T24’te Gazeteci Cansu Çamlıbel, eski Devlet Bakanı Cavit Çağlar’la kısa süre önce çıkan “Fırtınalı Bir Yaşam Öyküsü” kitabını konuştu. Çok ilginç açıklamaların yer aldığı söyleşinin Azerbaycan’daki iktidar değişikliği ve 2015 yılında bir Rus uçağının düşürülmesiyle ilgili bölümleri şöyle:
– Yine kitaptan bizzat devrede olduğunuz bir dış politika alanına gelmek istiyorum. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kurulan Orta Asya devletleri dosyasıyla hükümet içinde bizzat ilgilenen iki kişiden birisiniz. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın kuruluşu, Azerbaycan’ın toparlanma süreci sizin bizzat müdahil olduğunuz konular.
-Evet. Biliyorsunuz kitapta var. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın toplantısı için İstanbul’a geldiklerinde Azerbaycan’ın ilk Cumhurbaşkanı Elçibey sabah 04.45’te otelden kaçıyor. Sonra Emniyet birimlerimiz onu Üsküdar’da bir taksinin içinde buldu. İçkiyi çekmiş çekmiş, sızmış. Ondan sonra karar verdik Demirel ile onu göndermeye. Haydar Bey’i (Haydar Aliyev) aldık getirdik. İkisini de ben ikna ettim. Bütün hepsini Mehmet Ali de (Bayar) hatırlar.
– Burayı hızlı geçmeyin lütfen. Ebulfez Elçibey yerine Haydar Aliyev’in cumhurbaşkanı oluşu planlı bir stratejinin sonucu diyorsunuz. Doğru mu?
-Şimdi Alparslan Türkeş, Elçibey’i çok destekliyor. Fakat biz bu Karadeniz İşbirliği toplantısında Elçibey’in kaybolması olayından sonra biz bir de Çankaya’da Başbakanlık Konutu’nda Türki devletleri topladık. Bir akşam yemek verdik. Sovyetler’den ayrılanların hepsi çok alkol alır, bilirsiniz. İçtiler içtiler sonra Elçibey’le dalga geçmeye başladılar. Bu durum Demirel ile benim çok dikkatimi çekti. Tabii Elçibey Türk milliyetçisi ama şair ruhlu romantik bir adam. Diğer liderler arasında düştüğü durumu gördükten sonra Nahçıvan’da Hasret Köprüsü’nü açığımızda Haydar Bey’i davet ettik. Ondan sonra çok yakın dost olduk. Turgut Bey’in vefatında mesela, Fatih Camii’ne benim bakan arabamda Haydar Bey ile birlikte gittik. Ondan sonra ben Elçibey’i ikna ettim, dedim ki kendisine; “Sıkıntılar var. Haydar Bey’i al, meclis başkanı yap.” O arada da ben NTV’nin ofisini açacağım Bakü’de. Biz onun hazırlığını yapıyoruz. İkna ettik. Haydar Bey geldi ve meclis başkanı oldu. Sonrasında oturup uzun uzun konuştuk Haydar Bey’le. Tabii Rusya’nın bu işi bilmesi lazım. Rusya tabii Doğu’da hakimiyetini devam ettiriyor.
– Türk hükümeti olarak Azerbaycan seçimlerine direkt müdahale ediyorsunuz ve bu konuda Rusya’yı bilgilendiriyorsunuz. Doğru mu anlıyorum?
-Tabii tabii ediyoruz. O arada biz ara seçime gittik. Haydar Bey’i Dalaman’a götürdük. Bizim arabanın üzerine çıkardık. O gezi sırasında kendisine “Haydar Bey, nasılsın?” diye sordum o da bana “Kardaşım ben hazırım” dedi. Ondan o yanıtı alınca döndüm Elçibey’e “Bırak bu işi” dedim.
– Elbette o devlet kararıdır ama hem Haydar Aliyev’i hem de Elçibey’i bizzat ikna etme görevi sizinmiş anlaşılan.
-Bizzat ettim ve Elçibey bıraktı. Fakat o zaman Elçibey’in arkasında rahmetli Alparslan Türkeş duruyor, tutuyor bunu. Türkeş de bizim hükümete destek veriyor o zaman. Bu işi yaparken Türkeş’e de gittim, “Gelin bize destek verin. Elçibey ile gitmeyecek bu iş” dedim. Yorum yapmadı ama engel de olmadı bize. Ve Haydar Bey altındakileri toparladı. Elçibey istifa etti ve Nahçıvan’a gitti. Meclis toplandı, Haydar Bey’i seçti. Ondan sonra biz de çok büyük destek verdik. Silahlı kuvvetlerin kurulmasında, düzenli ordunun kurulmasında çok büyük destek verdik.
– Müsaadenizle son anlattığınız hususu net bir biçimde tekrar kayda geçirmek isterim. Siz Türkiye’nin Azerbaycan’daki cumhurbaşkanlığı seçimine doğrudan müdahale ettiğini ve Aliyev’i seçtirdiğini söylemekle kalmadınız. Bu tercihte bulunmanızın sebebi için ise Elçibey’in o coğrafyada zayıf bir imajı olmasını gösterdiniz. Yoğun alkol kullanımı ve romantizminin Azerbaycan’a zarar vereceğini düşündüğünüzden.
-Doğru. Bakın Haydar Aliyev, Sovyetler Birliği içinde politbüroya yükselmiş 7 kişiden bir tanesiydi. Haydar Bey çok önemli. Haydar Bey’le benim çok yakın dostluğum vardı. Ama bölgede başka dostluklar da kurdum. Mehmet Ali’nin benim kitapta anlattığı gibi Rus Burbulis vardı mesela. En önemli adamdı ve benim yakın arkadaşım oldu. Çok güzel anlaşmalar yaptık. Bunlar devam ediyor şimdi. Rusya ile BOTAŞ arasında bugün de devam eden her şeyi biz bunlarla yaptık. Ruslarda şu var; Ruslar ya beyaz ya siyahtır, gri yok Rusya’da. Pek çok dostum var. Ben tek kelime Rusça bilmem. Ama dostluklarım var. Mesela Ramazan Abdülatifov var.
– Zaten Rusya ile uçak krizinde kilit rol oynayan kişilerden biri Ramazan Abdülatifov.
-Hem de çok. Kendisi eski Dağıstan Cumhurbaşkanıydı. Öbür yanda Abbasov var, benim 30 yıl evvelden arkadaşım. Abbasov, Azerbaycan’da Haydar Bey’in birinci yardımcısıydı, başbakanlık yaptı. Yani iyi dostlarımız, arkadaşlarımız var. Bu kadar zamandır sürmüştür bu dostluklar, çünkü aramızda menfaate dayalı bir şey olmamıştır.
– Rus uçağının düşürülmesinden sonra nasıl devreye girdiğinizi ve neler yaşadığınızı hem kitapta detaylı anlatmışsınız hem de ekranlarda uzun uzun anlattınız. O nedenle de o konuya çok etraflıca girmeyeceğim. Tek bir husus var anlatmadığınız. Putin’in yumuşayarak anlaşmayı kabul etmesine neden olan o mektup. Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Putin’e götürdüğünüz o mektupta ne yazıyordu? Her şeyi anlatmışsınız, onu neden açıklamıyorsunuz?
-Bir gün onu açıklarız. O mektup devletin arşivlerinde. Devletin kararıdır. Biz çok uğraştık, çok gidip geldik. Kovdular beni ya. Ülkeye giremedim 8 saat. Arkadaşları kovdular. Aradım arkadaşları “Ulan size geldik, alın beni buradan” dedim.
– Kitapta bu süreci anlatırken söylediğiniz bir şey var ki yayınlarda da söylemenize rağmen hak ettiği dikkati çekmedi sanki. Uçağın düşürülmesinin en başına dönüp anlatırken Davutoğlu’nun açıklamasını hatırlatarak “Çok büyük yanlış yaptı” diyorsunuz. Okuyucular için hatırlatayım Davutoğlu dönemin Başbakanı olarak “Uçağı biz angajman kurallarını ihlal ettiği için düşürdük” demişti.
-Haberi yok ki.
– Bu nasıl olabilir?
-Haberi yok. Konuşuyor. Sonrasında Sayın Cumhurbaşkanı, Binali Bey’i (Binali Yıldırım) başbakan yaptığında ben bir görüşmemizde kendisine; “Siz bu adamı bu hadisede bunu yaptı diye mi görevden aldınız?” diye sordum. Bana dedi ki, “O bizim iç işimizdi, onu koruyacağız.”
– Krizi çözmeye çalışırken edindiğiniz izlenim nedir? Davutoğlu neden kurmuş olabilir o cümleyi?
-Adam işte ön almak istedi herhalde. Bir şeyden haberi yok.
– Yine kitapta değindiğiniz ama çok detayına girmediğiniz bir konu da Gülen boyutu. Nitekim Rus uçağının düşürülmesinden yaklaşık bir sene sonra da Ankara’da dönemin Rus Büyükelçisi Andrey Karlov’a bir suikast düzenleniyor. Sizce hakikaten Fethullahçıların parmağı var mı?
-Var, var tabii canım. Bütün askeri uçuşlar Eskişehir’den organize ediyor. Uçan sinek görülüyor orada. Organize yapıyorlar bu işi, tamamen FETÖ. Yoksa vurmadan önce bir kere, iki kere ikaz eder.
– Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan hemen anında uyanıyor mu bunun Fethullahçıların işi olduğuna?
Yok, sonra çıktı meydana bu iş.
– Siz de devreye girdiğinizde Fethullahçıların parmağı olduğunu bilmiyorsunuz.
-Yok, yok. Sonra öğrendik işi. Bu işin içine girince öğrendik işi. İşte o mektubu yazdık.
– O mektupta uçağın düşürülmesinin Gülen teşkilatıyla ilgisi olduğuna dair herhangi bir şey var mı?
-Yok değil. Biz o mektupta “Bu bir kazadır” dedik, “Kahraman pilotlar” dedik.
– Mektupta Rus pilotlar için “kahraman pilotlar” ifadesi mi kullanıldı?
-Var, tabii canım. Bunlar için kahraman o adam. Şehit oldu adam, gitti. Ama biz onu sahiplendik. Cenazesini aldık biliyorsunuz, güzelce bir merasim yapıp gönderdik.
Söyleşinin tamamını okumak için tıklayın
Fotoğraf: Yasemin Başaran Doğan
İlgili yazı:
https://medyagunlugu.com/elcibey-ataturkun-korkusuz-askeri/