Savaşlar her zaman ölüm getirir. Ama kimileri vardır ki, çok ama çok fazla ölüm getirir.
Tarihte en çok ölüm getiren savaş, 2. Paylaşım Savaşı’dır. Bu savaşta 80 milyon ölüm vardır. Bu 80 milyonun 50 milyonu sivil ölümlerdir.
Dünya tarihinde en çok ölümlü savaşların büyük bir bölümünün Çin coğrafyasında gerçekleştiğini görürüz. Örneğin, 1850-1864 yılları arasında gerçekleşen Taiping Ayaklanması’nda 20 ila 70 milyon insan ölüyor. Başarısız olan ayaklanma, kanlı Çin iç savaşlarına yalnızca bir örnek.
1. Paylaşım Savaşı’nda 16 ila 40 milyon insan ölüyor. Bunlar içinde 8 milyon sivil ölüm var.
O.Z.S. (Ortak Zamanlardan Sonra) 184-280 gibi yüzyıllık bir süreçte, 3 Krallık Dönemi’nde 36 ila 40 milyon kadar insanın öldüğünü görürüz. Bu sayıların abartı olduğunu düşünenler de var; ancak, sayılar, yönetimsizlikten kaynaklı toplu kıtlık ve bulaşıcı hastalıkları da içeriyor. Doğrudan savaşta ölüm söz konusu olmasa da, bu ölümler, dolaylı yoldan, savaşın bir sonucu.
1206-1368 arasında gerçekleşen Moğol istilaları ve ‘fetih’leri, 30-40 milyon tahmini insan kaybıyla, 5. sırada yer alıyor. Bu dönem aynı zamanda 200 milyon insanın vebadan öldüğü karanlık bir dönem. Bu dönemde yapılan katliamlar, doğaya yarıyor. İnsansız kalan bölgeler doğal bir biçimde ağaçlanıyor.
Yine Çin’den devam ediyoruz: An Luşan Ayaklanması’nda 755-763 gibi kısa bir dönemde 13 ila 36 milyon ölüm var. Ayaklanmanın önderi An Luşan Soğd ve Göktürk kökenli bir general. Eski Türkçedeki adı ‘savaş’ anlamına geliyor. Kendi oğlu tarafından öldürülen An Luşan’ın ayaklanması başarısız oluyor.
1616-1683 yılları arasındaki Ming Hanedanlığı’ndan Qing Hanedanlığı’na geçiş dönemi, 25 milyon cana mal oluyor. Yine 2. Çin-Japon Savaşı (1937-1945), ezici çoğunluğu Çinli olmak üzere 20-25 milyon ölümle sonuçlanıyor. Bu ölümlerin 2. Paylaşım Savaşı ölümlerine dahil olduğunu geçerken not alalım. Bir diğer Çin ayaklanması olan Dungan Ayaklanması’nda (1862-1877) 8 ila 20 milyon kişi ölüyor. 1370-1405 arasındaki Timur ‘fetihleri’, 8-20 milyon cana mal oluyor. Çin İç Savaşı’ndaki ölümler ise (1927-1949), yaklaşık 8-12 milyon. Yine Çin’de bir köylü hareketi olan Sarı Türban Ayaklanması’nda (184-205) 3 ila 7 milyon kişi ölüyor.
Bu Çin ağırlıklı tablodan, başka coğrafyalara geçiyoruz: Aztek İmparatorluğu’nun İspanyollarca ‘fethi’ (1519-1632), 25 milyon ölümle son buluyor. Bu ölümlere Avrupalıların getirdiği salgın hastalıklar da dahil. Yine İnka İmparatorluğu’nun İspanyollarca ‘fethi’ (1533-1572), salgı hastalıklarla birlikte 9 milyon cana mal oluyor.
Rus İç Savaşı’nda ölümler, 5 ila 9 milyon arası. Avrupa’daki 30 yıl savaşlarında kayıplar, 4-12 milyon civarında. Hindistan’da Muğal İmparatorluğu’yla Maratha İmparatorluğu arasındaki savaşlarda (1658-1707) ölümler 5 milyonu bulurken, yine Çin’de Miao Ayaklanması’nda (1854-1873) 5 milyon kişi daha ölüyor.
Napolyon Savaşları’nda (1803-1815) ölümler, 3,5 ila 7 milyon arasında. Kore Savaşı’nda ve Vietnam-Amerikan Savaşı’ndaki ölü tahminleri 1,5 milyon ile 4,5 milyon arasında değişiyor. Bunlardan çok önce, ‘Yeniden Fetih’ (711-1492) olarak adlandırılan, İber Yarımadası’nın Müslümanlardan geri alınması biçimindeki olaylar zincirinde 7 milyon kişi ölüyor. 100 Yıl Savaşları’nda ölü sayısı 2,5-3,5 milyon. Haçlı Seferleri’nde ise, 1 ila 3 milyon kişinin öldüğü tahmin ediliyor.
Günümüze yakın bir tarihte gerçekleşen 2. Kongo Savaşı’nda, 1998-2003 arasındaki bu kadar kısa bir sürede 2,5 ila 5,5 milyon ölüm söz konusu oluyor. Protestanlarla Katolikler arasında gerçekleşen Fransız Din Savaşları’nda (1562-1598), 2 ila 4 milyon kişi ölüyor. Meksika Devrimi’nde (1910-1920) 1 ila 3,5 milyon; Nijerya İç Savaşı’nda ise (1967-1970) 1 ila 3 milyon kişinin öldüğü tahmin ediliyor.
En yüksek tahminleri 3 milyonu bulan savaşlar bunlar. Gerisini sayarsak, oldukça kabarık bir liste ortaya çıkıyor. En çok barışa susayan coğrafya olan Çin’de son 2 bin yılda 250 milyon kişi, savaşlarda ve savaşların doğurduğu başka ölümcül nedenlerle hayatını kaybetmiş. Toplamda 60 milyon kişi yalnızca Moğol istilalarında hayatını kaybetmiş. 50 milyonu sivil olmak üzere 80 milyon kişinin 2. Paylaşım Savaşı’nda öldüğünü belirtmiştik. Günümüzde en çok yara alan ülkelerden biri Afganistan. 2,5 milyon kayıptan söz ediliyor. Benzer bir kayıp Cezayir’de. Kongo ve Nijerya da büyük hasarlı ülkelerden.
Günümüzde geçen yıl 10 bin ölümü aşan 3 çatışma var. Yalnızca 3. Belki de sevinmeli. İlki, 2018’den beri Etiyopya’da süren iç savaş (400-800 bin ölüm); ikincisi, 1948’den bu yana Myanmar’da süren iç çatışmalar (180-210 bin ölüm); ve üçüncüsü, 2014’ten bu yana gerçekleşmekte olan Rusya-Ukrayna çatışması.
Geçen yıl 1,000 ila 9,999 ölüme neden olan çatışmalar ise, sayıca daha fazla: İlk sırada, 1978’den bu yana Afganistan’daki çatışmalar var (az önce andığımız gibi 2,5 milyon ölüm). İkinci sırada, 1991’den bu yana, Somali İç Savaşı var (500 bin-1 milyon ölüm). Üçüncü sırada, 2011’den bu yana, Suriye İç Savaşı var (500 bin ölüm). Dördüncü sırada, 1964’ten bu yana, Kolombiya’daki çatışmalar var (500 bin ölüm). Beşinci sırada, 2008’den bu yana Sudan’daki çatışmalar var (400 bin ölüm). Sonrasında, 2014’ten bu yana, Yemen İç Savaşı var (375 bin ölüm). Daha sonra, 2009’dan bu yana, 4 Afrika ülkesinde Boko Haram ayaklanması var (368 bin ölüm). Sonra Irak’taki çatışmalar geliyor. Bunlar, 2003’ten bu yana, 332 bin ile 1,2 milyon can aldı. Dokuzuncu sırada, Meksika’da uyuşturucu çatışması var. 2006’dan bu yana 70 bin can aldı. Onuncu sırada ise, Kongo’daki çatışmalar var. Geriye kalan 6 çatışmanın hepsi Afrika’da.
Daha bitmedi: Geçen yıl 100 ila 999 ölüme yol açan kimi çatışmalar oldukça ön planda. Bunlardan biri, Hindistan-Pakistan Çatışması ve Keşmir sorunu, diğer üçü, Filipinler’deki Müslüman ve Maocu ayaklanmaları ile uyuşturucu savaşı. Diğerleri, Pakistan ve Hindistan’daki etnik ve Maocu ayaklanmalar, Libya krizi, İsrail-Filistin çatışması, 4 ülkedeki Kürt sorunu, Ermenistan-Azerbaycan çatışmaları, çeşitli Afrika ülkelerindeki iç savaşlar ve ayaklanmalar. Bunların dışında, Kuzey-Güney Kore çatışması, Papua sorunu, Güney Tayland ayaklanması ve Afrika’da nice çatışma… Liste say say bitmiyor…
Liste o kadar kabarık ki, insanın dünya barışı için umudu kalmıyor. Bir tek, sanırız, milyonlarca ölüme neden olan çatışmaların sayıca azalmasına sevinmeliyiz. Ama o kadar. Silah endüstrisi çalışıyor, lobileriyle siyasete etki ediyor. Milliyetçilikler ve dinler toprağa düşmanlıklar ekiyor. Dünya barışının çok ama çok uzun bir yolu var. Bu yüzü aşkın çatışmanın çözümünü bilen varsa acilen devreye girsin. Barış çalışmalarına her zamankinden çok ihtiyaç var. Barış psikolojisinde, öncelikle tarafları anlamaya çalışıyoruz. Ancak, çabalarımızın anlamanın ötesine geçmesi gerekiyor. Tarafların birbirlerini anlamaları, barışmalarına yetmiyor. Barış için, barışın kurumlarına, barış kültürüne ihtiyacımız var.
ulasbasar@gmail.com