İlhan İlmenöz
Rüyasında” seyahat ya Resulallah” diyenlerden olmalıyım. Yeni yeni yerler gezmeyi, yeni insanlarla tanışmayı, kültürel miraslarımızı görmeyi seviyorum. Özellikle Anadolu topraklarında binlerce yıl önce yaşamış farklı kültürlerin bize bıraktıkları yapıtları görmek gerçekten çok heyecan verici. Her gittiğimiz yerde çarşı-pazar gezmek yerine antik kent ve müze gezmeyi tercih ediyoruz.
Tüm bunları gerçekleştirebilmek için her sene belli dönemlerde kendimce gezi rotaları oluşturup görülebilecek yerleri önceden listeliyorum. Geçen hafta Demre-Olimpos-Side çizgisinde bir rota çizerek görülecek yerleri belirledim.
İlk ve ağırlıklı olarak Demre’den bahsetmek istiyorum…
Tarihteki adıyla Myra, 2005’e kadar Kale ve daha sonra Demre olarak adı geçen ilçe, 26 bin nüfuslu ve Antalya’ya yaklaşık 140 kilometre uzaklıkta. İzmir’den direkt ulaşım olmadığı için önce Kaş’a, oradan Demre’ye geçtik. (Not; özel aracımız yok, yolculuklarımızı otobüs ile yapıyoruz)
Kaş-Finike arasında ve kıyıda yer almasına rağmen Demre, Antalya-Alanya-Kemer vb. gibi turizm yönünden fazla gelişmiş değil. Aslında biraz da halkı bunu istemiyor. Kiminle konuşsak büyük turizm işletmelerine karşı. Çok büyük ve güzel bir sahil şeridi olmasına rağmen henüz betonlaşmadan kalabilmiş bu yüzden yerli yabancı turistlerin çok fazla uğrak yeri değil. Daha çok pansiyonlarda kalanlar ve günübirlikçiler var.
Kıyı şeridinde betonlaşmanın engellenmesinde en büyük pay Belediye Başkanı Okan Kocakaya’ya ait. Okan Kocakaya, Taşdibi ve Sülüklü plajlarının otellere tahsis edilmesine yönelik İdare Mahkemesi’ne açtığı davayı kazanarak sahil şeridini oteller yerine halkın kullanımına açmış. Ayrıca tüm sahil boyunca yeşil alanlar, halkın piknik yapabileceği kamelyalar/çardaklar, aralıklarla oluşturulan kafeler ve halka açık plajlar gerçekten çok güzel olmuş. Sayın başkan yöre halkı tarafından çok seviliyor. Kiminle konuşsak herkes hakkında olumlu şeyler söyledi ve başkanı destekliyor.
Demre ilginç bir yer, sessiz sakin gürültüden uzak, ilçe içinde birçok yere yürüme mesafesinde gidilebilecek bir yer. Ancak küçük yerlerdeki uzaklık kavramı farklı. 500 metre mesafedeki bir yere çok uzak diyorlar. Gerçi kent içinde pek yürüyen de yok, herkesin kapısında/altında araba ya da motosiklet var. Kadın erkek, genç-yaşlı 7’den 70’e herkes gideceği yere motosiklet tarzı araçlarla gidiyor.
En büyük geçim kaynağı seracılık ve teknecilik. Hemen herkesin evinin arkasında en az 2 dönüm serası varmış. Zaten gezerken görüyorsunuz, evler ve seralar iç içe, sokaklar meyve ağaçları ile dolu… Açıkçası yerel halkın durumu gayet iyi diyebilirim yani zenginler. O yüzden okumaya/okutmaya pek ilgi duymamışlar. Seralarda genellikle işçi olarak Suriyeli, Afgan ve Bulgarlar çalışıyormuş. En çok yeşil biber ve kapya biber yetiştiriliyor ve iyi de para ettiği için halk turizm yerine seracılığı önemsiyor.
Gezerken kadın esnafa çok fazla rastlamadık desek yalan olmaz. O yüzden cesur bir girişimci olarak iş hayatına giren ve bize göre çok başarılı olan Songül Hanım’ı çok takdir ettik. Unlu mamuller, börek vs. satan dükkanında kendisiyle hem sohbet etme olanağı bulduk hem de bir daha gelişimizde uğrayacağımız bir arkadaş edindik.
Küçük bir yerleşim yeri olduğu için herkes birbirini iyi tanıyor. O yüzden otokontrol çok fazla. Örneğin akşamları sahildeki yeşil alanlarda çoluk çocuk ailesi ile mangal yapanlar olmasına rağmen bağıran çağıran, gürültü yapan neredeyse hiç yok. Aynı şekilde sahildeki kafelerde açılan müziği ancak önünden geçerken duyabiliyorsunuz. “Neden böyle?” diye sorduğumda; ” herkes sessiz olunacağını bilir, aksi halde mutlaka uyarılır” dediler. Gençlerin bir kısmı eğlenmek veya içmek için daha çok Kemer’e gidiyormuş. Çünkü “burada bir şey yapsak biz daha eve varmadan haberi gider” diyorlar.
Kent içinde öyle çok büyük yeme-içme mekanları fazla değil. Daha çok küçük ve yerel işletmeler şeklinde. Özellikle akşamları bunların bir bölümü erkenden kapanıyor. Sahilde yeni yeni oluşmaya başlayan kafe tarzı mekanlar güzel olmuş. Son zamanlarda artan ev kiralarından herkes şikayetçi, en düşük kira 3 bin TL diyorlar.
