Afetleri toplumsal açıdan fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğurarak hayatın normal akışını ve insanların faaliyetlerini sekteye uğratan ya da durduran, maruz kalanlarca da üstesinden gelinemeyecek tesir üreten doğal, teknolojik veya beşerî kaynaklı olayların neticeleri olarak tanımlamak mümkündür.
Dolayısıyla herhangi bir hadise için afet nitelemesinde bulunulması için meydana gelen olayın kendisine değil, sonuçlarına odaklanılması gerekmektedir. Ortaya çıkaracağı kayıplarla hayatın normal akışını bozacak veya durduracak bir olayın afete dönüşme potansiyeli ise şüphesiz insanların ve faaliyetlerinin yoğunluğunun artması nispetinde yükselmektedir.
Bu sebeple, tarih boyunca ökümen alanlar ile afetlerin dağılışları daima benzer bir desen ortaya koymuştur. Özellikle eski çağlardan bu yana yerleşmeye sahne olan ve eski dünya karaları olarak da tabir edilen Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarının orta kuşaktaki yerleşmeye elverişli bölümleri insanlık tarihinin en dramatik afet kayıtlarının tutulduğu bölgeye karşılık gelmektedir. Söz konusu bölgenin tam ortasında ise Doğu Akdeniz Havzası, Anadolu ve devamındaki Adalar Denizi (Ege Denizi) yer almaktadır.
İnsanın yeryüzündeki sergüzeştinin çok önemli sayfalarının yazıldığı, çok büyük medeniyetlerin ve ihtişamlı şehirlerin kurulduğu Adalar Denizi ve yakın çevresi aynı zamanda değişik türde afetler sebebiyle bu medeniyetlerin ve şehirlerin birçoğunun da yok olduğu coğrafyadır. Bu hali göz önünde bulundurulduğunda çalışma alanının sürekli ve yaygın bir afet etki sahası olduğu anlaşılmaktadır.
Günümüzde de aynı koşulların bazı değişme ve farklılıklar içermekle birlikte varlığını koruduğu bilinmektedir. Özellikle tektonik, hidrografik, meteorolojik ve volkanik kökenli afetler günümüzde de sahadaki etki ve tehdidini sürdürmektedir. Bunlara sürekli olarak artan nüfus ve bunu izleyen ekonomik faaliyetlerin de eklenmesiyle antropjenik süreç ve etmenler de katılmıştır. Bütün bu faal güçler bölgenin afet potansiyelinin geniş bir çerçeveye oturmasına sebep olmuştur.
Doğası gereği afetleri doğal veya beşerî bileşenlerin herhangi birinden soyutlayarak tanımlamak ne tam anlamıyla mümkündür ne de doğrudur. Ayrıca, kimi afetlerin tek bir süreç veya etmenle birlikte ifade edilmesi pratikte mümkün olsa da esasında çoğunlukla birçok aktörün rol aldığı komplike ve karmaşık süreçlerle tanımlanabilecek afetlerin çok daha büyük bir kümülatif yoğunluk arz etmesi, bölgenin afet potansiyelini kesin sınırlarla ayrılmış başlıklar altında toplayarak anlatmayı zorlaştırmaktadır.
Yine de genel bir tasnif yapma gayesiyle Adalar Denizi ve çevresinin afet potansiyelini tektonik, volkanik, meteorolojik, hidrografik ve antropojenik kökenli olanlar şeklinde beş ana başlık altında toplamak mümkündür.
(Doç. Dr. Atilla Karataş, tasam.org)
Makalenin devamını okumak için tıklayın
Görsel: bahriyeenstitüsü.org
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: