Günümüzün gençlerinin bilmediği, yaşlılarla orta yaşlıların unutmaya başladığı bir gazete vardı: Bayram gazetesi.
Çok değil, 30 yıl kadar öncesine kadar İstanbul, Ankara ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti dini bayramların ikinci gününden başlayarak Bayram gazetesini çıkarırdı. Aslında bu bir zorunluluktu çünkü o dönemdeki Anayasa’ya göre gündelik gazetelerin bayramlarda yayımlanmasına izin verilmiyordu.
Bu gazetenin iyi ve kötü yanları vardı.
Bayram gazetesi her bayramda neredeyse aynı başlıklar ve sayfa düzeniyle çıkardı. Bayramın ikinci günü sayfanın tepesinde mutlaka dönemin başbakanının klasik mesajlar içeren yazısı yer alırdı, daha sonraki günler ise muhalefet liderlerinin. Çok sayfalı ve ama doğrusunu söylemek gerekirse inanılmaz sıkıcı bir gazeteydi çünkü sayfalarının neredeyse yüzde 70-80’ini reklamlardan oluşurdu. Bir haber kırıntısı görme umuduyla inatla çevrilen sayfalar mürekkepten insanın elini kapkara yapardı. Sonuçta bütün gazetelerin çıkardığı “ortak gazete” olduğu için etliye sütlüye hiç karışmaz, “Bugün Bayram, ne güzel!.. Lay lay lom!..” havasında çıkardı.
İyi yanlarına gelince…
Gazetecilerin bayramlarda tatil yapabilmesini bu gazete sağlardı. Bayram gazetesi çıktığı için gazetecilerin neredeyse tamamı bayramı aileleriyle geçirebilirdi. Bayram gazetesinde arzu edenler ve tabii fazladan bir gelire ihtiyacı olan gazeteciler çalışırdı. Gazeteciler Cemiyeti elde edilen reklam gelirini gazeteciler için harcardı. Üstelik, çalışanlar için eğlenceliydi; rahat bir ortamda sohbet ederek, haber atlama korkusu olmadan gazete yapılırdı…
Derken o dönemde nispeten yeni bir gazete olan Sabah bayramlarda çıkacağını açıkladı. Sabah’ın kararının tek bir nedeni vardı: Bayram günlerinin dev reklam pastasından pay almak. Bu karar karşısında riske girmek istemeyen diğer gazeteler de bayramda çıkma kararı alınca 1992 yılında “bayramda gazete çıkmaması” yasağı fiilen delinmiş oldu, zaten ertesi yıl ilgili Anayasa maddesi kaldırıldı.
Ekşi Sözlük’te Bayram gazetesi ile ilgili şöyle ilginç bir tanım var:
“Dini bayramlarda tüm gazetelerin yerine tek başına çıkan, böylece basın emekçilerine de tatil imkanı, bayram havası sağlayan etkinlik, Voltran gazete. dinin özellikle bayramlar için vaat ettiği birlik, beraberlik duygusunu da temsil ederdi. Okuyucu için çok faydalı olduğu söylenemese de bir dönemin bugün anlaşılmayacak alışkanlıklarından olduğu için anılmaya değer.”
Garip ama Bayram gazetesi sonuç olarak aslında toplum için değil gazeteciler için, gazeteciler tatil yapabilsin, Gazeteciler Cemiyeti’ne kaynak yaratılsın diye çıkardı. Dolayısıyla bugün çıkmıyor olmasının okurlar açısından hiçbir önemi yok.
Olan, bayramsız, hafta bir gün izinle çalışmak zorunda kalan gazetecilere oldu.
TGC’ye çağrı
Gazeteci Varol Ersoy da Medyaradar sitesinde çıkan yazısında bu konuya değiniyor ve şunları yazıyor:
“49 yıl süren Bayram gazetesi macerasının yeniden başlatılması çok da olanaksız değil…
Çünkü mevcut gazetelerin zaten çok düşük olan tirajları bayram günlerinde neredeyse dibe vuruyor ve basılan gazetelerin yüzde 80’i satılmadan “bozuğa” bağlanıyor. Üstelik ilan ve reklam gelirleri de olabildiğince düşüyor.
Bu da patronlar için yılda beş günlük ekstra masraf anlamına geliyor!
Eğer bu durum, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin mevcut yönetimince bütün patron temsilcilerinin katılacağı bir toplantıda, “maliyet analizleri” de ortaya dökülerek net bir şekilde anlatılırsa, patronların bu konuda ısrarcı olmayı sürdüreceklerini sanmıyorum.
Bu da hem bir gazeteci örgütü olarak TGC’nin yeniden bir güç odağı haline gelmesini, hem işsiz ve emekli gazetecilere ek gelir yaratılmasını hem de izinsiz çalışan gazetecilerin biraz olsun dinlenmesini sağlayacak…
Çağrım Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Vahap Munyar’a ve çok değerli Yönetim Kurulu üyelerine…
Lütfen bu konuda bir adım atın.
Bayramların şeker kadar değişmez bir klasiği olan Bayram gazetesine yeniden kavuşalım.”