Gelelim Demre’de gezilecek yerlere; ilk olarak kent merkezinde yer alan St. Nicholas Kilisesi “Noel Baba” olduğuna inanılan ve IV. yüzyılda yaşayan Aziz Nicholas’ın ölümü ile yapılan kilisedir. Bizans döneminde Myra (Demre) önemli bir idari ve dini bir merkez olmuş. Piskoposluk merkezi de olan Myra’da St. Nicholas IV. yüzyıl başında Piskopos olarak görev yapmış; halka kendini sevdirmiş, inancı uğruna çok acılar çekmiş ve ölünce burada gömülmüştür.
Haçlı Seferleri sırasında XI. yüzyılda Bari’den Myra’ya gelen denizci tüccarlar Nicholas’ın kemiklerini çalmış ve Bari’ye götürmüş, Bari’de hazırladıkları bazilikaya gömmüşler. St. Nicholas’a ait olduğu düşünülen bazı kemikler ise Antalya Müzesi içerisinde sergileniyor.
Tarihi boyunca birçok yıkım yaşayan kilise 1862 yılında Rus Çarı I. Nikola tarafından onarılarak yeni bir çan kulesi eklenmiş. Özellikle Ruslar ve Bulgarlar kiliseye çok büyük ilgi gösteriyor.
Buraya hacı olmaya gelen turistlerde en çok dikkatimizi çeken şey, kadınların mutlaka başlarını örtmeleri ve St Nicholas’ın mezarı önünde uzunca bir süre dua etmeleri oldu. Kilise bahçesinde ve çevresindeki dükkanlarda tam bir din turizmi ticareti hakim. Hristiyan azizlerine ait ikonlar, çıkartmalar, haçlar, özel koku kolyeleri vs…
Her yıl 6 Aralık’ta, Noel Baba’nın yani Aziz Nicholas’ın ölüm yıl dönümü olarak kabul eden Hristiyanlar papazlar eşliğinde burada ayin düzenleyip dua ediyorlarmış.
Aslında Rusların 2015’teki uçak krizine kadar buraya ilgileri çok fazlaymış. Hatta sahilde çok büyük bir otel yaparken bu olay patlak verince inşaat yarım kalmış ve Rus yatırımcılar buradan çekilmiş. Rus turistler sadece günübirlik turlarla St. Nicholas Kilisesine ve Myra Antik kentine gelip hemen dönüyorlar. Yani esnafa çok faydaları yok ve esnaf bundan şikayetçi.
Likya Uygarlıkları Müzesi
Gezilecek bir başka yer de merkeze yaklaşık 3 km mesafede olan Myra Antik kenti ve kaya mezarları. Gerçekten görülmeye değer bu Likya kentinin hemen yanında yaklaşık 10 bin kişilik antik bir Roma tiyatrosu da bulunuyor. Bize çok uzak dedikleri bu antik kente biz yürüyerek gidip döndük.
Eğer yolunuz Demre’ye yaz aylarında düşerse mutlaka tekne turu yaparak çevre koyları, Kekova batık şehir ve Kaleköy’ü de görmeden geçmeyin. Tekne turları Çayağzı denilen bir bölgeden yapılıyor ve yöre halkının en önemli gelir kaynaklarından biri.
İsterseniz kalabalık gruplar halinde yapılan düzenli tekne turlarına katılabilir, isterseniz kendiniz daha küçük tekneler kiralayabilirsiniz. Biz tesadüfen tanıştığımız Halil Kaptan’ın pancar motorlu küçük teknesi ile istediğimiz yerde istediğimiz kadar durarak gönlümüzce çevredeki koyları gezdik, dolaştık. Aynı zamanda Halil Kaptan gibi iyi bir dost kazanmış olduk.
Burada batık şehir Kekova ve özellikle Kaleköy (Simena) görülmesi gereken yerlerden. Kaleköy aslında bir yarımada olmasına rağmen sadece denizden ulaşımı var. Dik kalesine tırmanırken yolda hediyelik eşya satın alabilir ya da meşhur meyveli ve yanıksı dondurmalarından tadabilirsiniz. Türkiye tanıtım fotoğraflarında yer alan denizin içindeki Likya lahit mezarı da burada yer alıyor.
Turla giderseniz burada en fazla 1 saat mola veriyorlar ama bu yeterli gelmiyor. Biz kendimiz gittiğimiz için doya doya gezme, dolaşma ve fotoğraf çekme olanağı bulduk.
Demre gezimizde bir başka durağımız da Andriake antik kenti ve burada yer alan Likya Uygarlıkları Müzesi oldu. Müzede Likya uygarlıklarına ait eserler; Myra-Patara-Olimpos-Arykanda-Tlos-Ksantos-Pınara adlı salonlarda ayrı ayrı sergileniyor. Müzenin ve antik kentin hemen yanında yer alan sulak alanlar da “kuş cenneti” ilan edilerek bölge koruma altına alınmış.
Demre gezimizin diğer durakları olan Olimpos, Antalya ve Side’de yer alan antik kentleri ve müzeleri gezerken fırsat buldukça bol bol denize girme şansı da elde ettik. Burada Side Antik kenti, tiyatrosu, müzesi ve Apollon tapınağı gerçekten görülmeye değer.
Bir başka gezi notlarında buluşmak üzere hoşça kalın diyorum…
Not: Myra kaya mezarları, Likya Uygarlıklar Müzesi, Olimpos, Apollon Tapınağı, St. Nicholas Kilisesi ve mezarı, Adriake Antik Kenti ve Kuş Cenneti ile Kaleköy’den fotoğraflar “Foto Galeri” bölümünde.