Medyaradar sitesinde Bülent Biricik, İbrahim Haskoloğlu’nun tutuklanmasından yola çıkarak dijital çağda gazetecilik tanımının değişmesi gerektiğini savundu:
“İbrahim Haskoloğlu ismini son birkaç gündür sıkça işitiyoruz… Twitter, Youtube ve Twich’i aktif olarak kullanan yüksek takipçili Haskoloğlu, herkesin bildiği üzere tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Onun tutuklanması aslında medyanın dijitalleşmesi ve dijital çağın gazeteciliği gibi konular üzerinden gazeteciliğin tanımının yeniden revize edilmesini gündeme getirmesi anlamında bir vesile oldu.
Peki, İbrahim Haskoloğlu kimdir?
Tutuklandıktan sonra medya organlarında kendisiyle ilgili yayınlanan haberlere bakılırsa “gazeteci”…
Devletin resmi makamlarına ve de ülkemizin en önemli gazetecilik meslek örgütü olan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne bakılırsa “gazeteci değil”…
Gazeteciler Cemiyeti’ne göre onun gazeteci olarak kabul görmediğini ise tutuklanmasına ilişkin herhangi bir kınama açıklaması yapmamasından anlıyoruz.
Oysa benim bildiğim Gazeteciler Cemiyeti, gazetecilere yönelik en küçük saldırı ya da hak gaspında derhal açıklama yapar, kınardı. Ne kurumsal internet sitesinde ne de sosyal medya hesaplarında böyle bir açıklamaya rastlamadım.
Bırakın kınamayı, tutuklandığını bile tüm Türkiye gazeteci Fatih Portakal’ın yaptığı Twitter paylaşımıyla öğrendi.
Basına yansıyan bilgilere göre İbrahim Haskoloğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “Kişisel bilgileri hukuka aykırı yolla ele geçirmek” suçlamasıyla başlattığı soruşturma kapsamında tutuklandı. Gerekçesi ise e-devlet verilerinin sızdırıldığı iddiasıyla ilgili yaptığı Twitter paylaşımları…
Haskoloğlu’nun haklı ya da haksız olup olmadığı konusu adli makamların bileceği iş… Yani bu yazının konusu değil…
Bu yazının esas konusu, Haskoloğlu olayı vesilesiyle gazeteciliğin tanımının revize edilmesinin gündeme gelmesi gerektiği…
Haskoloğlu olayından yola çıkarak şimdi sormak gerekiyor…
Bir kişinin gazeteci olarak kabul edilmesi için acaba hangi kriterlere bakılıyor?
Basılı ya da görsel medya organında çalışmasına mı?
Basın kartı taşıyıp taşımadığına mı?
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne üye olup olmadığına mı?
Basın dünyasındaki diğer gazeteciler tarafından bilinir olup olmadığına mı?
Demek ki bu kriterlere bakılmış olsa gerek, Haskoloğlu “gazeteci” olarak kabul görmemiş.
İşte bu yüzden, dijital medya gerçekliği göz önüne alınarak kimin gazeteci sayılıp kimin sayılmayacağı konusunda yeni kriterler belirlenmeli.
“Haskoloğlu acaba ne kadar gazeteciymiş?” diye merak ettim ve araştırdım. Karşıma ilginç sonuçlar çıktı.
2019 yılında Venezuela’daki olaylarda başrolü oynayan Guaido ile yaptığı röportaj yapmış… O güne dek sadece New York Times ve Vice News olmak üzere sadece iki kanala röportaj veren Juan Guaido üçüncü röportajını Haskoloğlu’na vermiş. Röportaj sonrası, CNN Espana’nın özel konuğu olarak yayınlara bağlanmaya başlamış.
Juan Guaido röportajından sonra ise Latin Amerika’daki birçok kanalda Türkiye ve Ortadoğu konuları ile ilgili konuk olarak katılmış.
Ayrıca, Trump’ın ABD Başkanlığı sırasında Ulusal Güvenlik Danışmanı olan John Bolton ile de röportaj yapmış. Bu röportajıyla da ulusal basında ses getirmiş.
Haskoloğlu’nun bunlara benzer daha birçok gazetecilik faaliyeti de bulunuyor. Dileyen internet bu bilgilere kolayca ulaşabilir.
Demem odur ki yukarıda ismi geçen bu insanlar Haskoloğlu’nu gazeteci yerine koyup görüşmüşler, bu genç arkadaş bir tek kendi ülkesinde gazeteci yerine konmamış…
Olacak iş değil…
Şimdi bu bilgiler ışığında sormak istiyorum… İbrahim Haskoloğlu’nun birçok gazeteciden daha fazla “gazeteci” olduğu sizce de ortada değil mi?
Ana akım medyada çalışmış olsaydı kendisi muhtemelen bol sıfırlı rakamlara transferler gerçekleştirirdi. Lakin onun talihsizliği bu gazetecilik faaliyetlerini Twitter, Youtube ve Twich gibi dijital ortamlarda gerçekleştirmek olmuş.
Ruşen Çakır, Sebahattin Önkibar, Ünsal Ünlü, Murat Yetkin, Nevşin Mengü ve daha isimlerini sayamadığım pek çok gazeteci nasıl ana akım medyadan dijital medyaya geçmişlerse, İbrahim Haskoloğlu da bunu yapmış. Dijital medya ortamlarında bağımsız gazetecilik yapmaya başlamış. Üstelik yukarıda saydığı gazetecilik faaliyetlerinin tümünü kimseden destek almaksızın kendi bütçesinden karşılamış.
Şimdi gelelim asıl meseleye…
Şubat ayında bu köşede yazdığım bir yazıyla “Gazeteciliğin tanımı revize edilmeli mi?” diye sormuştum.
Gazeteciliğin tanımı revize edilmeli mi?
Haskoloğlu olayı üzerinden bu soruyu yeniden sormak istiyorum.
Yazının devamını okumak için tıklayın