Tek parti döneminde hac yasak mıydı?-Sinan Meydan (Cumhuriyet)
“Tek Parti (CHP) döneminin din devlet ilişkileri çarpıtılarak, din üzerinden Atatürk’e ve kurduğu laik Cumhuriyete saldırılar devam ediyor. Son olarak geçtiğimiz hafta gazeteci Murat Bardakçı, “Tek Parti CHP döneminde hac yasaktı. Devlet istemiyordu!” diyerek bir tartışma başlattı. Böylece “Tek Parti CHP’nin hac ibadetini yasakladığı” söylemi üzerinden CHP’nin “din karşıtı”, “din düşmanı” olduğu algısı tekrarlandı.
Peki, ama Tek Parti CHP döneminde haç yasaklandı mı? Zaman zaman söz konusu olan hac yasaklarının nedeni neydi? İşte arşiv belgeleri:
Osmanlı’da hacı adayları – muhtaçlar hariç- kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılarken, asker ve memurların ihtiyaçlarını devlet karşılardı. Devlet memurları resmi izinle hacca gidebilirdi. Hac zamanları hac kervanları düzenlenirdi. Osmanlı klasik döneminde hacca gidiş ve dönüş sırasında görkemli törenler yapılırdı. Osmanlı hac güvenliğine büyük önem vermesine rağmen yine de hac kervanları zaman zaman Bedevilerin saldırısına uğrardı. 1800’lerde ortaya çıkan Vehhâbîlik hareketi sırasında hac yolları tehlikeye düşmüş, hatta bazan kapanmıştı. (Abdülkadir Özcan, “Osmanlı Döneminde Hac”, https:// islamansiklopedisi.org.tr/hac) Zaman zaman çıkan salgın hastalıklar ve savaşlar da hac ziyaretlerine engel olmuştu.
Cumhuriyet kurulduğunda halk yoksul ve savaş yorgunu olduğu için hacca gidenlerin sayısı çok azdı. Ayrıca ekonomik olarak çok zayıf, buna karşın bir taraftan Osmanlı borçlarını ödemek, diğer taraftan halkın beslenme, giyinme, barınma, çalışma, sağlık ve eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak zorunda olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ilk zamanlarda hac organizasyonu yapacak durumda değildi. Laik Cumhuriyetin çok daha başka öncelikleri vardı.”
Yahudilerin kurbanına ne oldu?-Yasin Aktay (Yeni Şafak)
“Yahudi felsefesinin İslami entelektüel çevreyle en yoğun etkileşimde olduğu dönemde İslam kelamcıları ve filozoflarından etkilenmiş olan Maimonides’in kurbanla ilgili yaklaşımlarında İslam’ın kurban anlayışının izlerini bulmak mümkün. Ancak bunu sonradan gelen bir din olarak İslam’ın Yahudi teolojisi üzerindeki etkisi olarak kabul edebileceğimiz gibi kökeni bir tevhid dini olan Yahudiliğin içindeki doğruların yeniden keşfi olarak da kabul etmek mümkün.
Maimonides’e göre mesela Kurban Tanrı’nın ihtiyacı değil, insanın ihtiyacıdır. Esasen Tanrı’nın hiçbir fiziksel şeye ihtiyacı yoktur; tevhid inancında Tanrı fikri ihtiyaç kavramını dışlar. Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yok, dolayısıyla kurbanlar Tanrı’yı “beslemek” ya da “memnun etmek” veya onların kapıldıkları bazı “duygusal” (öfke, teselli veya başka türlü) hallerini yatıştırmak için de verilmez. Aksine kurban ibadeti, insanların dini gelişimi için bir araç olarak düzenlenmiştir.
Ancak bu hangi kurbandır? Maimonides’in yine de tarif ettiği kurban bir tarihsel geçiş formu olarak bir dönem için kabul edilmiş olan kurbandır ve sonradan insanlar belli bir olgunluk seviyesine geldiklerinde kurban kesmeye de gerek kalmamıştır. Böylece sonradan gelen insanların kurban yoluyla eğitilmelerine de gerek kalmamıştır.
Kurbanın bu şekilde aşılarak yok edilmesi, kurban edilmesinin ardındaki hikâyeyi veya kendine göre hikmeti Maimonides Delaletu’l Hairin isimli meşhur kitabında detaylı ve kendine göre ikna edici bir biçimde anlatır. Buna göre kurban Yahudi Şeriatının oluştuğu dönemden önce de zaten vardır ve kaynağı bizatihi insanlar arasında oluşan geleneklerdir.”
Ferdi Zeyrek 16 Mayıs’ta neler anlattı?-Çiğdem Toker (T24)
“Böylesi bir sevgi seli, insan türüne nadiren nasip olur. Vakitsiz ve trajik biçimde vefat eden Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in uğurlanışında tanık olduğumuz bu sevgi selinde iyi kalp ve çalışkanlığın payı büyük.
Manisa Cumhuriyet Meydanı’ndaki törenden yansıyan görüntüler, her şeyden önce gönüllere girmenin ne olduğunu resmediyordu.
Kamusal yararı, bütün öteki yararların önüne koyan belediyeciliğin ve siyasetin ne olduğunu anlatıyordu.
Aynı anda o kadar çok şey gördük ki dünkü törende. İnsanın birlikte hayal kurduğu yol arkadaşının ardından konuşmak zorunda kalmasının, onu toprağa elleriyle koymasının ne kadar ağır bir imtihan olduğunu sözgelimi.
CHP lideri Özgür Özel’in gözyaşları, yalınlığın sahiciliğin ne olduğunu hatırlattı.
