Son zamanlarda futbol taraftarlığı konusundaki çürümeyi görünce yazmak istedim.
Aslında futbol taraftarlığı bugün gördüğünüz gibi bayağı, adi, fırsatçı ve düzenbazlığı yücelten bir sosyal kurum değildir.
Fakir sporudur futbol, Sanayi Devrimi’nin yarattığı işçi sınıfının ilk dayanışma ortamıdır; ayrıca basit ve ucuz olduğu için de yaygınlık kazanmıştır.
Dayanışma zamanla aidiyet duygusunun işin içine girmesiyle aslında bilinç altımızdaki “birlikte ol kendini koru” içgüdüsel davranışının sosyal organizasyonu olmuştur.
Çünkü doğası dayanışma ve başkaları ile paylaşmayı içerir, kazanmayı değil.
Ancak futbol taraftarlığı hiçbir zaman günümüzdeki kadar pespaye ve ilkesiz olmamıştır.
Bedenini satarak yaşayan ve bizim örfümüzde yer almayan bir kadın figürünü sembolleştirecek kadar bayağı hale gelmiştir taraftarlık.
Bu sadece Fenerbahçe için değil, ülkenin kültürel yapısı için büyük tehdittir çünkü yaratılan ikonlar ve onların çevresindeki güruh gençleri etkilemekte ve kötülük, ahlaksızlık ve hırsızlık rol model olmaktadır.
İnsanoğlu hedonisttir (hazcı), kolayı sever ama kolayın değeri yoktur.
Futbolda kolay başarı kazanmanın yolu ise saha dışından saha içini etkilemekten geçer.
Kart sayıları, penaltı sayıları, Avrupa performansı ve aynı takımların farklı takımlara karşı performansı ortadadır.
Futboldan iğreniyorum, yorumculardan iğreniyorum, geldiğimiz durumdan nefret ediyorum beni tek mutlu eden Fenerbahçe’nin parçası olmak çünkü bu bana umut ve yaşama sevinci veriyor, iyiye ve iyiliğe olan umudum yeşeriyor.
Bu yüzden bayağı, çalınmış, ayarlanmış başarıları isteyenler Fenerbahçe taraftarı olmamalı, çok adres var onlar için ama asla Fenerbahçe değil…