Cuma, 27 Haz 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Eskiye yenilik öfkeye iyilik

Melek Ay
Son güncelleme: 12 Mart 2023 00:00
Melek Ay
Paylaş
Paylaş

Annemin karnında ne kadar güvende hissettim bilemiyorum.

Beni taşırken onun bedenine, beni taşıyıp taşıyamayacağına, kapasitesine ne kadar güvendim?

Annem kendi bedeniyle kurduğu ilişkisinde, gebeliğini deneyimleme şeklinde ne kadar güvende hissetti?

Bunların cevabı net bir şekilde bulunamayabilir ama izleri elbette takip edilebilir.

Peki, ülkemde ne kadar güvende hissediyorum? Beni, bizi taşıyıp taşıyamayacağına, kapasitesine ne kadar güveniyorum ve ne kadar daha layık olmaya çalışacağım?

Hayatta kalma moduna bu kadar çok enerji harcamak zorunda bırakıldığımız zaman ortaya çıkan en büyük sorun maalesef cehalet oluyor.

Bu sebeple yaratılış moduna bir türlü geçemiyoruz. Enerjimiz bırakın erdemli hale geçmeye, hayal kurmamıza bile kurmaya izin vermiyor.

Algımızın sürekli cehalet enerjisine dikkat çekilmeye çalışıldığı bu zamanda, erdemli olan enerji ile algımızı da fark edemiyoruz.

Hayatta kalma modunda kaldığımız zaman; stres, küçülme, yıkım, rahatsızlık, dengesizlik, çöküş, bozulma, korku, öfke, üzüntü, bencillik, enerji kaybı, dar görüşlülük, ayrılık, duyularla belirlenen gerçeklik, etki ve tepki, sınırlı olasılıklar, tutarsızlıklar ile dolu hep bilmek zorunda bırakıldığımız bir deliğe sıkıştırılıyoruz.

Ben en çok öfke hissediyorum.

Öfke kelimesinin kökeni Hint Avrupa dil ailesindeki en eski kelimelerden biridir. “Angh” aslında dar, sıkı, acı verecek kadar kısıtlanmış anlamına gelir.

Tüm duygular arasında, öfke toplum tarafından en negatif bulunan duygudur. Çünkü kontrolden çıkabilen yıkıcı olabilen bir duygudur.

Eğer hayal kırıklığı yaşıyorsak bu duygunun da, öfkenin farklı bir notası olduğunu belirtmem gerekecek.

Öfkemiz dışa dönük ise suçlayacak başkalarını bulmuşuzdur bile. Hatta eylemlerimiz dışa dönük olarak şiddetli ve saldırgan olabilir.

Evimizde diş macunu ortadan sıkıldı diye ailemizi suçlarız, iş yerindeki sorunlar için işvereni suçlarız, topluluk kuralları için toplumu suçlarız, diğer milletleri suçlarız, tanrıyı suçlarız.

İşte şu an siyasi yönetimin yaptığı tam olarak budur. Dışa dönük olarak şiddetli, saldırgan ve tehditkâr.

O işaret parmağı birini gösterirken diğer üç parmak hep kişinin kendine dönüktür. O üç parmağı fark etmek ise sorumluluğumuzu düşünmemiz gerektiğini hatırlatan muazzam bir örnektir.

Öfkemiz içe dönük ise utanç ve suçluluk duyarız. Kültürel antropolog Ruth Benedict’e göre utanç, kültürel ve sosyal değerlerin ihmal edilmesidir. Suçluluk ise kişinin içsel değerlerinin ihlalinden kaynaklanan duygudur.

Utanma büyük bir duygu grubuna öncülük eder. Bunların arasında küçük düşme, mahcup olma, düşük özgüven, hor görülme, damgalanmadır. İçe dönük öfkenin ileri hali ise depresyondur.

Geldiğimiz hal, toplumsal olarak bize yöneltilen dışa dönük öfke ile nasıl bir içe dönük öfke yaşadığımızın sonucudur.

Dengeye geri dönebilmek mümkün müdür? Yaratılış moduna geçebilir miyiz?

Yaratılış moduna geçtiğimiz zaman; denge, büyüme, yapıcılık, sağlık, düzen, onarım, yenilenme, sevgi-neşe-güven, özgecilik, yaratıcı enerji, açık görüşlülük, bağlılık, duyuların ötesinde gerçeklik, etki yaratmak, tüm olasılıklar, tutarlılık ile dolu hep bilmek zorunda kalmadığımız bir alanda genişleyeceğiz.

Artık tuttuğumuz duyguyu serbest bırakma, bastırılmış veya içe dönük öfkemize ulaşıp onu dönüştürme zamanıdır.

Genetiğimiz bizi şekillendiriyor olabilir, çevremiz-ailemiz bizi etkiliyor olabilir, alışkanlıklarımız bizi tanımlıyor olabilir.

Her şeyi başarabileceğimize olan inancımız bizi özgürleştirecek.

“İnsanı bedenen ameliyat etmek için uyutmak, ruhen ameliyat etmek içinse uyandırmak gerekir…” Tolstoy

Namaste…

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanMelek Ay
Takip et:
Sadelik içinde adımladığım yolda, sahip olduğum niteliklerin hakkını vermeye çalışan bir yolcuyum...
Önceki Makale ‘Esad süreci ağırdan alıyor’
Sonraki Makale Yabancıların gözüyle Türkçe

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Teriniz kuruduğunda umudunuz bittiğinde…

Dr. Nil Gönce
27 Haziran 2025
ManşetSerbest Kürsü

Siyasette kirli işler, ilişkiler…

Gürsel Demirok
26 Haziran 2025
Serbest Kürsü

Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme potansiyeli

Yıldırım Aktuğan
23 Haziran 2025
Serbest Kürsü

“Kirli işler” ve “kirli ilişkiler…”

Gürsel Demirok
23 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?