14.3 C
İstanbul
9 Mayıs 24, Perşembe
spot_img

Eften püften sebepler

Babam bu akşam da yok. Annemin yüzü asık. Öğretmenimden dayak yiyeceğimi bilsem de söyleyemedim.

Annem ödevim yok biliyor. Yoksa matematik problemlerini çözemediğimizden alt komşumuz Hicran ablaya gönderirdi beni. Dilaver abi yine sokağımızdan geçiyor.

Davulun tokmağını vuruyor geceye. Boş teneke sesi duvarlarda yankı buluyor. Düttürü dünya, gam keder yok. Yağmur başlıyor. Babamın şemsiyesi askıda. Islanacak. İçeride soba tütmüş. Annemde bir telaş, pencereye koşuyor. Lodosa ve babama öfkesini yüzünden okuyorum. Bir de mutsuzluğunu…

Televizyonun sesini kısıyor önce, sonra da kapatıveriyor. Anlıyorum yatma vaktidir. Yorganı başımın üzerine çekiyorum. Uyumuyorum aslında. Kulağım kapıda, kulağım babamda… Annemin mutfakta işleri var yine. Babam sofrayı hazır olsun ister.

Annemin tıkırtısından anlıyorum. Sobayı kontrol ediyor olmalı. Dışarıda lodos camları dövüyor. Hamurla gazete kâğıdı yapıştırılmış kırık pencereden rüzgâr giriyor. Evimiz uçtu uçacak. Bugün cumartesi, ödevimi erken yaptım. Öğretmen kızacak belki ama başlıkları yine kurşun kalemle attım. Annemin keyfi biraz yerinde. Pencerenin önünde iğne oyası yapıyor. Radyo dinliyor. Zeki Müren, “Bir Tatlı Tebessüm”ü söylüyor.

Annemin deniz yeşili gözlerinde hayal yerine bir boşluk… Çemberinden grileşmiş saçları taşmış, gök gök. Charlie’nin Melekleri’nin başlamasına az bir vakit var. Elimdeki hayat bilgisi kitabına kendimi veremiyorum. Aklımın bir köşesinde dizi film ve babam. Annem gündöndü kavurmuş. Çok az da patlamış mısır var yanında. Televizyonun düğmesine dokunduğunda rahatlıyorum. Tam zamanında açmışız. Charlie’nin Melekleri yeni başlamış. Annem Sabrina’yı akıllı buluyor. Bense Jill’i beğeniyorum. Charlie’nin yüzünü hiç göremiyorum, merak da ediyorum aslında.

Filmin en heyecanlı yerinde bülbül sesi doluyor odaya. İrkiliyorum. Babam bu akşam erken geldi. Yüzünde yine her zamanki durgunluk. Televizyonu kapatıyor hemen. Eften püften sebeplerle bağırıp çağırıyor anneme: “Elektrik hele bir fazla gelsin!” Sonra bir iki tokat sesi. Annemin canhıraş çığlıkları… Kulağımı tırmalıyor kavga. Babamdan tiksiniyorum.

Bugün okulda hiç neşem yoktu. Pastel boyalarım olmadığı için öğretmen kızdı. Resim de yapmak istemedim zaten. İran’ın başkentini bilemedim, bir iki problemi de çözemedim. Bu sıralar öğretmen kömür almaya hep beni göndermeye başladı. Tembel Necmiye’yle her ders kömürlükteyiz. Hoşumuza gitmeye başladı bu durum. Kömür kovasını doldururken oyalanıyoruz. Komşunun köpeği Palloş yine havlıyor. Sokaktan gelen sesi duyuyorum. Rahatlıyorum. Teneke sesleri… Dilaver abi kasabayı tura çıkmış. Yan komşumuz balkonda. Çamaşır asıyor. Sokağa doğru bağırıyor.

Televizyonda haberler başlıyor. İsrail Gazze’ye girmiş yine. Çok sayıda ölü ve yaralı var. Annem mutfakta. Kelem aşı kokusu duvarlara sinmiş. Az sonra elinde tahta bir sofrayla ve pöti kareli bir bezle geliyor annem. Kelem aşının yanına limon soğukluğu da koymuş. Karşı karşıya oturmuşuz. Annemin deniz yeşili gözleri bitkin. Çetrefil. Bulaşıkları yıkamıyor bu akşam. Bedriye teyzelere erken gidecekmişiz. Konu komşu doluşmadan evden kaçıyoruz.

Dönüşte izlediğimiz Türk filmini konuşuyoruz. Ara sıra ay ışığına tutunup gülüşüyoruz. Grip salgını varmış, umursamıyoruz. Apartmanın giriş katında oturan Necmettin amca bahçe kapısında. Kümese dadanan sansara küfredip duruyor. Utanıyorum. Hızlı hızlı çıkıyoruz merdivenlerden. Rutubet kokusuna müptela olmuşuz. Somaki mermere düşüyor gölgemizin telaşı. Annem anahtarı çeviriyor.

Babam evde. Eften püften sebeplerle kavga başlıyor. Annem ağlaya ağlaya sofrayı kuruyor. Patlıcan turşusu istiyor babam. Annemin deniz gözlerinde yoksulluk, yoksunluk. Sofraya vurulan yumrukla hopluyorum. Devamı geliyor ardından. Tencere devriliyor, soğukluk tası… Babam kalkıp gidiyor. Adımlarından nefret ediyorum artık. Ortalığı toparlamaya çalışıyor annem. Ona her geçen gün daha çok acıyorum. O gün okuldan erken döndüm. Annem evde yok. Mevlit okumaya çağırmışlardır ya da ölü yıkamaya.

Ödevlerim akşama kalmasın istiyorum. Masadayken başımı kaldırıyorum bir an. Duvardaki halı takılıyor gözüme. Kahveci güzelleri kahve içiyor. Üzülüyorum biraz da. Annem hiç kahve içmez mi? Gün boyu evdeyim. Pencerenin önünde kocaman bir karasinek sıkı(ş)lmış. Çivideki saatli maarif takvimi çoktandır kopmamış. 2 Mart’ta kalmış. Kulağımda top oynayan çocukların sesleri. Ardiyede sakladığım gazoz kapağı dizisini alıyorum elime. Belki onlarla oynarız.

Necmettin amca bahçeyi fırdolayı kazmış. Karalahana fideleri hazır. Bahar erken gelecek gibi. Yine de ayaz engerek yılanı gibi ısırıyor. Kargalar yuva yapıyor dallarda. Annem beliriyor yokuşun başında. İkindiüstü. Yorgun görünüyor. Eve birlikte giriyoruz. Başı ağrımasın diye hiç ses yapmıyorum. Soba sönmüş, oda soğuk. Annem tutuşturmaya çalışıyor bir yandan. Öğretmenin kitap parası istediğini söyleyemiyorum ona.

(Salim Nizam, tdk.gov.tr)

Öykünün devamını okumak için tıklayın

Medya Günlüğü

Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Medya Günlüğü
Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
666TakipçilerTakip Et
11,281TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler