Pazartesi, 22 Eyl 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Evrensel yasalar ve insan kurguları

Metin Duyar
Son güncelleme: 19 Ağustos 2025 23:05
Metin Duyar
Paylaş
Paylaş

Evrenin bilinen fizik yasaları var. Hepsini bütünüyle anlamış değiliz; ama ne yaparsak yapalım, bu yasaların sınırları içinde hareket ediyoruz.

Newton mekaniğiyle tanımladığımız hareket, Einstein’ın görelilik kuramıyla genişleyen zaman-mekân anlayışı, termodinamiğin entropi yasaları, kuantum mekaniğinin olasılık temelli evreni… Tüm bu çerçeveler, insanın da içinde bulunduğu bir gerçeklik alanını belirliyor.

Fizikçiler için bu yasalar, evrenin dili; tarihçiler için ise insanlığın bütün serüvenini sınırlandıran görünmez çerçeveler. İnsanlığın yarattığı en karmaşık uygarlıklar bile, en nihayetinde bu evrensel çerçevenin sınırlarını aşamadı. Yerçekimi kanunu, güneş sisteminin düzeninden şehirlerimizin mimarisine kadar her şeyi belirliyor. Entropi yasası, enerji dönüşümlerinden ekonomilerin işleyişine kadar uzanıyor. Kuantum belirsizlikleri, hem atom altı parçacıkların davranışlarını hem de modern teknolojinin sınırlarını çiziyor. Yani insani kurgular, ister siyaset ister ekonomi olsun, bu temel yasaların dışında değil, onların gölgesinde gelişiyor.

Ne var ki insanlar, kendi düzenlerini kurarken çoğu kez bu sınırlılık gerçeğini unutuyor. Tarih boyunca iktidarlar, ideolojiler ve ekonomiler, kendi kurallarını evrensel sanarak yasaların yerine ikame etmeye kalktılar. İmparatorlukların “ebedi” olduğu, krallıkların “ilahi” olduğu, piyasaların “sonsuz büyüme”ye muktedir olduğu iddia edildi. Oysa evrensel yasalar, hiçbir siyasi ya da ekonomik projeye imtiyaz tanımıyor. Bir uygarlık, bu işleyişi dikkate almazsa, en görkemli yapılar bile birkaç kuşak içinde çökmeye mahkûm oluyor.

Bugün de aynı yanılsama sürüyor. Teknoloji devleri, ölümsüzlüğü pazarlıyor; siyasetçiler, geçmişi geri getirme vaadiyle kitleleri peşinden sürüklüyor; ekonomistler, sınırsız büyüme masalını yineliyor. Fakat bütün bu söylemler, evrensel yasaların karşısında birer yanılsamadan ibaret. Çünkü evrenin işleyişi, insanın hayallerine değil, kendi iç mantığına bağlı.

O halde sorulması gereken kritik soru şudur: İnsanlığın kurduğu bütün kurgular, evrensel yasalarla ne ölçüde uyumlu, hangileriyle çatışıyor?

Hangi Yasaları Yok Sayıyoruz?

Bugün insanlığın karşısındaki en kritik sorunların ortak özelliği, evrensel gerçekliğin inkârıdır. İklim krizinin merkezinde, termodinamiğin ikinci yasasının apaçık uyarısı yatıyor. Her enerji dönüşümünde kayıplar olur; entropi artar. Ancak fosil yakıt ekonomisi hâlâ sınırsız enerji tüketebileceğimizi varsayıyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2024 raporuna göre, dünya enerji tüketiminin yüzde 80’i hâlâ kömür, petrol ve gazdan geliyor. Paris Anlaşması hedefi olan 1,5 santigrat derece sınırı neredeyse imkânsız görünürken, mevcut politikalar bizi 2,7 derecelik bir artışa götürüyor. Bu tablo, insanlığın evrensel yasalarla inatlaşmasının sonucu.

Zamanın oku da benzer şekilde görmezden geliniyor. Fizikte entropi arttıkça zaman geri çevrilemez; süreçler yalnızca ileriye akar. Buna rağmen siyasetçiler, geçmişi geri çağırma vaadiyle kitleleri peşlerinden sürüklüyor. “Altın çağ”ı geri getirmek isteyen popülistler, “yeniden büyük” olma söylemleri ya da imparatorluk nostaljileri… Hepsi zamanın tek yönlü akışını inkâr eden fanteziler. Brexit sürecindeki “Great Again” sloganı, Trump’ın “Make America Great Again” kampanyası, Rusya’nın Sovyet coğrafyasını diriltme arzusu ya da Orta Doğu’daki Osmanlı nostaljisi, aslında aynı yanılsamaya dayanıyor: geçmişi geri getirebileceğimizi sanmak. Oysa entropi yalnızca geleceği büyütür, geçmişi asla yeniden kurmaz.

Biyolojinin yasaları da inkâr ediliyor. Californiya’daki ömür uzatma laboratuvarları, milyarlarca dolarlık yatırımlarla ölümsüzlüğün peşinden koşuyor. CRISPR teknolojisiyle genlerin düzenlenmesi, yapay organ üretimi, hücre yenileme teknikleri… Ama hücreler yaşlanıyor, telomerler kısalıyor, beden yoruluyor. Reklam endüstrisi yaşlanmayı bir “hata” gibi sunuyor; oysa bu evrensel biyolojik işleyişin bir parçası. İnsan ölümsüzlüğü, yasalar tarafından reddediliyor.

Evrensel döngüler de aynı biçimde yok sayılıyor. Karbon, azot ve su döngüsü binlerce yıldır bir denge halinde işliyor; fakat insan eliyle bu dengeler kırıldığında sonuç ağır oluyor. 2023–2024 yazında Avrupa’daki kuraklık, Hindistan’daki sel felaketleri, Afrika’daki gıda krizleri bunun kanıtı. IPCC raporları, bu tür afetlerin artık “istisna” değil, evrensel yasaların verdiği sistematik yanıt olduğunu söylüyor.

Toplumsal yapılar da aynı biçimde evrensel dinamikler gösteriyor. Her baskı, karşısında bir direnç yaratıyor. İran’da Mehsa Emini’nin ölümüyle başlayan protestolar, Fransa’daki emeklilik yasasına karşı haftalarca süren grevler, ABD’de Black Lives Matter hareketi… Hepsi aynı kuralı hatırlatıyor: toplumsal enerji korunur, yalnızca biçim değiştirir. İktidarlar ne kadar bastırmaya çalışsa da, direnç eninde sonunda geri döner.

Sonuç: Yerçekiminin Siyaseti

Evrensel yasalar, siyasal ve toplumsal düzenlerin üzerinde işleyen mutlak bir çerçevedir. Yerçekimi, bireysel inançlardan ya da ideolojik tercihlerden bağımsızdır; varlığı tartışmaya kapalıdır. Toplumlar da, ne kadar karmaşık kurumsal yapılar geliştirirse geliştirsin, eninde sonunda bu mutlaklık alanının sınırlarıyla karşılaşır.

Bugün iklim krizi bunun en çarpıcı örneğidir. Termodinamiğin ikinci yasasını yok sayan ekonomik büyüme modelleri, kısa vadede refah üretse bile, artan entropi uzun vadede geri dönüşsüz krizler doğurur. IPCC’nin (2023) raporlarında belirtildiği üzere, küresel ekosistemler “kritik eşiklere” yaklaşmaktadır. Aynı şekilde biyolojik sınırlılıklar da görmezden gelinemez. Telomer kısalması, hücresel yaşlanma ve genetik entropi üzerine yapılan biyomedikal araştırmalar (de Magalhães, 2022), ölümsüzlük vaatlerinin şimdilik bilimsel bir temelden çok kültürel bir fanteziye dayandığını göstermektedir.

Siyasal düzeyde de tablo farklı değildir. Ulrich Beck’in (1992) “risk toplumu” kavramıyla tarif ettiği gibi, modern toplumların geleceğe dair planları çoğu kez evrensel yasaların öngörülemez tepkileriyle karşılaşır. Bruno Latour’un (2017) vurguladığı üzere, insan merkezli siyaset anlayışı, evreni pasif bir arka plan olarak görme hatasını sürdürmektedir. Oysa evren, aktif bir aktör gibi davranmakta; döngüler bozulduğunda siyasal sistemleri zorunlu biçimde yeniden şekillendirmektedir.

Bu bağlamda “yerçekiminin siyaseti” metaforu, toplumsal düzenlerin evrensel yasalar karşısındaki kırılganlığını işaret eder. Yerçekimi nasıl her cismin hareketini sınırlar ve dengeye zorlar, evrenin temel yasaları da siyasal sistemlerin aşırılıklarını sınırlandırır. Krizler, yalnızca politik tercihlerin sonucu değil; evrensel yasaların ihmal edilmesinin zorunlu yansımalarıdır.

Dolayısıyla sorulması gereken esas soru, evrenin yasalarını değiştirmeye muktedir olup olmadığımız değil, onları ne ölçüde dikkate alarak siyasal ve ekonomik modeller kurduğumuzdur. Elinor Ostrom’un (1990) “ortak kaynakların trajedisi” üzerine yaptığı çalışmalar, uzun vadede sürdürülebilirliğin ancak evrensel yasalarla uyumlu kurumsal düzenlemelerle mümkün olduğunu göstermektedir. Siyaset bilimi literatüründe meşruiyet genellikle hukuk ve toplumsal rıza üzerinden tanımlanır; ancak uzun vadede meşruiyetin temel belirleyeni, sistemlerin bu yasalarla kurduğu uyumdur.

Sonuçta evrensel yasaları yok sayan her toplumsal yapı, tıpkı yerçekimine meydan okuyan bir cismin kaçınılmaz düşüşü gibi, kendi çöküşünü hazırlar. Bugünün sorusu tam da bu nedenle kritik: Biz hangi yasaları yokmuş gibi davranıyoruz, fakat onlar çoktan hükmünü vermiş durumda?

Orijinal görsel: canva.com

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanMetin Duyar
Takip et:
Orta Doğu siyaseti, insan hakları ve ekonomi-politik alanlarında çalışan akademik bir yazar olarak, toplumsal eşitsizliklerin yapısal nedenlerini irdeleyen metinler kaleme almaktadır. Yazılarında yalnızca güncel gelişmeleri değil, bu gelişmelerin tarihsel ve kuramsal arka planını da analiz eder. Devlet, yurttaşlık ve adalet kavramlarını ele alırken; baskı rejimlerinin ideolojik işleyişini ve insan haklarının nasıl ihlal edildiğini sorgulayan eleştirel bir bakış açısı sunar. Medya Günlüğü’ndeki yazılarında, okuyucuyu gündemin ötesine taşıyan bir düşünsel derinlik ve tutarlı bir perspektif hedeflenmektedir.
Önceki Makale ‘Devletin merkezî sinir sistemi’
Sonraki Makale Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

İsrail solunun Gazze çıkmazı

Metin Duyar
22 Eylül 2025
ManşetSerbest Kürsü

Türkiye’nin kayıt dışı gerçeği

Yıldırım Aktuğan
22 Eylül 2025
EditörSerbest Kürsü

Aziz Nesin gerçekten mizah ustası mıydı?

Alper Eliçin
21 Eylül 2025
Serbest Kürsü

Gelecekte bireysel saygınlık karneniz olacak

Adil Gürkan
21 Eylül 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?