliyet ve etnik aidiyet ya da siyasi düşüncelerinden dolayı ülkesinde zulme uğradığına inanılan kitlelerin geçici göçüdür.
Mülteci, zulüm veya ciddi zarar görme riski nedeniyle ülkesinden kaçarak uluslararası koruma arayan kişilerdir. Mültecilik statüsü, geçici sığınmacılardan farklı olarak, başka bir ülkenin tanımasıyla resmileşir, ileri sürdükleri zorlayıcı gerekçe haklı bulunursa sürekli sığınma yolu açılır.
Göçmen, ekonomik nedenler, eğitim veya aile birleşimi gibi çeşitli sebeplerle ülkesinden ayrılarak başka bir ülkede yaşamak isteyen kişilerdir. Göçmenler, zorunlu nedenlerle yerinden edilen kişilerden farklı olarak, kendi isteğiyle göçü tercih edenlerdir. Kabul eden ülkenin izin ve bilgisi dahilinde, kendi iradeleri esastır.
Suriye
Türkiye’deki sığınmacıların statüsü, bizden de kaynaklanan yanlış uygulamalarla, devletler hukuku bağlamında içinden çıkılması zor bir hal almış olup göçmen, mülteci, sığınmacı kavramları iç içedir. Günlük hayatta yanlış olarak, topluca ‘’mülteci’’ diye adlandırılmaktadır.
Suriye örneğinde yaşanan geçici sığınmacılara mülteci olma başvurularının kabulü veya vatandaşlık verilmesi suretiyle statülerinin sonlandırılması devletler hukukunun kabul etmediği, tartışmalı fiillerdir.
Uluslararası hukuk ve birçok ülkenin yasa uygulamaları geçici sığınmacıların statüsünün bu yollarla sonlandırılamayacağını kaydeder. Bu durum, geçici sığınmacıların güvenli bir yaşam sürme hakları için önemlidir.
Bu bağlamda Suriyeli geçici sığınmacılara vatandaşlık hakkı tanınması hukuki olmayan siyasi bir tasarruftur.
“Geçici sığınmacı statüsü” geçici koruma devam ettiği sürece devam eder ancak kaldırıldıktan sonra ülkelerine güvenli şekilde kesin dönüşleri ile sona erer.
Aksi halde, vatandaşlık verilmesi, ülkelerindeki koşullar tam olarak düzeldiğinde dahi tabiiyet, kişi hakları ve siyasi koruma bağlamında sonucu kestirilemeyen çetrefilli hukuki ve diplomatik sorunlar çıkarabilir.
Geçici koruma altındaki sığınmacıların ülkelerine gidip tekrar dönmeleri, geçici statüleri ve uluslararası hukuk uygulamalarıyla bağdaşmamaktadır, uluslararası hukuk açısından sığınmacı statüsünü zayıflatan siyasi bir tasarruf olarak değerlendirilir.
Kayıt dışı olanlar, burada doğanlar ve statüsü değiştirilenlerle toplam sayılarının 10 milyonu aştığı iddia edilen sığınmacılara vatandaşlık verilmesi, uzun vadede iki ülke arasında ve uluslararası platformlarda diplomatik krizlere yol açabilecek siyasi çekişmelere konu olması işten bile değildir.
İlgili yazı: