II. Mahmud (doğumu 1785- öl. 1839) döneminin en önemli olaylarından biri ‘Vak’a-i Hayriyye’ olarak adlandırılan Yeniçeri Ocağı’nın kapatılmasıdır.
Hayırlı olay anlamına gelen bu gelişmeyle “Beş yüz yıla yakın varlığını sürdürmüş olan Yeniçeri Ocağı, Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyal ve ekonomik gidişinin bir sonucu olarak da askerlik hizmetlerini yerine getiremeyen, ücret almakla yetinen kişiler tarafından doldurularak, devlete yük olmasının yanında, başkentte zaman zaman isyanlar çıkarmaları, idarecileri bu ocağı kaldırmaya sevk etmiştir.” (1a) “Yeniçeri ocağının yerine kurulan orduya ‘Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye’ adı verilmiştir. Kurulan yeni ordunun teşkilatında önemli değişikler yapılmış, Batılılaşma ile ilgili reformlar önce burada uygulanmıştır.” (1)
Fesle ilgili bir yazıya tabii ki II. Mahmud ile başlamak gereklidir. Osmanlı’nın en büyük reformcusu, yenilikçisi, çağdaşlaşma adımlarının öncüsü diye nitelendirilebilecek olan bu padişah fesi de Osmanlı İmparatorluğu’nda yasalaştıran kişidir. 2.Mahmud’un Yeniçeri Ocağı’nı kapatmasıyla toplumu her alanda yeni bir yaşama biçimine kavuşturma isteği giysilerde de değişiklik yapılmasına yol açtı. İşte fes bu nedenle Osmanlı sınırları içine taşındı. Aslında önce Avrupa’ya gitti ve imparatorluğa oradan ithal edildi. Yani fes batıdan gelmiştir ama Fas kökenlidir.
“Fas şehrinde ortaya çıktığı ve Türkiye’ye daha çok Avrupa’dan ithal edildiği için bu adı taşıyan fes, halen Mısır dahil Kuzey Afrika ülkeleri ve Endonezya ile Malezya başta olmak üzere birçok İslam ülkesinde kullanılmaktadır”. (1)
Yazıyı alıntıladığım kaynak Doç. Dr. Nurgül Özcan’ın İnsan&İnsan dergisinin 2019 yılında yayınlanan 6.sayısındaki “Türk Sosyo-Kültürel Hayatına Fesin Yansıması Bağlamında Antepli Aynî’nin Divanında Fes” başlıklı çalışmasıdır.
Sayın Özcan’ın alıntı yaptığı kaynakları aynen korudum ve kimden alıntı yapmışsa ben de onu dipnotlarda belirttim. Bu kısa açıklamadan sonra yeniden fes konusuna dönebiliriz.
“Günümüzde daha çok İslam dünyasının bir unsuru olarak ele alınan fes, tarihte hem Müslümanlar hem de Hristiyanlar tarafından kullanılmıştır. Türklerin fesle tanışması ise 16.yüzyılda Cezayirli denizciler vasıtasıyla olmuştur. Fes kanununa kadar yazılan divanlarda fesin, ağırlıklı olarak Cezayir ve denizcilikle ilgili kavramlarla beraber ele alındığı görülür”. (1)
Fesin resmi başlık olarak kabul edilmesi II. Mahmud döneminde Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından sonra gerçekleşmiştir. “Serasker ve mükerreren Kaptan-ı Derya olan Hüsrev Paşa, fesin memleketimize getirilmesine sebep olmuştur. Kaptan-ı Derya iken gemilerdeki askerlere Tunus’tan getirdiği fesleri giydirmiş, seraskerliğinde de İzmir’de teşkil olunan bir taburun subay ve erlerine fes giydirerek İstanbul’a getirmiştir. Bunların Eski Bâb-ı Seraskeri meydanında (bugünkü İstanbul Üniversitesi meydanı) bu tabura, II. Mahmud huzurunda talimler yaptırmıştı. İşte fesin giyilmesi bu vasıta ile orduya intikal ederek, Tunus’a elli bin fes sipariş edilmiştir.” (2)
Hüsrev Paşa askerdeki yenilikleri padişahın huzurunda talim ettirirken “nizamiye taburuna giydirmiş olduğu kırmızı fes ordunun serpuşu olarak kabul edilir.” (3)
Yeni kurulan askeri birliğin serpuş meselesini görüşmek üzere Bab-ı Fetva’da bir meclis toplanır. Toplantıda fes’in şer’an, örfen ve aklen boyutları tartışılır ve bu bağlamda toplumda buna karşı oluşabilecek reaksiyon değerlendirilerek fes kabul olunup padişaha arz edilir. (4)
II. Mahmud, Osmanlı modernleşme tarihinin en önemli simalarından birisidir. (5) “Sultan Mahmud, devletin varlığını sürdürebilmesi için, geleneksel Osmanlı yaşayış tarzının da değişmesi kanaatine varmıştır. Bunun sonucunda da giyim, dil, düşünce, hatta yaşayış tarzlarında da değişmeler başlamıştır.” (6)
Batılı giysilere fes eklenerek Osmanlı ve İslami bir işaret verilmek istenmiştir. Bu değişimin tüm topluma uygulanmasıyla, dinsel, ırksal ve sınıfsal farklılıkların silinerek, “kıyafetin ayrıcalık göstergesi olması engellenmeye çalışılmıştır”. (7)
II. Mahmud, reformlarının kalıcılığını sağlamak ve yeni Osmanlı imajını benimsetmek için kendisi örnek olmuş, lacivert ceketi, püsküllü fesi ve şeritli beyaz pantolonu ile kendi boy resimlerini ve portrelerini yaptırarak bunları devlet dairelerine astırmıştır.” (8)
Sivil ve asker tüm devlet memurlarına, İstanbul’da yaşayan erkeklere fes giyme zorunluluğunun getirilmesi üzerine Fransa ve Avusturya’dan da fes ithaline gidilir. (9) Padişahın, fes giyme mecburiyetini şart koşması Müslüman vatandaşların gayri Müslimler ile aynı statüde görülmesi olarak algılanmış ve bu bakımdan fesin kabul edilmesinde güçlüklerle karşılaşılmıştır. (10)
“II. Mahmud’un askeri giysilerde Avrupa’yı örnek alırken, başlıklarda tam tersine doğuyu örnek alarak fesi tercih etmesi, kılık kıyafetteki bu radikal değişimi biraz olsun yumuşatarak, gelecek tepkilere önlem olarak değerlendirilebilir.” (11)
İlk zamanlar halkın tepkisini çeken fes “kıyafet kanunu yürürlüğe girdikten sonra 1925’te yasaklanıncaya kadar bir asırlık bir dönem içinde, kadın erkek herkes ve her kesim tarafından giyilmeye başladı. 12 Fes, halk arasında kabul gördükten sonra sevilmiş ve hatta Osmanlılığın simgesi haline gelmiştir. (13)
Asırlardır kökleşmiş geleneklerin, toplumda yer edinmiş alışkanlıkların değiştirilmesi Sultan Mahmud’un epey başını ağrıtmış, padişah hem içeriden hem de dışarıdan acımasız eleştirilere maruz kalmıştır. Her siyaset adamı gibi II. Mahmud da icraatlarını destekleyecek, reformlarının toplum tarafından kabul edilmesini kolaylaştıracak taraftarlara ihtiyaç duymaktaydı. O dönemde şiirin medya vazifesini ifa ettiği göz önünde bulundurulduğunda, şairlerin bu meseleyle ilgili şiir yazmaları kaçınılmazdı. Yapılan icraatların toplumda kabul görmesini hızlandıracak vasıtaların başında siyasetten hemen sonra edebiyat gelmekteydi. “Osmanlının son dönemlerinde başta padişahlar olmak üzere yöneticiler, şairlerden bilinçli olarak yararlanmışlar, bu şairler aracılığı ile halkın nabzını tutmuşlardır.” (14)
II. Mahmud döneminde yapılan reformların -bilhassa fes meselesinin- toplum nezdinde kabulünü hızlandırmak için kasideler, gazeller yazılmış, tarihler düşürülmüştür. Dönemin şairlerinden Meşhûrî, Bursalı İffet, Diyarbakırlı Osman Nûrî (15) Handî, Sünbülzâde Vehbî, Muvakkit-zâde Pertev, Lebîb gibi pek çok şair divanlarında fes konusuna yer vermiştir. Fes meselesi divan şairlerinin dışında Aşık Şem’î, Erzurumlu Emrah, Dertli, Sümmânî, Bayburtlu Zihnî gibi halk edebiyatı şairleri tarafından da işlenmiştir. “Dertli’nin fesi öven bir şiir söylediğini bu yüzden Çağa ayanlığı ile ödüllendirildiğini biliyoruz.” (16)
Evet fesle ilgili kısa da olsa bilgiler böyle. Sanılanın aksine fes bir Osmanlı başlığı değildir ve ilk geldiğinde epey tepki çekmiş ve ancak padişahın iradesiyle toplumda kabul görüp yaygınlaşmış ve giderek benimsenmiştir.
Herkese keyifli günler.
KAYNAKLAR
1 İnsan&İnsan, Yıl/Year 6, Sayı/Issue 22, Güz/Fall 2019, 831-851
DOI: https://doi.org/10.29224/insanveinsan.543699, Türk Sosyo-Kültürel Hayatına Fesin Yansıması Bağlamında Antepli Aynî’nin Divanında Fes. Doç. DR. Nurgül Özcan. nurgulozcan34@gmail.com ORCID ID: 0000-0001-5285-6554
1a Hamiyet Sezer, “Yeniçeri Ocağı’nın Kaldırılışının Taşraya Yansıması 1826-1827”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, 19/30 (1997), s.229.
2 Selami Kılıç, “Şapka Meselesi ve Kılık Kıyafet İnkılâbı”, Atatürk Yolu, 16/4 (1995), s.530.
3 İslam Ansiklopedisi, Halil İnalcık, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2002, “Koca Hüsrev Paşa” maddesi.
4 Ahmet Rasim, Osmanlı Tarihi(Seçmeler), haz. İsmet Parmaksızoğlu, İstanbul: MEB Yayınları, 1994, s.120-122.
5 Yunus İnce, “II. Mahmut Dönemi Reformlarının Tebaa Tarafından Algılanışı”, Tarih İncelemeleri Dergisi, XXXII/2 (2017), s.452.
6 Abdülkadir Özcan, “II. Mahmut ve Reformları Hakkında Bazı Gözlemler”, Tarih İncelemeleri Dergisi, 10 (1995), s.13-39.
7 Cevdet Kırpık, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Modernleşme Sancıları, Fes-Şapka Çatışması”, Toplumsal Tarih, 162 (2007), s.14-22.
8 Emine Koca, “18.ve 19. Yüzyıl Osmanlı Erkek Modası”, Türk İslam Medeniyeti Akademik Araştırmalar Dergisi, 7 (2009), s.63.
9 Hamza Çakır, “Türkçe Basında İlk “Marka” Rekabeti”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 1/16 (2004), s.29.
10 Fatma K. Barbarosoğlu, Moda ve Zihniyet, İstanbul: İz Yayıncılık, 2004, s.73.
11 Emine Koca, “Osmanlıda Yapılan Kılık Kıyafete İlişkin Reformların Erkek Giysilerinin Biçimsel Özelliklerine Etkileri”, 20th CIÉPO Symposium New Trends in Ottoman Studies, (2012 Haziran), s.3. (erişim 16.03.2019)
12 Nihat Öztoprak, “Divan Şiirinde Giyim Kuşam Üzerine Bir Deneme”, Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, 4 (2010), s.141.
13 Nihangül Daştan, “Türk Halk Şiirinde Bir Propaganda Aracı Olarak Fes Şiirleri”, Akademi Sosyal Bilimler Dergisi, 5/15 (2018), s.47.
14 Hüseyin Özcan, “Türk Halk Şiirinde Sosyal Hayat Bağlamında Aşık Dertli’nin Fes Redifli Şiiri”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 7/33 (2014), s.239.
15 Gülay Durmaz, “Püsküllü Bela: Diyarbakırlı Osman Nûrî Paşa Divanı’nda Fes”, Uludağ Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 15/26 (2014), s.201-213.
16 Şerafettin Turan, Türk Kültür Tarihi, İstanbul: Bilgi Yayınevi, 1994, s.217.