Milli Takımın da yer aldığı Euro 2024 İspanya’nın zaferi ile sonuçlandı.
14 Haziran’dan beri Almanya’da devam eden turnuvanın final maçında İspanya ile İngiltere karşı karşıya gelirken gülen taraf İspanya oldu ve 4. kez bu kupayı müzesine götürdü. Üst üste 2. kez final kaybeden İngiltere için ise “Harry Kane uğursuzluğu devam ediyor” demek gerek.
Euro 2024’ü şöyle genel olarak değerlendirmek gerekirse; önce Milli Takımdan başlayalım.
Kişisel düşünceme göre Milliler son 8’e kalarak görevlerine yerine getirdi. Son 8’e kalmayı çok büyük bir başarı gibi göstermek doğru değil. Çok daha iyisi olabilir miydi? Evet olabilirdi. Gerek turnuva öncesi yaşanan bazı sakatlıklar, hocanın kadro seçimi ve tercihleri, gerekse son Hollanda maçında 70. dakikaya kadar 1-0 önde iken bir anlık dalgınlık ile 5 dakikada yediğimiz 2 gol finale kadar gitmemizi engelledi diyebilirim.
Bizim Milli Takımın en büyük problemi, belirli bir oyun ve kadro istikrarı yakalayamamış olması. Açıkçası ne oynadığımız pek belli değil. Dolayısıyla ne zaman ne yapacağımız da belli olmuyor. Bazen bireysel becerilerle sonuç alıyoruz, bazen de rakipler bizi küçümsediğinde şahlanıyoruz. Örneğin gruptan çıktıktan sonra karşılaştığımız ve turu geçeceğine kesin gözle bakan Avusturya, nasıl elendiğine hâlâ inanamıyordur.
Bu turnuvada göze çarpan oyuncularımız başta Barış Alper ve Ferdi oldu. Zaman zaman Arda Güler, Mert Müldür ve Kaan Ayhan da oyuna etki eden futbolcularımızdı. Bu arada Mert Günok’un Avusturya maçındaki son saniyelerde yaptığı kurtarış da unutulmazlar arasına girdi.
Şampiyon İspanya özellikle Almanya galibiyeti sonrası herkesin ortak favorisiydi ve yüzde yüz hak ettiği bir şampiyonluk elde etti. Oynadığı 7 maçın tamamını kazanan İspanyollar taraflı tarafsız herkesin takdirini ve beğenisini kazandı. Genç yetenekleri Lamin Yamal ve Nico Williams ilerisi için umut verirken turnuvanın oyuncusu seçilen Rodri ve bence müthiş bir turnuva geçiren Fabian Ruiz ile Olmo öne çıkan diğer futbolcular oldu.
Bu arada, İspanya Teknik Direktörü Luis de la Fuente için ayrı bir parantez açmak gerekir. İspanya Milli takımları ile daha önce U-19 ve U-21 düzeyinde şampiyonluklar kazanan başarılı hoca, bu kez de A milli takım düzeyinde Avrupa’nın en büyüğü oldu. İspanya’nın başarısı tüm takımlara, özellikle de bize örnek olmalı. Planlı ve sabırlı çalışma, altyapılara önem verme, yıldız futbolcu yerine takım oyununa inanma, aynı hocayla uzun vadeli planlar yapma sonunda başarı ve şampiyonluk geldi.
İngiltere 4 yıl önce kendi evinde kaybettiği final sonrası bir kez daha hüsrana uğradı. Zaten Fransa ile birlikte favori takımlar içinde en çok eleştirilen takımların başında yer alan İngiltere’nin bu oyunla buraya kadar gelmesi şaşırtıcıydı.
İtalya-Portekiz-Belçika-Hırvatistan-Fransa ve Almanya hayal kırıklığı yaratan diğer takımlar oldu. Ev sahibi Almanya’nın en büyük şanssızlığı son 16’da İspanya ile eşleşmesi oldu.
Avusturya eğer bize elenmeseydi büyük bir olasılıkla final yapabilirdi. Gerçekten çok güçlü bir takım oyunları ve Ralf Rangnick gibi tecrübeli bir hocaları var. Murat Yakın’ın çalıştırdığı İsviçre de göze hoş gelen futbol oynayan takımlar arasındaydı.
Takımlara şöyle bir baktıktan sonra futbolculara geçecek olursak, artık dünya futbolunda yıldız futbolcu yetişmediğini net olarak söyleyebilirim. Messi ve Ronaldo sonrası yıldız diyebileceğim ve bu tip turnuvalara damga vuracak çok üst düzey bir futbolcu ben göremedim. Ne Mbappe ne Bellingham ne Nico Williams ne de Lamin Yamal henüz bu düzeyde futbolcular…
Sadece yıldız futbolcu azlığı değil, aynı zamanda oynanan futbol da mekanikleşmeye başladı. Hemen hemen bütün takımlar aynı futbolu oynamaya çalışıyor. Tek farkları, daha iyi çalışan daha çok koşan, mücadele eden ve biraz daha kaliteli futbolcuları olan takımlar fark yaratabiliyor. Ayrıca artık pas futbolu yerine tüm takımlar doğrudan kaleye giden, kısa yoldan skor almaya çalışan dikine bir oyun sistemi uygulamaya başladılar.
Dünya futbolu her geçen gün birbirine benzeyen takımlardan oluşmaya ve takımlar arasındaki fark kapanmaya başladı. 15-20 sene önce averaj takımı olarak görülen Gürcistan-Arnavutluk gibi takımlar artık futbol geçmişi başarılarla dolu takımlara kafa tutabiliyor.
Eskiden formaları olmasa bile yıldızlar topluluğu Brezilya Milli Takımını oynadığı futboldan ve top cambazlarından tanırdınız. Hollanda deyince akla “total futbol” gelirdi. Ya da “ada futbolu” deyince uzun topla oynayan İngiltere-İskoçya-İrlanda gibi takımları öncelikle sayardınız. Alman panzerleri herkesin tanıdığı ezici üstün bir güçle ve bıkmadan rakibe yüklenen bir takımdı. Arjantin her turnuvaya her zaman heyecan ve renk katan iddialı bir takımla katılırdı.
Şimdi bu takımlar arasında oyun bakımından bir fark kalmadı. Futbol giderek tekdüze hale gelmeye başladı. Maradona-Cruyff- Ronaldinho-Zico-Büyük Ronaldo gibi kendine has özellikleri olan futbolcular da artık yok.
Son olarak yazın en sıcak günlerinde yapılan bu tip turnuvalarda şu 30 dakikalık uzatma işkencesine de bir son verilmeli. Futbolcuların 50-60 maç oynadıkları bir sezonun ardından 90 dakika beraberlikle biten eleme maçları sonrası bir de 30 dakika uzatma oynamaları bence insan haklarına aykırı, tam bir işkence. İzleyenlerin de çok büyük keyif aldığını düşünmüyorum. En iyisi 90 dakika sonrası direkt penaltı atışlarına geçilmesi.
Umarım FIFA bu konuda en kısa zamanda gereken önlemleri alır.
Ayrıca başta Dünya Kupası olmak üzere bu tür büyük organizasyonlar futbolu bilen ve tribünleri dolduran gerçek taraftarların olduğu ülkelerde yapılmalı. Katar gibi parasıyla organizasyon alan veya “vuvuzela” işkencesi ile izleyenleri çıldırtan Güney Afrika gibi ülkelerde yapılmamalı.
Çünkü futbol tribünler ve taraftar ile daha güzel ve daha renkli…
Fotoğraf: uefa.com