Cuma, 9 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Din ve siyaset ilişkisi üzerine

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 26 Mart 2025 20:03
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

Ülkemiz siyasi ve ekonomik açıdan zor günlerden geçiyor. Yurttaşlarımızın memleketimizin içinde bulunduğu koşullar nedeniyle ne denli üzüntü ve kaygı içinde oldukları yüzlerinden okunuyor.

Özellikle ileri yaşlardaki yurttaşların… Her biri Demirel’in, Ecevit’in, Özal’ın, Çiller’in, Yılmaz’ın ülke yönetiminde söz sahibi oldukları dönemlere yakından tanıklık etmişlerdi. O yıllarda da kaygı, üzüntü içinde oldukları zamanlar vardı. Ancak hiçbir zaman Türkiye’nin bu denli savrulduğunu görmemişlerdi.                            

Günümüzde iftar yemeklerinde siyasi nitelikte uzun konuşmalar yapan, siyasi mesajlar veren siyasilere tanık oluyoruz. Yurttaşların içinde bulundukları sıkıntıları görmezlikten gelip, başka konulara dikkat çekmeye çalışan konuşmalar. Mübarek aylarda yurttaşların dini duygularını istismar edenlere, dini siyasete alet edenlere de tanık oluyoruz.

 Geçenlerde din-siyaset ilişkisi üzerine bir dostumla sohbetim oldu. Bir üniversitemizde öğretim elemanı olan psikolog dostum Dr. Nil Gönce, din ve iktidar, din ve eğitim, din ve ahlaki değerler, din ve adalet, manipülasyon ve adalet arayışı, Müslümanların Batı’ya yönelmesi gibi konularda çok aydınlatıcı görüşler dile getirdi. Değerli ve istifade edici bulduğum Dr. Gönce’nin  görüşlerini  bu vesile ile köşemde okurlarımla da paylaşmak isterim:

“Din ve İktidar: İktidarın manipülasyon aracı din, insanlık tarihinin en eski ve güçlü manevi öğretilerinden biri olarak insan ruhunu derinden etkileyen, ona huzur, anlam ve yön veren bir güç olmuştur. Gerçek din, insanın içindeki iyiliği, adaleti ve sevgiyi ortaya çıkarmayı hedefler. Bu yönüyle din, insanları doğru yolda rehberlik etmek amacıyla var olmuştur. Ancak, tarih boyunca, bazı yöneticiler ve politikacılar bu yüce öğretileri halkı manipüle etmek, onları kontrol altında tutmak ve iktidarlarını pekiştirmek amacıyla bir araç olarak kullanmışlardır. Böylece, dinin özünden sapılarak, sadece biat etmeye ve sömürülmeye yol açan bir düzene geçilmiştir.

Kur’an’ın ilk cümlesi “İkra” yani “Oku”dur. Bu, insanın bilgiye ve eğitime olan ihtiyacını simgeler. Din, sadece ahlaki bir rehberlik değil, aynı zamanda insanları akıl ve bilgiyle donatmak için bir araç olmalıdır. Ancak, dinin doğru bir şekilde işlev görmesi için eğitimin de ön planda olması gerekir. Ne yazık ki, bazı politikacılar ve yöneticiler, halkı eğitimsiz bırakmak ve düşünsel özgürlüklerini kısıtlamak amacıyla dini kullanmışlardır. Bu tür manipülasyonlar, halkın düşünsel gelişimini engeller ve onları daha kolay yönlendirilebilir bireylere dönüştürür. 

Din, halkı sabır ve ahlaki değerlerle şekillendirirken, doğru kullanıldığında insanı daha derin bir özgürlüğe ve bilince kavuşturabilir. Ancak, yanlış öğretiler ve manipülasyon yoluyla, halk sadece belirli inançlara dayalı bir yaşam sürmeye zorlanır ve bu durum ona gerçek özgürlüğünü ve aklını kaybettirir. Din, insanların kişisel gelişimlerini engellememeli, aksine onları bilinçli ve özgür bireyler olmaya teşvik etmelidir. 

Eğitim, bireylerin doğru bir şekilde düşünmelerini sağlayacak, düşünsel gelişim ve eleştirel düşünme kapılarını aralayacak bir araçtır. Ancak yöneticiler bazen halkın eğitimini kısıtlayarak, onları cahil bırakabilirler. Çünkü cahilleştirilmiş bir toplum daha kolay yönlendirilebilir ve daha kolay biat edebilir. Din ve eğitim, bir arada çalışarak insanları özgür ve güçlü kılmalıdır. Halk, sadece inançlara dayalı bir hayat sürmekle kalmamalı, aynı zamanda aklını kullanarak dünyayı daha iyi anlamaya çalışmalıdır.

Gerçek din, insanlara sadece ahiret vaadiyle sabır ve boyun eğmeyi öğretmek yerine, onların bu dünyada da adil, eşit ve özgür olmalarını sağlamalıdır. Dünya-ahiret dengesi, insanın bu dünyada da adalet ve huzur içinde yaşamasını sağlamalıdır, sadece diğer dünyada ödüllendirilmesi beklentisiyle yaşamamalıdır. Çünkü insanlar, sadece ahirette ödüllendirilmeyi beklemek yerine, bu dünyada da adil ve eşit bir yaşam sürmeyi hak ederler.

Manipülasyon ve Adalet Arayışı: Din, tarihsel olarak bazen sömürü ve manipülasyon amacıyla kullanılabilmiştir. Ancak, dinin özünden sapmadan, bilgi ve eğitimle donanmış bir toplum, özgürlük ve adalet için güçlü bir temel oluşturur. Gerçek din, insanları adalet, eşitlik, sevgi ve özgür düşünceye teşvik eder. Politikacılar, dinin gücünü halkı kontrol etmek ve kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak amacıyla bazen bu yüce öğretileri çarpıtabilirler. Din, insanları özgür düşünmeye ve kendi içindeki gücü fark etmeye yönlendirmelidir, politikacılar ise bu özgürlüğü engelleyerek halkı sadece biat etmeye zorlayabilirler.

Politikacılar, dini manipüle ederek, halkı eğitimsiz bırakmayı, düşünsel gelişimlerini engellemeyi ve daha kolay yönlendirebilecekleri bireyler yaratmayı amaçlayabilirler. Bunun sonucunda, toplumlar sadece inançlara dayalı bir yaşam sürdürürken, kendi akıllarını kullanarak dünyayı daha iyi anlamaktan uzaklaşırlar. Oysa gerçek din, insanları yalnızca sabır ve biat etmeye değil, özgür düşünmeye, adaletin savunucusu olmaya teşvik etmelidir. Din, her bireyi özgür, bilinçli ve adil bir toplum inşa etmeye yönlendiren bir araç olmalıdır.

Din, Eğitim ve Göç: Müslümanların Batı’ya yönelmesinin sebepleri sadece ekonomik değil, aynı zamanda daha fazla özgürlük, eşitlik ve insan hakları gibi temel değerlere duyulan ihtiyaçtır. Batı toplumları, hukukun üstünlüğü, bireysel özgürlükler ve adalet temelinde inşa edilmiş sistemlere sahiptir. Bu da insanları, daha adil, eşit ve özgür bir yaşam arayışıyla Batı’ya yönlendiren önemli bir faktördür. Müslümanların, sadece maddi kazanç elde etmek için değil, aynı zamanda daha özgür bir toplumda yaşama umuduyla göç ettiklerini görmek mümkündür.

Din, insanın ruhunu yükseltmeli ve onu daha bilinçli, adil ve özgür bir birey olmaya teşvik etmelidir. Ancak, politikacılar dini kendi iktidarlarını pekiştirme amacıyla manipüle ettiklerinde insanlar gerçek özgürlüklerini kaybederler. Bu durum, onları daha adil ve özgür bir toplum arayışına itebilir. Batı toplumları, genellikle bu temel hak ve özgürlükler üzerine inşa edilmiş yapılarıyla, bu tür bireylerin taleplerine daha yakın bir ortam sunar. Din, doğru ve gerçek bir şekilde insanların ruhunu yükseltmeli, ancak siyasi güç sahiplerinin dini manipülasyon amacıyla kullanmalarına engel olmalıdır.”

Dr. Gönce’nin  görüşleri, dinin bireysel özgürlük, eğitim ve toplumsal yapı üzerindeki etkisini derinlemesine ele alıyor. Günümüz dünyasında din yalnızca inanç sistemleriyle sınırlı kalmayıp, bireyin kimliğini, düşünce yapısını ve sosyal ilişkilerini şekillendiren önemli bir faktör olarak varlığını sürdürüyor. Bu bağlamda, dinin insan hayatındaki rolü konusunda yapılan tartışmalar, yalnızca akademik bir çerçevede değil, günlük yaşamın her alanında da karşılık buluyor.

Bu tartışmalar, bize dinin sadece geleneksel kalıplar içinde değil, aynı zamanda değişen dünyaya uyum sağlayan dinamik bir yapı olarak ele alınması gerektiğini gösteriyor. Peki, bireysel özgürlükle toplumsal düzen arasındaki denge nasıl kurulmalı? Dini değerler modern yaşamın içinde nasıl konumlandırılmalı?  

Bu Ramazan Bayramı, sadece bir kutlama değil, aynı zamanda inançlarımızı, değerlerimizi ve toplumsal yapımızı yeniden gözden geçirmek için bir fırsat olabilir. Adalet, özgürlük ve bilgiye olan inancımızın güçlenmesi dileğiyle, bayramınız mübarek olsun…

Fotoğraf: diyanet.gov.tr

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram 

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale Köşe yazarlarından seçmeler
Sonraki Makale TGC: “Gazeteciler bırakılsın”

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Sağlık ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi

Gürsel Demirok
9 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

Her şey hareket halinde

Metin Gülbay
6 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

Yapay zekâ ve devletin gaspı…

Alper Eliçin
6 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

Dışişleri’nin kuruluşu ve “Diplomatlar Günü”

Gürsel Demirok
5 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?