Kamuoyunda yüksek getirili fon vaadiyle bir bankacı tarafından dolandıralan mağdurlardan bahsediliyor; daha doğrusu bölük pörçük bahsediliyor çünkü medyanın büyük çoğunluğuna göre bu dava sanki “yasak meyve”, hiç konuşulmuyor.
Burada bankacılık tekniğine uymayan noktalar var. Bankacılıkta ortaya çıkan bütün suistimallerin tek bir amacı olur: Menfaat sağlamak.
Bu olayda banka yöneticisi yalan söyleyerek “para” toplamış; genelde beklenen bu paraları zimmetine geçirip kaçmasıdır çünkü vaat ettiği faizleri kazandıran herhangi bir yatırım aracı yok. İlkokul düzeyinde finansal bilgisi olan birisi bunu bilir.
Hanımefendi bir de müdür, bunu bilmemesi mümkün değil. Peki neden paraları alıp kaçmadı konusu büyük soru işareti.
Ya korktu toparlamaya çalıştı ya da aracıydı, aracı olduğu kişiler parayı aldı veya batırdı bankacı ortada kaldı, şimdi korkudan konuşamıyor.
İşlemler kayıt dışı olduğu için tek bakılacak yer “sebepsiz zenginleşmedir”, ya bankacının ya da müşterilerinin servetinde kaynağı belirsiz paralar araştırılmalıdır.
Zaten davaya karışan avukatlardan biri de casusluk suçlaması ile tutuklu, belki de paralar ülkemize karşı girişilen casusluk faaliyetlerini finanse etmiştir.
Böyle mi bilmiyorum ama bu ve benzer belli bir spor kulübü üzerinden dönen dosyaların kamouyu vicdanında yara bıraktığı kesindir.
Başka kanalın yayınını aktaran Fenerbahçe Başkanı suçlanırken bahis reklamı yapana takipsizlik verilirse, adaletin gözünün renkleri gördüğü endişesi yaratır.
3 Temmuz’da masumken iftiraya uğrayan Fenerbahçe’ye karşı sergilenen baskı ve zulmün suçlulara uygulanmaması “yapı” şüphesini akla getirmektedir.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:
