Prof. Dr. İoanna Kuçuradi’nin Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Bülteni’nde yayımlanan yazısı:
Yazı yazmaya başladığımda, yazı yazdığım dilleri özenle kullanmaya çalışırken, örneğin Türkçede ‘özveri’yi kullanır, ama “anlam özverisi yapmam” diyenlere karşı çıkar “anlam fedakârlığı yapmam” derdim. Ayrıca ‘ayrıntı’ varken ‘detay’ı kullananları yadırgardım, yani bu kavramı karşılayan, herkesin kullandığı, uygun bir sözcük varken, başka bir dilin sözcüğünü kullanmayı uygun bulmazdım.
Bugün ise, Türkçenin özensiz kullanılış biçimlerinin yayıldığına tanıklık ediyoruz. Özensiz kullanılan bu sözcüklerin başında da ‘süreç’, ‘algı’, ‘oldukça’… sözcükleri gelir.
“Süreç/process” kavramının ana özelliklerinden biri, onun olup bitmesi/bir amacı olmamasıdır. Bu özelliği de onu ‘etkinlik/aktivite’den ayırt eder. Karıştırıldığı kavramlardan biri ise ‘procedure’dür. ‘Procedure’, “bir şeyi yaparken izlenen yol” demektir.
‘Algı/perception’ kavramının ana özelliklerinden biri ise duyusal olmasıdır. Oysa bugün sık sık ‘anlamak’ anlamında kullanılmakta. “Bu söylediklerini böyle algılıyorum” bağlamında kullanıldığı gibi.
‘Oldukça’ sözcüğüne gelince: bu sözcük ‘tam değil, ama epey’ anlamında kullanıldığı gibi, ‘çok’ anlamında da kullanılıyor.
Bu değişiklikleri kimileri bir gelişme olarak görebilir. Ne var ki bir dilin “gelişmişliğinin” belki de ana ölçütü, başka dillere göre daha incelikli anlam farkları yapmaya elverişli olmasındadır.
Acaba bizde gördüğümüz bu değişiklikler öyle midir?
Görsel: apacikradyo.com.tr
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:
