Dünyanın hemen her ülkesinde farklı veya benzer nedenlerle görece olarak geri kalmış bölgeler var.
Bu bölgelerin kalkındırılması, bazı ülkelerde ihmal edilmiş veya gecikmiş. Bazı ülkelerde ise devlet politikası önceliği olmuş. Tennessee vadisi elektrifikasyon projesi (Tennessee Valley Authority/TVA, sadece ABDnin 1933’de başlatılan bir kalkınma projesi örneği değil, aynı zamanda Roosevelt’in kamu harcamalarının arttırılması yoluyla ülkeyi 1929 büyük buhranından çıkarma politikası olarak ilginçtir.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’daki en önemli kalkınma projelerinin başında İtalya’nın Mezzogiorno ve Po Ovası’nın sulanması projesi ve bu ulusal proje için oluşturulan fonun (Casa Per il Mezzogiorno) gelmesi ve başta Türkiye gibi birçok başka ülkeye ilham kaynağı olması unutulmamalı. Büyük Britanya’nın Kuzey bölgelerindeki dağlık alanların ve adaların kalkınması (Highlands and Islands) Avrupa Topluluğuna katılmasıyla hızlanmıştır. Bugün İskoçya’nın zenginliği bu özel projelerin yarattığı ivmenin sonucu denilebilir.
İsveç ve Finlandiya’nın kuzeyindeki donmuş ormanların ekonomiye kazandırılması ve o bölgelerde yaşayan Sami halkına hizmet götürülmesi yine unutulmaması gereken AB bölgesel kalkınma projelerinden. Şimdi hala AB ortak politikaları arasında Bölge Politikaları ortak bütçeden önemli pay almakta. Mali olanakların özgün kalkınma projelerine önce İspanya ve Portekiz’de, sonra Romanya ve Macaristan gibi birliğe sonradan katılan ülkelerde (PHARE) tahsisi, işsizliği azaltma, nüfus kaçışını engelleme, verimliliği arttırma ve bölgesel özellikleri koruma amacı taşıyor.
Tabii dünyanın en büyük ekonomisi haline gelen Çin’in de hala görece olarak geri kalmış bölgeleri, bu bölgelerle ilgili hassasiyetleri ve kalkınma projeleri var. Dünyada Çin’in kalkınma projeleri istisna olmamakla birlikte bunlardan birinin yöntemlerini, neleri ve nasıl başarabildiğini bu yazıda sizlerle paylaşmak istiyorum.
Giderek görmedim. Ama geçen hafta Perşembe günü yani ayın 21 inde Çin’in Xizang (Tibet) Özerk Bölgesi’nin altmışıncı kuruluş yıl dönümü törenlerini Çin’de televizyondan izleme fırsatım oldu. Şi Cinping’in eyalet başkenti Lhasa’daki Potala sarayından yaptığı konuşmayı dinledim.
Geçit töreninin ihtişamı siyasi propagandanın bir parçası olabilir. Ama aradan geçen 60 yıl boyunca, Çin merkezi yönetiminin “dünyanın damı”na yaptığı kalkınma yatırımının ayrıntısını öğrenmek önemliydi. Tibet veya Xizang Özerk Bölgesi, Çin Halk Cumhuriyeti’nin eski idari birimi olan Tibet Bölgesi’nin yerini almak üzere 1965 yılında kurulmuş. Bir zamanlar fevkalade yoksul ve dünyadan soyutlanmış olan bu bölgede ormancılık, hayvancılık ve arpa ekimi ile sınırlı faaliyet alanları bölge insanının temel geçim kaynağıymış. Önce bir ulusal eşleştirme yöntemine başvurulmuş.
Xizang kalkınmasına önder olarak Guangdong Eyaleti görevlendirilmiş. Faaliyet çeşitlendirmesi için meyvecilik ve turizm şampiyon sektörler olmak üzere seçilmiş. Bölgeye atfedilen stratejik önem dolayısıyla etnik farklılıkların ve bunu kullanmak isteyen dış müdahalelerin etkisini denetlemek için atılan adımlar özellikle 2012 ve 2015 arasında önem kazanmış.
Xizang’daki çalışmalarda yol gösterici ilkeler, hedefler ve görevler belirlenmiş. Bölgeye su, elektrik ve ulaşımı kolaylaştıran kara, demir ve hava yolu yatırımları götürülmüş. Xizang halkının şimdi ulaştırma ve haberleşme olanakları açısından diğer bölgelerden farklı olmadığı açıklanıyor. Dünya çok yüksek rakımlı dağlardan çok küçük görünse bile Xizang için ulaşılır hale gelmiş.
Bu yıl 6.8 büyülüğünde depremle sarsılan bölgenin depreme daha dayanıklı yerlerinde hızla yeni konutlar yapılmış. Bunlara halkın hızla yerleşmesi sağlanmış. Şimdi 60. yıl dönümünde Xizang, Çin’de bir başarı öyküsü olarak anlatılıyor ve örneğin Sincan Özerk Bölgesi için örnek ve ilham kaynağı olarak takdim ediliyor.
(Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu, tasam.org)
Makalenin devamını okumak için tıklayın
Fotoğraf: greattibettour.com