Uzmanlar insan kaynaklı olan ve olmayan sonlar ayrımı yapıyor. İnsan kaynaklı sonlara örnek, yapay zekanın dünyaya egemen olması, biyoteknolojik savaş, kimyasal silahlar, nüfus düşüşü, iklim değişikliği, elektriğe yönelik siber saldırı, çevre felaketi, genetik mühendisliğiyle gelen evrim, deney kazası, kaynakların bitmesi, nükleer savaş, yiyeceklerin bitmesi vb. Gerçi bunlarda, dünyanın değil insanlığın sonu geliyor. İnsan kaynaklı olmayanlara örnek, göktaşı çarpması, gezegensel-yıldızsal çarpışma, zararlı ışınlar, Güneş’in etkisi, uzaylı istilası, salgın, yanardağlar vb. Bunların hepsinde de dünyanın sonu gelmiyor. Dünyamız oldukça dayanıklı; ama bu gidişle, biz onu kendimizle birlikte öldüreceğiz. Ha gayret bilinçli insanlar! Belki bir gün dünyayı kurtarmaya gücümüz yeter…
Çin buluşları ve keşifleri
Bu, uzun bir liste. Öne çıkanları not edelim: Çin uygarlığının en büyük 4 katkısı olarak, pusula, baskı, kağıt ve barut anılıyor. Bunların dışında Çin buluşları arasında şunlar var:
Akupunktur, banknot, biyolojik böcek kontrolü, bomba, top, demir döküm, yemek çubukları, merkezi sınav sistemi, renkli baskı, futbol (cuju), havai fişek, go, balık evcilleştirme, el topu, el yapımı bomba, tabanca, cehennem parası, çiçek aşısı, uçurtma, ketçap, kara ve deniz mayını, petrol arıtımı, petrol kuyusu, peçete, kağıt fener, yakıt olarak petrol, oyun kartları, porselen, kukla tiyatrosu, yemek menüsü, roket, dümen, tuz kuyusu, deprem-ölçer, soya yağı, soya sosu, demir zincirli asma köprü, çay, çaydanlık, tofu, tuvalet kağıdı, kuyu kazma, el arabası, zarf vb.
Çin keşifleri arasındaysa, insanlardaki yaklaşık-günlük (circadian) döngü, ondalık sayılar, şeker hastalığına tanı konması ve hastalığın tedavisi, en büyük ortak bölen, irrasyonel sayılar, cüzzam belirtilerinin ilk kez betimlenmesi, negatif sayılar, gerçek kuzey kavramı ve çok sayıda, ortalama bir okurun matematik bilgisini aşan matematik keşifleri var. Bütün bunları düşününce tarihte Çin’in geri kalması şaşırtıcı. Buna ‘Needham Sorunu’ deniyor. Neyse ki Çin, gün geçtikçe hak ettiği yere geliyor. Çağımızda da bilim ve teknolojiyle öne çıkıyor.
Toplumsal sorunlar
Toplumsal sorunların başında sınıfsal sömürü geliyor, farkında olunsun ya da olunmasın. Kapitalizm, ezen-ezilen diyalektiğine dayanıyor. Siyasetbilim açısından bakarsak, yöneten-yönetilen karşıtlığını da anmalıyız. Bunlardan sonra, yine önemli olan sorunlar karşımıza çıkıyor: Kadına yönelik şiddet, genel olarak ayrımcılık, hayvan hakları, genelde cinsel taciz, özelde çocuk tacizi, çocuk işçiler, eğitim sorunları, borçlanma, küresel ısınma gibi daha büyük ölçekli sorunlar, kirada oturmayı da kapsayan evsizlik sorunu, insan hakları ihlalleri, adaletsizlik, azınlık-çoğunluk ilişkileri, yoksulluk, suç ve ceza, cinsel sömürü, toplumsal eşitsizlik, uyuşturucu bağımlılığı, kentsel çürüme, yalnızlık-kimsesizlik vb. Bunlara yaşam pahalılığı, çevre katliamları vb. gibi sorunları da ekleyebiliriz. Peki kim çözecek bu sorunları? Elbette devlet çözecek. Alacak bu sorunları, bakanlıklara bölüştürecek. “Şu sorunu şöyle, bu sorunu böyle çözeceğiz” diyecek. Çağın çok mu ilerisinde kaldık? Ütopya mı bu dediğimiz? Varsın, o zaman geleceğe bir not olarak düşülsün…
Japon gazetelerindeki klasik haberler
Japonya çok ilgilendiğim bir ülke değil. Onu Japonca çevirmeni ve Japon kültürü uzmanı değerli dostum İnan Öner’e bıraktım. Ama ara ara Japon gazetelerine bakıyorum da hep benzer haberler karşıma çıkıyor: Bir kere, en az bir tane Kuzey Kore (daha doğrusu Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti) haberi. Mutlaka, Kuzey Kore’nin saldırganlığının arttığını, yeni silahlar geliştirdiğini falan yazar. Varsa Kuzey Kore liderinin konuşmalarına yer verilir. Bir tane mutlaka Çin haberi olur: Japonya’nın tarihsel düşmanı Çin, yükseliştedir; Japonya’nın Amerika’nın gölgesinde bir şeyler yapması gerekir. İma budur. Madem Çin silahlanıyor, Japonya da silahlanmalıdır. Bakın Almanya’ya, 2. Paylaşım Savaşı sonrasında ordusu yoktu ama şimdi en büyük silah tüccarlarından biri… Bir tane mutlaka Amerika haberi olur. Çin yükseliyor, bir tek ABD bunu engelleyebilir. Gel bizi kurtar Amerika. Celladına âşık olmak terimi, Stockholm’de çıkmıştır ama en çok Japonya’ya uyar. Elbette bu üçlü niteleme (Kuzey Kore, Çin, ABD), gazetenin siyasal çizgisine göre değişir ama anaakım tam da böyle…
Dünyanın mega kentleri
En düşük istatistiklere göre, dünyanın dev kentlerinin ilk 10’unu sıralarsak, 7 tanesi Asya’da, 2 tanesi Çin’de (Şanghay ve Pekin), 2 tanesi Japonya’da (Tokyo ve Osaka), 2 tanesi Hindistan’da (Delhi ve Mumbai) ve 1’i Bangladeş’te (Dakka). Geriye kalan 3 kent, Sao Paolo, Mexico Kenti ve Kahire. Bu 10 kentin toplam nüfusu, 200 milyon civarında. Kentlerin bu kadar yoğuşuk olması, “İstanbul’un taşı toprağı altın” misali çeşitli olanaklar doğururken, bir yandan da gecekondulaşma, kent yoksulluğu, suç ve uyuşturucu bağımlılığı gibi sorunları beraberinde getiriyor. Çin’de 14 kent, Hindistan’da 6 kent, Japonya’da 3 kent, Brezilya’da 2 kent, Pakistan’da 2 kent ve ABD’de 2 kent dev kent sınıflandırmasına giriyor. Geriye kalan çeşitli ülkeler, tek dev kentle niteleniyor. Bunlardan biri Türkiye, bir diğeri İran. İlginç noktalardan biri de şu: Moskova’yı saymazsak, ki çok uzakta, İran dışında komşu ülkeler bu kadar kalabalık kentlerde yaşamıyor. Türkiye ekonomisi gerçekte ikiye ayrılıyor: İstanbul ve gerisi…