T.C. Dışişleri Bakanı Fidan Türkiye-Yunanistan arasındaki “antet konulardan birinin Kıbrıs olduğunu belirterek, diplomasinin sınırlarını genişleterek çözülmeye çalışıldığını” söyledi.
Basına yansıyan bu demeçten ne anlamalıyız?
Antetli kağıtlardan hareketle Yunanistan ile aramızdaki sorun başlıklarından birisi de Kıbrıs sorunudur dediğini anlıyoruz Hakan Fidan’ın.
Bir diğeri de her halde Ege sorunudur ve Doğu Akdeniz’deki egemenlik meselesidir.
Kapsamlı sorunlardır bunlar ve çetrefildir.
İyi hazırlanılarak, iyi niyetle yapılacak müzakereler ile çözülemeyecek sorun yok.
Ama biz Kıbrıs Türkleri (KKTC) ve Türkiye bu sorunların sürüncemede kalmasından dolayı zarar gören tarafız.
Kıbrıs Elenleri (KC) ve Yunanistan bu sorunların uzayıp gitmesinden zarar görmüyor hatta yarar görüyorlar.
(Bu arada Yunan ve Kıbrıs Elen siyasetçilerinin kendi iç politikalarına ve kendi seçmen tribünlerine oynamak gayesi ile tırmandırdıkça tırmandırdıkları silahlanma salaklığının Yunan halkı ve Kıbrıs Rumları için bir zarar olduğunu, en azından çok daha insani amaçlar için harcanacak milyonlarca euroyu çöpe atar gibi silahlanmaya harcadıklarını da söylemeliyim.)
Hakan Fidan’ın demecinde asıl önemli olan bölüm “diplomasinin sınırlarını genişleterek çözmeye çalışıyoruz” demiş olmasıdır. Ben bu cümleden hareketle Türkiye’nin Kıbrıs sorununa ve elbette ki Ege sorunlarına ve dahi Doğu Akdeniz havzasındaki sorunlara çözüm bulma açısından Türkiye’nin kararlı olduğu sonucunu çıkarıyorum.
Sorum şu: Diplomasi sınırları genişletilirken KKTC bu genişletmenin neresinde olacaktır?
Cumhurbaşkanı Tatar hemen KKTC siyasi partileri ile halk arasında kabul gören anayasal örgütlerle Kıbrıs sorunu özelinde kapsamlı ve en az bir hafta sürecek bir toplantı ile KKTC’nin de Kıbrıs Elenlerinin Ulusal Konseyi gibi bir geniş yelpazeli karar verici ve tüm partileri bağlayıcı bir milli komisyon/konsey oluşturma yönüne gitmelidir. Bu toplantıda her kesimin görüşleri pençe pençe tartışılmalı. Böylesi bir konseyde Türkiye siyasal partilerinin de gözlemci olmalarında herhangi bir sakınca yoktur.
Yunanistan ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kıbrıs sorunu konusunda tek bir ağızdan konuşuyor olmasına verilecek en güzel yanıt Türkiye ile KKTC’nin de tek sesle konuşmalarıdır. Bu satırlar asla çok sesliliğe karşı tek sesliliği istemek değil, çok sesliliğin kıyasıya tartışmasından sonra varılacak sonucun bütün partileri bağlayıcı olması isteğidir. Bakınız komünist AKEL ile faşist ELAM’ın Rum Ulusal Konseyi’ndeki tüm Elen partileri ile oy birliğine.
Türkiye Kıbrıs konusunda diplomasinin sınırlarını genişletirken, nereye kadar ve hangi sonuç için genişleteceğini Kıbrıs Türk halkı bilmeli ve katkı koymalı.
Bu arada CTP’nin son zamanlarda Kıbrıs sorunu ve çözümü için öne sürdüğü tezler Kıbrıs Türk halkı arasında ciddiyetle ortaya konan ve kamuoyuna da açıklanan tek tezdir. Bu çok değerlidir.
(Sanıyorum ki Türkiye iki devletlilik yerine egemenlikte ortak federasyon demeye hazırlanıyor ve iki devletlilik pazarlık marjı için ortaya atılmıştır.)