Türk basın tarihinin utanç verici sayfalarından biri olan sol eğilimli Tan gazetesi baskınının üzerinden tam 79 yıl geçti.
4 Aralık 1945’de Zekeriya Sertel, Halil Lütfü Dördüncü ve Ahmet Emin Yalman’ın ortaklığında kurulan Tan gazetesi saldırıya uğramış, gazete binası büyük hasar görmüş, makineler kırılmış, kâğıt bobinleri Ankara Caddesi’nden Sirkeci’ye doğru yollara dökülmüştü.
Saldırı, Tan gazetesinin başyazarlığını yapan Sabiha Sertel’in solcu yazıları bahane edilerek yapılmıştı. Sertel genellikle kadın eşitliği, hak ihlalleri, sosyalizm yazıları ve hükümete yönelik eleştirileriyle tanınıyordu. Tan baskını sırasında İstanbul’da sıkıyönetim vardı ancak göstericiler arasında yargılanıp mahkûm olan çıkmadı.
1935-1945 yılları arasında yayımlanan ve Zekeriya-Sabiha Sertel çifti tarafından yönetilen gazetede yazarlık yapanlar arasında Ahmet Emin Yalman, Zekeriya Sertel, Sabiha Sertel, Ömer Rıza Doğrul, Burhan Felek, Refik Halid Karay, Eşref Şefik de bulunuyordu. 2. Dünya Savaşı’nda Hitler ve savaş karşıtı yayın yapan Tan çizgisiyle tek parti iktidarındaki CHP’yi ve milliyetçi çevreleri rahatsız etti. Hüseyin Cahit Yalçın’ın Tanin’de yayınladığı “Kalkın ey ehli vatan” yazısının ardından 4 Aralık 1945’te binlerce genç, “komünist” olduğu gerekçesiyle gazete binasına saldırdı ve yağmaladı. Saldıranlar arasında, o dönemde İTÜ’de okuyan Süleyman Demirel’in de bulunduğu iddia ediliyor.
Olayla ilgili olarak perde arkasında iktidarın bulunduğunu ileri süren Sertel çifti bir süre tutuklu kaldı, yargılandı, ardından ülkeyi terk etti.
‘Ey Türk Faşisti’
Aziz Nesin, Tan baskınından sonra şu yazıyı yazdı:
Ey Türk Faşisti!
Birinci vazifen Türk matbaalarını yıkmak, makineleri ısırmak, demirleri dişleyip duvarlara saldırmaktır. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli, gazeteleri çamurlara serip, üzerlerinde ağzın köpürünceye kadar tepinmektir. Bu temel partinin hazinesidir..
Bir gün nümayiş yapmak için emir alırsan, bütün polisleri yanı başında bulacaksın.
Meydanlarda, kitaplarını yaktığın, namuslu insanlar, bütün dünyada eşi emsali görülmemiş şekilde işkenceye tabi tutulabilirler. Emniyet müdürlüğümüzde dövülebilir. Demir Ahmet tarafından sövülebilir. Bütün malları mülkleri zaptedilmiş, matbaaları yakılmış, gazeteleri kapatılmış, evleri tarumar edilmiş, çoluk-çocuğu dağıtılmış, haneleri işgal, kendileri perişan edilmiş olabilir.
Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.