Her şeyin ama her şeyin bir “çünkü”sü vardır.
Nedeninden söz etmeyecek bu yazı.
Neden sonuç ilişkisi artık herkesin ezberindedir, değilse de olmalıdır.
“Neden” diye sorsam yığınla neden gösterilebilir herhangi bir şey için ve fakat bu nedenler minareyi çalanın ya da çalmaya niyetli olanın kılıf uydurması gibi olur.
“Neden” sorusuna muhatap olmadan çünkünün peşinde olmak gereği vardır.
“Neden seçimi kaybettiniz” diye sorulsa aday olup da seçilemeyenlere yığınla nedeni yan yana, alt alta incir ipi gibi halkaları çürümüş zincir gibi uzatabilirler ve zaten uzatmıştırlar, uzatıyorlar, uzatacaklar.
Çünkü, bir başkasına yanıt verirken, vermeye çalışırken akla geliyorsa hiçbir kıymeti harbiye taşımaz çünkü kendi içinde kendini hakikileştirdiği zaman bir mana ifade eder.
“Biz parti kurmaya karar verdik” diye ortaya çıkan bir grup insanın her biri teker teker çünküsünü kendi içinde defalarca irdeleyip kendi çünküsünü artık kendi içinde billurlaştırdıktan sonra arkadaşları ile (ki onlar da kendi çünküleri konusunda kristalize olmuş olmalıdırlar) bir araya gelip yola koyulmalı.
Ve yolculuğun ilk adımı da çünkü diyerek atılmalı.
Kıbrıs Türklerinin geçmişinde çok sağlam, adı konulmamış bile olsa, el yordamı ile bulunmuş da olsa hakiki bir çünkü vardı.
Ve işte o çünkü ağızdan ağıza elden ele omuzdaşlık, kardeşlik içinde 1974 yılına geldi.
Kardeştik çünkü hepimizin de bir çünküsü vardı.
Sonra ne mi oldu?
Çünküsüz işler oldu da geldik bugüne.
Allah gani gani rahmet eylesin Rauf Denktaş bir parti kurup da başına geçerken bir çünküsü yoktu. Onu 1950’lerden 1970’lere getiren çünküsü ne halse bizzat onun tarafından elinin tersi ile bir kenara itilmiş, dünde düne bırakılmış ve içten gelerek değil ama kuru aklın zorlaması ile hakiki olmayan ve uzun uzadıya irdelenmemiş, eğreti duran bir çünkü ile parti başkanı olmuştu.
Kendi içinde bir sağlamlık taşımayan çünküler ile bir yolu kat etmek bir amaca ulaşmak olası değildir.
Denersiniz, ola ki seçim de kazanırsınız ve fakat bu kazanmış olmanın aslında kaybetmek demek olduğu bir süre sonra ortaya çıkar.
Bir çünkümüz vardı geçmişimizde çok doğru ve güzel bir çünküydü.
İşte o çünkü 14–70 yaş arasında bütün Kıbrıs Türklerini mücahit yapmıştı ve sırtımızı dayadığımız o çünkü o kadar sağlamdı ki yenilmedik teslim olmadık asla. Yoksul yoksun kaldık ama kimliğimizden kişiliğimizden vazgeçmedik.
1974 sonrasında hepimiz memur olma hevesine kapıldık memur olmak için çünkümüz yoktu, çalacağımız minarelere kılıf babında çünküler bulmuş olsak da bu çünküler uyduruk olduğu için geldik bugünlere.
Bugünler ne mi?
Çünküsüz partilere ve partililere aynı lisana doğmuş kardeşler olduğumuzu bile unutturacak bir hale soktu sağcısıyla solcusuyla hepimizi.
Çok da uzak olmayan bir gelecekte artık yazmayı bırakmaya karar verirsem, onun da bir çünküsü olacaktır zaten içimde dolaşıp duruyor.
Şimdi yazmaya devam ediyorum çünkü benim dediklerimi diyecek, yazdıklarımız yazacak biri yok. Yazıyorum çünkü bu halka borcum var ve bu halkı seviyorum.
(Yazmayacağım artık dersem bir gün çünkülerimin bir tanesi de yine bu halkı / halkımı sevmem olacaktır)
Fotoğraf: Kıbrıslı Mücahitler