Gazeteci Ercan Öztürk’ün Medyaradar sitesinde yayınlanan “Türk medyası nasıl sınıfta kaldı! Bostonlu Türklerden gazetecilik dersi!” başlıklı yazısının özeti:
“Haberciliğin birinci kuralı doğru bilgiyi olay yerinden tarafsız bir bir şeklde bildirmektir.
Bir habercinin haber kaynağı asla bir haberci olmamalıdır. Eylem Tok dosyası bu anlamda haberciliğin nasıl öldürüldüğünü en somut bir şekilde bize gösterdi. Duruşmanın yapıldığı Boston’da olmadığı halde sanki oradaymış gibi masa başında sözde habercilik yapan kişiler sosyal medyada emek hırsızlığı yaparak etkileşim almanın peşine düştüler.
***
Eylem Tok ile oğlu Timur Cihantimur’un Boston’da hakim karşısına çıkacağı tarih belli olduktan sonra gazeteci arkadaşım Emrullah Erdinç’le gazetecilik refleksini de devreye sokarak program yaptık. Amerika’da yaşayan arkadaşlarımızla irtibata geçtik. Neler yapabileceğimizi konuştuk. Duruşma salonuna girebileceğimizi öğrenince de gitmeye karar verdik.
Açıkçası bizim gibi çok sayıda gazetecinin Boston’a geleceğini tahmin ediyorduk.
Pazartesi Boston’a gelir gelmez ilk iş olarak Eylem Tok ve oğlunun nasıl yakalandığını öğrenmek oldu. Gittiğimiz yerlerde topladığımız bilgiler bizi tek bir hikayeye götürdü. Anne ve oğlu okula kayıt yaptırmak üzereyken yakalanmışlardı. VOA’nın ele geçirdiği polis tutanağındaki adres de zaten okulun adresiydi. Bu bilgiler ışığında ilk haberi hazırladık.
Emrullah Erdinç’le Boston’a gelirken bir sürü gazetecinin de bizimle birlikte duruşmayı takip edeceğini konuştuk. Sabah Boston Federal Mahkemesi’ne gittiğimizde sadece VOA Muhabiri Mehmet Sümer, Anadolu Ajansı Foto Muhabiri Celal Güneş ile birlikte toplam dört gazeteci duruşmayı takip ettik. Adeta Türk basınının namusunu kurtarmıştık.
Duruşma başlamadan salonda bulunan Elif Kır isimli Türk, İbrahim Haskoloğlu’nun duruşma salonundan online paylaşımlar yapacağını söyledi. Şaşırmıştık. Bu arkadaşı kimse görmedi. Duruşma salonundan online paylaşım yapmak ise imkansızdı.
DHA Muhabiri Rojda Altıntaş’ın “Oğuz Murat Aci’nin ölümünden sonra Revna Demirören tarafından arandım. Bu haberi yapmamam istendi” paylaşımı infial yaratmıştı. CNN TÜRK Genel Müdürü Murat Yancı, bir açıklama yaparak bu davanın takipçisi olacaklarını açıklamıştı.
Amerika’daki Türk yürüyüşünde Sezgin Baran Korkmaz’ı canlı yayına çıkartan Demirören Grubu, “Takipçisi olacağız” dedikleri davaya bir tane bile muhabir göndermediler. Tenezzül bile etmediler.
Duruşmanın ertesi gün, Timur Cihantimur’un avukatının yaptığı savunmayı, kaldığı cezaevindeki kötü muameleyi özel detaylarıyla MedyaRadar’da yazdım. Bir de ne göreyim. A Haber muhabiri, benim yaptığım özel haberi stüdyoda kendi haberiymiş gibi anlatıyordu. Haberi anlatan arkadaşı da tanıyorum. Ancak emek hırsızlığı o kadar sıradanlaştı ki o arkadaşın bunu son derece normal karşıladığına eminim. Bizim 10 saat yolculuk yapıp, bir sürü insanla konuşarak elde ettiğimiz o kıymetli bilgiler emek hırsızların haberlerine meze oluyordu.”
Yazının tamamını okumak için tıklayın