Meslek dışında olanlara garip ve abartılı gelebilir ama gazetecilerin çoğu, hadi ayıp olmasın, çoğu demeyelim bir bölümü haber yazmasını bilmez, dahası dil bilgisi kurallarından bihaberdir.
Bu aslında tümüyle günümüze ait bir tespit değil, medyanın şimdiki gibi yerlerde sürünmediği dönemlerde bile öyleydi ama tabii durum bugünkü kadar vahim değildi.
Eskiden gazeteciler iki ayrılırdı: Alaylılar ve mektepliler.
Alaylılar gazetecilik hakkında hiçbir bilgileri olmadan mesleğe çırak olarak başlar, ustalar lafla “döve döve” onları yetiştirmeye çalışırdı.
Mektepliler ise dört yıl okudukları iletişim fakültelerinden teorik bir sürü bilgiyle mezun olur ama gerçek hayattan kopuk yetiştirildikleri yani sahayı bilmedikleri için ilk haberlerini yazmak için masaya oturduklarında gözüne ışık tutulmuş tavşana dönerdi.
Ama öyle ya da böyle meslekte bir liyakat zinciri vardı, yanlış yapana “sen yanlış yapıyorsun” diyecek biri mutlaka çıkardı. Örneğin, beni yetiştiren Milliyet okulunda kötü yazılmış bir haberin gazeteye girme şansı neredeyse hiç yoktu. Dış Haberler Servisine yeni girdiğim dönemde kötü yazdığım bir haberi kontrol eden Murat Bardakçı’nın “Burası Milliyet!” diyerek fırçalamasını unutmam.
Ama hayatın diğer bütün alanlarında olduğu gibi medyada da liyakat zinciri kopalı çok oldu. Eskiden “zanaat” olan gazetecilik şimdi bilgi ve beceri gerektirmeyen sıradan bir işe döndü. Elbette bu işi heyecanla, iyi niyetle, hakkıyla yapmak isteyen genç gazeteciler var ama onlara doğrusunu gösterecek ustalar artık neredeyse hemen hemen hiç kalmadı.
Bu tespit iktidar yanlısı medya kuruluşları kadar muhalif medya için de geçerli.
25 yılımı geçirdiğim için her zaman dikkatle okuduğum Milliyet’in spor sayfasında gördüğüm bir haber bana bunları düşündürttü.
Haberden bir bölüm şöyle:
“Real Madrid forması giyen Arda Güler, gündem olmaya devam ediyor. The Athletic, 18 yaşındaki futbolcunun yaz aylarında Fenerbahçe’den İspanyol devine transferinin perde arkasını kaleme aldı.
The Athletic’te yer alan haberde, Real Madrid’in yanı sıra; Atletico Madrid, Paris Saint-Germain, Barcelona ve Manchester City’nin de geçen sezonun sonunda genç futbolcuyla ilgilendiği öne sürüldü.
Real Madrid’de şef scout Juni Calafat yönetimindeki gözlem departmanının, geçen sezonun bitiminden önce Arda Güler’le ilgili çok sayıda olumlu rapora sahip olduğu kaydedildi. Real Madrid’in yöneticisi Jose Angel Sanchez’in, o dönem Arda Güler’in temsilcilerinden biriyle (Aynı zamanda Thibaut Courtois’in menajeri) temasa geçtiği ve bu durumun Arda’nın İspanyol devine transferini hızlandıran bir etken olduğu belirtildi.
Arda’nın ayrıca geçen sezonun son dönemlerinde Atletico Madrid’in de radarında olduğu ifade edildi. İspanyol temsilcisinin de Arda’yı kadrosuna katmak istediği ve sezonun son bölümünden daha önce Türkiye’ye gözlemci gönderdiği iddia edildi.”
Haber yukarıda kalın yazılmış cümle sonu kelimelerin benzerleriyle devam edip gidiyor.
Eskiden bu tür haber yazanlarla dalga geçilirdi. Anadolu Ajansı (AA) o zamanlar suya sabuna dokunmamaya çalıştığı için bu tür haber yazımını kullanırdı. Gazeteciler de böyle haberlerle “bildirildi… belirildi… kaydedildi gazeteciliği” ya da kısaca “ajans tarzı haber” diyerek dalga geçerdi.
Konusu ne kadar ilginç olursa olsun okurun bir haberi okumasını sağlamasının yolu, yazının basit, anlaşılır, özenli ve temiz bir Türkçeyle yazılmasından geçer.
Haberi yazan editör arkadaşın tek yapması gereken, “The Atletic’te yer alan habere göre…” diye başlamak ve alıntı yaptığı haberdeki bilgileri dolaylı değil doğrudan ifadelerle aktarmaktı.
Ama o öyle yapmamış, haberi “belirtildi… ifade edildi… öne sürüldü… iddia edildi…”lerle doldurarak okuması zor ve çirkin bir metne dönüştürmüş. Karmakarışık, kim belirtmiş, kim söylemiş hiçbir şey belli değil.
Ona, “Böyle haber mi yazılır kardeşim!” diyecek biri de artık olmadığı için kötü ve çirkin yazılmış bir haber editörün klavyesinden çıktığı şekliyle yayına girmiş.
İşin acıklı yanı, bu haberin bir zamanlar spor basınının öncüsü olan Milliyet’te yayınlanması.