Ferdi Zeyrek ile zamansız kaybından kısa bir süre önce tanıştım. 16 Mayıs Cuma günü, İstanbul’da çoğunluğu ekonomi muhabiri kökenli bir grup kıdemli, yönetici, yazar gazeteciyle bir araya gelmesi vesilesiyle.
16 Mayıs Cuma günü, İstanbul’da çoğunluğu ekonomi muhabiri kökenli bir grup kıdemli, yönetici, yazar gazeteciyle bir araya gelmişti Zeyrek. Davet mesajını aldığımda, ilk iş uçak saatini yetişecek biçimde ayarlamaya çalıştıysam daha geç bir uçağa binebildim. Ne kadarını yakalarsam o kadarını dinlerim, izlerim diye düşünüyordum. Hep dolaylı duyduğum başarı öykülerini doğrudan dinlemeyi istiyordum çünkü.
Toplantı yerine ulaştığımda, Ferdi Zeyrek anlatmaya başlayalı yarım saat geçmişti ama bu kadarına sevinerek, meslektaşlarımla birlikte dinledim kendisini.”
Her 4 liranın 3’ü faize-Taha Akyol (Karar)
“Devlet öylesine borçlanmış ki, her 4 liralık iç borç ödendiğinde 3 lirası faize gidiyor! Devletin iç borçlarının faizi, ana parayı geçmiş!
Önce haberi okuyalım:
“Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre, 2025’in ilk üç ayında iç borç ödemeleri içinde faiz kaleminin oranı %74,7’ye ulaştı. Aynı dönemde 117 milyar TL ana para ödemesi yapılırken, 346,4 milyar TL faiz ödendi. Bu, faizin ana paraya oranla neredeyse üç katı olduğu anlamına geliyor.”
Bu feci durum karşısında iki türü düşünebiliriz:
. Biz bilmeyiz büyüklerimiz bilir, bir bildikleri vardır. Bu Orta Doğu toplumlarında yaygın bir düşünme biçimidir.
İkincisi, ekonomi verimlilik artıracak teknolojik gelişme olmaksızın tüketim ağırlıklı büyütülürse söyle olur- şeklinde düşünmektir.
İkinci cevabı uzatmak mümkün: Denetim ve denge mekanizmaları, Meclis denetimi, bağımsız olması gereken Düzenleme ve Denetmeme kurumları güçlü olmayınca, siyaset kolayca borçlanma yoluyla tüketimi körükleyerek seçim kazanabiliyor.
“Kurumlar”ın önemini özellikle görmek gerekir. Daron Acemoğlu ve James Robinson “Ulusların Düşüşü” adlı kitabında tarih boyunca kurumların önemli olduğunu gösterdiler.
Kaynakları hortum gibi emen kurumlar gelişmeyi frenliyor. Kaynakların iktisadi gelişmeye gitmesinin yolunu açan kurumlar o toplumu geliştiriyor.
Ben bizden bir örnek vereyim. Tarımsal arazide devlet mülkiyeti demek olan “timar sistemi” sermaye birikimini engelledi. Büyük devlet adamı Cevdet Paşa 1858 Arazi Kanunnamesi ile tarımda özel mülkiyete hukuki geçişi sağladı.”
Asgari ücretli zorda emeklinin kaybı büyük-Naki Bakır (Dünya)
“Yıllık belirlenen asgari ücretteki erime dolayısıyla “ara zam” tartışmaları sürerken, ilk beş aylık enflasyonla SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin yılbaşı zamları neredeyse sıfırlandı, memur maaşı ve memur emeklisi aylıkları ise reel olarak Aralık 2024 düzeyinin de altına indi. Son on yılda dengenin tersine dönmesi sonucu asgari ücretin de altına inen aylıkları ile SSK’lı, esnaf ve memur emeklileri daha hızlı bir yoksullaşma yaşadı.
1 Ocak 2025’ten geçerli asgari ücret işçi, hükümet ve işveren temsilcilerinden oluşan komisyonca yüzde 30 artırılarak belirlenirken, her yıl ocak ve temmuz aylarında izleyen altı ay için Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) tüketici fiyat endeksine (TÜFE) göre bir önceki altı aydaki enflasyon kadar zam alan SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin aylıkları ise yüzde 15,75 artırılmıştı.
2024’ün ikinci yarısı için yüzde 10 toplu sözleşme zammı almış memur ve emeklilerinde ise aynı dönemdeki TÜFE artışına göre yüzde 5,23’lük bir enflasyon farkı doğmuş, 2025’in ilk yarısı için yüzde 6’lık sözleşme zammına bu farkın eklenmesi ile toplam yüzde 11,54 zam verilmişti.
Bu yıl ilk beş aydaki yüzde 15,09’luk enflasyonla SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin yılbaşı zammı neredeyse sıfırlanırken, memur ve emeklileri ise reel olarak 2024 sonundaki düzeyin de altına indi. Beş aylık TÜFE artışından arındırıldığında SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıklarında Aralık 2024’de göre reel artış yüzde 0,6’ya indi. Aylıkların Aralık 2024 düzeyi 100 kabul edildiğinde Ocak 2025’te 115,75’e çıkan değeri, mayıs sonu itibarıyla 100,6’ya indi.
Memur maaşları ve memur emeklisi aylıkları ilk dört aydaki enflasyonun yılbaşındaki zammı aşması üzerine daha nisan sonu itibarıyla reel bazda eksiye geçmişti. Beş aylık TÜFE artışından arındırıldığında ise maaş ve aylıklar reel olarak Aralık 2024 düzeyinin yüzde 3,1 altına; başka deyişle 2024 sonu düzeyi 100 kabul edilirse 96,9’a inmiş oldu.”
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: