31 Mart 2024 yerel seçimlerinde CHP’nin büyük sıçrama yaparak birçok il ve ilçe belediye başkanlığını kazanması ve il genel meclisi oylarına bakarak ülkenin birinci partisi olması sonrasında CHP’li medyada ki buna Saraçhane medyası da deniyor, Tayyip Erdoğan’ın bu yenilgiden bir çıkış yolu aradığı savı ortaya atıldı ve hemen kabul gördü. Yalnız CHP’li medya değil, sol medya da, haydi yüzde 90’ı diyelim, bu savı dillendirmeye başladı.
Erdoğan yerel seçimden sonra hiçbir şey yapmadan CHP Genel Başkanı yani en çok oy almış partinin lideri derhal Erdoğan ile görüşmek istediğini açıkladı. Tarih 18 Nisan idi yani seçimin üzerinden yalnızca 18 gün geçmişti. Yenilginin buharı AKP’nin üzerinde tütüyordu.
Erdoğan Allah’ın bir lütfu olan bu hamleye hemen “tabii ki olur” karşılığını verdi. Bunun üzerine malum medyada “bakın nasıl da Erdoğan sıkıştı çıkış yolu arıyor” görüşü pompalandı. Oysa görüşme isteği durduk yerde Özgür Özel’den gelmişti. Erdoğan tırnağını bile kıpırdatmamıştı.
Aldığı seçim sonucunun şokunu yaşayan Erdoğan Özel’in bu hamlesiyle bir hayat öpücüğüne kavuşmuş oldu. Özgür Özel önce siyasette yumuşama gereği bu adımı attığını söyleyip sonra partisi içinden “ne yumuşaması, yoksa yapılanları af mı edeceğiz” protestoları gelince normalleşme sözünü anmaya başladı, yumuşama değil normalleşme. Özel’in ve tabii ki onun bu tutumunu destekleyen Ekrem İmamoğlu’nun normalleşmeden anladığı, yediği kroşeyle yere düşen rakibine el uzatarak hakem 10’a kadar saymadan onun ayağa kalkmasını sağlamaktı. Bunda da başarılı oldular.
Erdoğan seçimin üzerinden 72 gün geçtikten sonra iadeiziyarette bulunacağını açıkladı. Bu arada bırakın sersemliğini üzerinden atmayı, önce Van’da ardından 1 Mayıs’ta Saraçhane’de, daha sonra da Hakkari’de attığı sağ kroşelerle muhalefete meydanı dar etmeye başladı.
Yumuşama, normalleşme isteyen bir kişi bunları yapar mı? Sıkışmış bir görüntü mü veriyor Erdoğan? Tam tersine 31 Mart gecesi elinden gider gibi olan ipleri CHP sayesinde yeniden ele geçirip karşı hamlelerini birbiri ardına yapmaya başladı.
Erdoğan’ın çok akıllı, becerikli, kurnaz artık ne kadar olumlu sıfat varsa kullanın, bir siyasetçi olduğunu söyleyenlerin yanıldığı bir şey var. Seçmen Erdoğan’ı sandıkta yendi ve bu onun en korkulu rüyasıydı. Erdoğan çok korktu. Ancak bu korkunç rüyadan uyanması CHP sayesinde uzun sürmedi.
Çünkü zaten bir yıl önce yapılmış genel seçimleri yine CHP’nin beceriksizliği sayesinde kazanmış ve 2028’e kadar iktidarını garantiye almıştı. Zatıalileri ne normalleşme ne de yumuşama istiyordu çünkü buna gereksinim duymuyordu. Niye yumuşasın veya normalleşme istesin yani niye ipleri elinden kaçırmayı arzu etsin ki?
Zaten bunu da her hareketiyle gösteriyor. Ne uçaklarından birini elden çıkardı ne Külliye’nin (2022 yılı harcamaları 5,6 milyar liraydı) harcamalarından bir kuruş tasarruf etmekten söz etti ne yapımı süren diğer sarayları için harcamaları durdurdu ne yedi sekiz maaş alanlara engelledi ne de korumalarına günde 3 milyon lira harcamaktan vazgeçti. Niye vazgeçsin ki?
Ama muhalefet ve CHP-Saraçhane medyası Erdoğan’ın sıkıştığından, bir çıkış yolu aradığından, bunun için de çırpındığından söz etmekten vazgeçmiyor. Ben körüm herhalde diye düşünüyorum, milyonlarca insanın gördüğünü göremiyorum çünkü.
Erdoğan çok sıkışmışmış…
Erdoğan bilerek, isteyerek bu yolda ilerliyor. Sanıldığı gibi Devlet Bahçeli’nin tasallutu altında olduğuna da inanmıyorum. Yani Erdoğan iyi, Bahçeli kötü değil. Erdoğan Bahçeli’yi de oyuncak gibi kullanıyor, evet arada bir tokatlıyor falan ama Bahçeli’nin grup konuşmalarındaki ciyak ciyak bağırmalarına bakarak sakin olan tarafın Bahçeli değil Erdoğan olduğunu anlıyoruz. Eğer kullanan kişi Bahçeli olsaydı bu konuşmaları sükûnet içinde, yavaş yavaş, tane tane yapar, son derece keyifli olduğunu gizlemez ve üstün konumda olduğunu, iplerin elinde bulunduğunu gösterecek biçimde bir görüntü verirdi.
Bence Bahçeli’nin ipleri de Erdoğan’ın elinde ve muhalefetin bu savı da geçerli değil. MHP’lilerin poliste ve yargıda kadrolaşmasının Erdoğan’ın muhalefetine rağmen olduğunu düşünmüyorum. Bu arada birtakım uygulamalara karşı çıktığı ileri sürülen Milli Görüş kökenli bazı AKP’lilerin de Erdoğan’ı pek iyi tanımadıklarını düşünüyorum. Erdoğan her şeyi ama her şeyi BİLE İSTEYE yapıyor.
Ve Erdoğan bunu 1994 yılında sahneye koyduğu oyunu otuz yıldır sürdürüyor ve planını başarıyla uyguluyor.
Sözün özü bu konuda da körlük bende galiba, göremiyorum şu apaçık olan gerçekleri!
Anayasa manayasa falan diye şimdi de yoksulların, emeklilerin çığlıklarını perdeleme operasyonunu devam ettiriyor ve bunun da bir sonucu olduğunu göreceğiz sanıyorum.
Değişeceği savlanan şu 66. madde neymiş diye baktım Anayasaya. Şöyle başlıyor:
Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.
Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türk’tür.
Eeee “ne var ki” mi diyorsunuz?
Sizce bu iki cümle birbiriyle çelişmiyor mu?
Türk Devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk ise bu şu anlama geliyor: Etnik kökeni veya dinsel inancı ne olursa olsun T.C. vatandaşı olan herkes Türk’tür. İyi de aynı maddeye göre anne ve babanın da Türk olması gerekiyormuş meğerse. Peki anne ve babası Türk kökenli olmayan ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bir insan Türk mü değil mi?
Amaaan zaten körüm, bir de uğraştığım şeye bakın…
Herkese keyifli günler dilerim.
Fotoğraf: Cumhurbaşkanlığı