Meslek dışında olanlara garip görünebilir ama gazetecilerin çoğu haberlerini “otomatik” yazar.
Yani bir konuda uzmanlaşmaya, deneyim kazanmaya başlayan muhabiri, bazen de zaman baskısıyla benzer konudaki haberleri hep aynı tarzda yazar. Oysa sadece gazete haberi değil, herhangi bir yazıyı okumak için iki genel kural var: Konu ilgimizi çekmeli ve yazı beğenimizi kazanacak şekilde, okuyanların çoğunun anlayacağı tarzda yazılmalı.
Genelde doğru ve güzel haber yazımına en az dikkat edenler ajansların muhabirleri. Biraz da zamana karşı yarıştıkları için olsa gerek haberlerini basmakalıp cümlelerle yazarlar. İkinci sıraya ise spor muhabirlerini koymamız gerekiyor. Ancak gerçek şu ki, spor muhabiri arkadaşların haber yazma tarzı artık demode oldu. Zaten, bu tür haber yazımı gerçekten sorunlu, zaten o metinlere haber denilir mi kuşkulu.
Bizi bu satırları yazmaya iten, Türkiye’de bir zamanlar spor haberciliğinin öncüsü olan Milliyet’in internet sitesinde gördüğümüz bir haber.
Başlık: Antonio Conte, Fenerbahçeli yıldızın peşinde! Napoli transfer teklifi hazırlığında.
Haberi okuyalım:
“Jose Mourinho yönetimindeki Fenerbahçe‘nin yıldızına dair çarpıcı bir iddia ortaya atıldı. Sarı-lacivertlilerin tecrübeli futbolcusu için Serie A devi Napoli‘nin devreye girdiği aktarıldı.
Napoli Teknik Direktörü Antonio Conte‘nin Fenerbahçeli futbolcunun transferi için olumlu rapor verdiği kaydedildi. Napoli’nin bu transferde gözden çıkardığı bonservis bedelinin netlik kazandığı ifade edildi.
Napoli’nin Hollandalı futbolcunun transferi konusunda kısa süre içerisinde Fenerbahçe’ye ilk teklifini sunacağı kaydedildi. Napoli’nin Jayden Oosterwolde transferinde 15 milyon euroluk bir bedeli gözden çıkardığı vurgulandı.
Jayden Oosterwolde için İngiltere ve Hollanda’dan takımların da talip olduğu aktarıldı. Fenerbahçe’nin bu sezon hedefinin kadrosunu korumak olduğu belirtildi. Sarı-lacivertlilerin, astronomik bir teklif gelmediği sürece Jayden Oosterwolde’yi takımda tutmak istediği vurgulandı.”
Dikkatinizi çekmiştir, bütün cümleler “aktarıldı”, “ifade edildi”, “belirtildi”, “vurgulandı” ve “kaydedildi” diye bitiyor.
Bu çirkin haber yazım tarzı kafa karıştırmaktan başka işe yaramıyor. Gazetecinin görevi kamuoyuna bilgi vermek, yazdığı haberle yeni sorular yaratmak değil. “Vurgulayan” kim, “belirten” kim, “ifade eden” kim, “kaydeden” kim, “iddiayı ortaya atan” kim hiçbiri belli değil.
Haberin en temel öğesi olması gereken “kaynak” ortada yok. Sonuçta bunları söyleyen birileri olmalı!
Aslında Milliyet kaynak olarak Fanatik’i göstermiş ama oradaki haber de farklı değil, orada da özgün kaynak yok.
Geçen yüzyılda kalması, bilgi vermesi gerekirken insanların kafasını karıştıran, lütfedip kaynağını bile söylemeyen garip bir haber yazım tarzı.
Peki, haber bu şekilde yazılmamalıydı da, nasıl yazılmalıydı?
Belli ki Fanatik bu haberi bir İtalyan gazetesinden ya da bir İtalyan gazetecinin sosyal medya hesabındaki paylaşımdan almış.
Kaynak gazete haberiyse girişe örneğin, “Il Messaggero gazetesinde yer alan habere-ya da iddiaya- göre…” demek yeterliydi.
Devamında ise, dolaylı ifadeler yerine yine aynı kaynağa atıf yapılarak örneğin, “Habere göre, Napoli Teknik Direktörü Antonio Conte Fenerbahçeli futbolcunun transferi için olumlu rapor verdi” denilebilirdi.
Kaynak bir İtalyan gazetecinin sosyal medya hesabıysa o belirtilir, kafa karıştıran “vurgulandı”, “ifade edildi”, “kaydedildi”ler atılır, ortaya okurun daha kolay okuyacağı sade bir haber çıkabilirdi.
Bu durum tabii Milliyet’e ya da Fanatik’e özgü değil.
Hürriyet’ten aynı tarzda yazılmış bir örnek:
“Beşiktaş’ta gelecek sezon kadroda düşünülmeyen isimlerden Alex Oxlade Chamberlain’e İngiltere’den iki talip olduğu öğrenildi. Premier Lig ekibi Sotuhampton ile bu sezon Championship’e düşen Sheffield United’ın İngiliz oyuncuyu istediği, menajerler aracılığıyla görüşmelerin başladığı ifade edildi.”
***
Sonuçta her şey dönüyor dolaşıyor liyakate geliyor.
Yukarıdaki haberleri sayfaya koyan büyük olasılıkla genç editörler. Deneyimsiz oldukları için haberin bu şekilde yazılmaması gerektiğini bilmeyebilirler ama asıl vahim olan onlara doğrusunu gösterecek kimsenin kalmaması.