Gazeteci Varol Ersoy‘un Medyaradar sitesinde yayınlanan “Cumhuriyet için ‘yolun sonu’ mu? Atatürk’ün isim babası olduğu gazete zor günler geçiriyor” başlıklı yazısı:
Cumhuriyet 29 Ekim 1923’te ilan edildi; Cumhuriyet gazetesi ise 7 Mayıs 1924’te yayın hayatına başladı.
İsim babası Mustafa Kemal Atatürk…
O sıralarda Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen ilk gazete olan Yeni Gün’ü kapatmaya karar veren Yunus Nadi Abalıoğlu, Nebizâde Hamdi ve Zekeriya Sertel’le ortak olarak Cumhuriyet’i çıkarmaya başladı.
Gazetenin merkezi, İttihat ve Terakki Fırkası’nın merkezi olan Cağaloğlu’ndaki meşhur Pembe Köşk’tü…
İlk genel yayın yönetmeni Zekeriya Sertel oldu.
O günlerde nüfusu 1 milyon civarında olan İstanbul’da 7 bin adet satışa ulaştı.
İlk sayıda Yunus Nadi’nin Mustafa Kemal ile yaptığı röportaj yayınlandı.
O günlerde gazete dağıtımı büyük sorundu.
Gazeteler ulusal çapta dağıtılmıyordu.
İstanbul’da basılan gazetelerin Eskişehir’den sonrasına ulaşması bir günü, Ankara’dan sonrasına ulaşması ise bir haftayı buluyordu.
İlk sayılarda Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Abidin Daver, Şükrü Kaya, Ziya Gökalp, Aka Gündüz, Ahmet Rasim, Peyami Safa, Cenap Şahabettin, Vedat Nedim Tör, Halit Ziya Uşaklıgil, Cevat Fehmi Başkut yazar olarak görev yaptı.
1928’den sonra ilk sayfada dönemin ünlü karikatüristi Ramiz’in karikatürleri birinci sayfada yayınlanmaya başlandı.
Sekiz sayfalık gazete 2. Dünya Savaşı sırasında kağıt yokluğundan dört sayfaya indi. 10 yıl sonra tirajı 25 bine, 1939’da ise 62 bine çıktı.
İktidara karşı yayın yaptığı gerekçesiyle 1934’te 10 gün, 1940’ta 90 gün süreyle kapatıldı.
İkinci Dünya Savaşı’na kadar CHP’yi destekledi.
Daha sonra Demokrat Parti yanlısı bir yayın politikası izledi.
Başyazarı Nadir Nadi de 1950’de DP listesinden Bağımsız Milletvekili seçildi.
Ancak 1954’ten sonra DP iktidarına karşı sert bir muhalefet yürüttü.
27 Mayıs 1960’tan sonra, kısa bir dönem hariç genelde asker-sivil aydın kesimin ilerici görüşlerini dile getiren etkili bir yayın organı oldu.
20 Ağustos 1991’de Nadir Nadi’nin ölümünden bu yana bir türlü bitmek bilmeyen bir “ekonomik kriz” yaşamaya başladı.
Sonra Hasan Cemal yönetiminde sermaye çevreleriyle yakınlaştı. Bu yakınlaşma başta İlhan Selçuk, Ali Sirmen, Uğur Mumcu olmak üzere çok sayıda ismin gazeteden geçici bir süre kopmasına neden oldu.
Vakıf modeli
Hasan Cemal ve ekibi gazeteden uzaklaştırılınca bu isimler tekrar döndü ve gazete yönetimi Berin Nadi başkanlığında kurulan Cumhuriyet Vakfı’na devredildi.
8 Nisan 1992’de yeni bir yayın kurulu oluşturuldu ve İlhan Selçuk ölümüne kadar sürdüreceği başyazarlık görevine başladı.
İlhan Selçuk’un vefatından sonra ise tam bir savrulma dönemi başladı.
Gazete, liberal demokratlarla sosyal demokratlar arasında gidip gidip geldi.
Son olarak 7 Eylül 2018’de yıllar süren davalardan sonra Cumhuriyet Vakfı’nın başkanlığına Alev Coşkun getirildi… Liberal eğilimliler gazeteden tasfiye edildi.
Bu tarihten itibaren sırasıyla Aykut Küçükkaya, Arif Kızılyalın, Tuncay Mollavisoğlu ve Mine Esen genel yayın müdürlüğünü üstlendi.
Hiçbiri bugün 89 yaşında olan Alev Coşkun’un “fiili Genel Yayın Müdürlüğü”nün önüne geçmedi.
Alev Bey’in “tek adam” olma hırsı ve çağın gerisinde kalan habercilik anlayışı gazeteyi hızla küçülttü.
İki yıl önce gazete, Vakıf Başkanı Alev Coşkun’un bir internet satış kuruluşundan haber karşılığında para aldığı iddialarıyla çalkantılı günler yaşadı. O dönemde Tuncay Mollaveisoğlu ve ekibi topluca istifa ederek 12punto.com.tr’yi kurdu.
Neden mi bu kadar uzun uzun anlattım Cumhuriyet gazetesini?
Çünkü 101 yaşındaki bu gazete, bugün yolun sonuna gelmişe benziyor.
Yakın zamana kadar İnan Kıraç başta olmak üzere İlhan Selçuk’un eski dostlarının ve CUMOK (Cumhuriyet Okurları) üyelerinin yardımıyla ayakta duran Cumhuriyet Vakfı son çare olarak yıllardır yaptığı gibi yine okurlardan yardım istedi.
Bunun için bir “imece” kampanyası başlattı.
Yeterli katkıyı sağlayamadığı için kampanyanın süresini uzattı.
Ne yalan söyleyeyim; 15-20 liraya satılan ve Cumhuriyet kadar bile ilan alamayan Nefes, BirGün, Evrensel, Korkusuz ve Sözcü gazeteleri yayın hayatlarına kimseye muhtaç olmadan devam ederken, 25 liraya satılan ve çalışanlarına, muhabirlerine, yazarlarına komik ücretler veren Cumhuriyet’in batma noktasına gelmesini de kesinlikle anlamıyorum.
Bunun sadece bir “yönetim beceriksizliği” olduğuna da inanmıyorum.
Nedeni ne olursa olsun, Atatürk’ün isim babası olduğu 101 yaşındaki bu gazetenin yaşatılması gerektiğine inanıyorum ve Atatürkçü sermaye sahiplerinin “mali yönetiminde söz sahibi olma şartıyla” Cumhuriyet’e katkıda bulunmasını umuyorum.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: