Bu yıl Çin için “Ejderha Yılı.” Bu yıl doğan çocukların daha şanslı kabul edildiği, varsayılan şansı yakalamak için ailelerin büyük gayret gösterdiği bir yıl 2024.
Aynı inanç Tayvan, Singapur, Hong Kong, Japonya ve Malezya içinde söz konusu. Ancak diğer ülkelerden farklı olarak uzun yıllar tek çocuk politikasını bir nüfus kontrolü olarak sürdüren Çin’de bu inanç, iyi çocuk yetiştirme ve yüreklerde onların geleceği ile ilgi aslan beslemek için bir bahane olmuş. Böylece batıl bir itikadın ancak özen ve emekle semere verdiği inancı ile rasyonelleşmiş. Çin acaba 2024’de ejderhanın verdiği öz güven ve ivmeyle ne gibi yeni fırsatlar yakalayıp, hangi yeniliklerle dünyayı şaşırtacak?
Çin’in 2024’de, binlerce yılın batıl inancını kutsayan bir perspektifle akılcı planlar yapması, böylece küresel gücünü ve etkisini tahkim etmek istemesi pek şaşırtıcı olmaz. Nitekim bu yıl ABD’nin dünya liderliğine karşı olan ülkelere sıcak mesajlar vererek, öncü rolü üstlenmeye her zamankinden daha hazır olduğunu hissettiriyor. Gerçekçi Çin yönetimi artık ideolojik faylarla değil de serbest piyasa ve serbest ticaret kuralları nedeni ile bölünmüş dünyada, bu ülkelerle daha fazla ekonomik, sosyal ve askeri iş birliği yaparak, kısmi bir birlik sağlayabilmeyi umuyor. Yakın ilişkiler kurmaktan, küçük, büyük armağanlarla küresel güney liderlerini ve kanat önderlerini ödüllendirmekten çekinmiyor. İşi kirli kuralına göre oynamayı olağan sayıyor. Yani değiştiremeyeceği şeyleri kullanıyor. Öte yandan olumsuz propaganda makinesine dayanıyor. Aslında bu işi mertçe yapsa ejderhanın şanına daha uygun olurdu.
Suudi Arabistan ve İran ilişkilerinin normalleşmesine yaptığı katkı dünyaya parmak ısırtmıştı. Bunun devam etmesi için göstereceği gayret hâlâ merak konusu. Ama kendine yol arkadaşı olarak seçtiği ülkelerin insan hak ve özgürlükler, demokrasi ve hukukun üstünlüğü açısından sicili bozuk ülkeler olması yine Çin’in itibarına gölge düşürüyor. Hemen her sektörde gözü pek altyapı ve üstyapı yatırım hamlelerine devam ederek Latin Amerika, Afrika ve özellikle Orta Doğu’ya nüfuz ediyor. Proje yardımı ve finansman sağlıyor. Rusya-Ukrayna, İsrail-Filistin savaşları ile hareket kabiliyeti daralan bir dünya var. Afrika’da bitip tükenmeyen aşiret kavgaları, açlık kıtlık ve sefalet, zor koşullara şerbetli Çinli kamu ve özel girişimcilere yeni fırsat kapıları açıyor. Çin küresel büyümenin düşmesi ile bu bölgelere resmi dış yardım ve uzmanlık götürüyor.
Çin halen dünyada 120’i aşkın ülkenin en büyük ticaret ortağı. Öyle ki Rusya’nın bile şu anda enerji ticaretinde önemli bir paya sahip. Ancak Rusya, Çin ile henüz Kuşak-Yol projesinin geniş coğrafyasından geçişi ile ilgili bir mutabakat muhtırası imzalamış bile değil. Kuzey koridorun Sibirya üzerinden, orta koridorun ise OBOR trenlerine hilal çizdirerek Moskova’ya uğraması Çin’in orijinal planında var. Tabii yaptırımları göze alarak Çin 2024’ü belki Rusya’yı ikna yılı olarak kullanabilir.
Keşke önce savaşı durdurmaya ikna edebilse. İşte o asıl zaman dünya lideri olarak ABD’nin pabucunu dama atar. Ama işte savaşlarla bölünmüş bir dünya Çin’in işine geliyor. Toz dumandan daha fazla çıkar sağlayacağını hesaplıyor. BM Güvenlik Konseyi’nde birçok barış adımına taş koyunca, insana “diğerlerinden ne farkı var?“ dedirtiyor.
(Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu, tasam.org)
Makalenin tamamını okumak için tıklayın