Ben bir öğretmenim-Özdemir İnce (Cumhuriyet)
“İnternetin yazdığına göre, 2024 yılında, atanmayı bekleyen öğretmen adaylarının sayısının yaklaşık 500 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu sayı, 2023 KPSS sonuçlarına göre atanamayan öğretmenler ile birlikte sınava girmemiş ya da atanma bekleyen diğer öğretmen adaylarını da kapsamaktadır. (15 Kas 2024)
Özyaşamöykümde, şairlik, yazarlık, televizyonculuk ve gazete yazarlığımla ilgili bilgiler arasında öğretmen kimliğim, Fransızca öğretmeni olarak yetişmiş olmam ne yazık ki gölgede kalmakta.
Benim Gazi Eğitim Enstitüsü Fransızca Bölümü’ndeki öğrenciliğim ve öğretmen atanmamım öyküsü R.T. Erdoğan rejiminin okul ve öğretmen siyasetinin ne denli yozluk ve başıbozukluk olduğunun yaşanmış tanıklığı ve belgesidir. Askerliğimi aradan çıkardıktan sonra 1964 yılında Fransız hükümetinin açtığı burs sınavını kazanarak 1965-1966 yıllarında Paris Üniversitesi Sorbonne’a bağlı Yabancı Ülkelerdeki Fransızca Öğretmenleri Enstitüsü’nde (L’Institut des professeurs des français à l’Etranger) okuyarak öğrenimimi tamamladım.
G.E.E’den 1960 yılı mayıs ayında mezun olduktan sonra kura çektik ve öğretmenlik yapacağımız okul belli oldu ve ilk maaşımızı haziran ayında o okulda aldık. Mezunlardan hiç kimse açıkta kalmadı. AKP iktidarına kadar bir tane bile yeni mezun işsiz kalmadı.”
Faiz artacaktıysa rezerv neden satıldı?-Yusuf Dinç (Yeni Şafak)
“Türkiye’de ekonomistler kendilerini şahin sanıyor. Kimse kendisini bugünkü merkez bankasından daha şahin zannetmemelidir, diye artık tekrar etmeme gerek kalmadı sanırım.
Merkez faizi artırınca gene “merkez bankası rüştünü ispatladı,” yorumları yapıldı. Rüşt dedikleri şahinlik aslında. Rüşt başka bambaşka bir kavram. 350 baz puan artışı önden tahmin eden Goldman Sachs rüşt demedi gerçi. Kararlılık ve yetenek ispatı dedi.
Acaba merkez bankası kaç defa daha şahinliğini, kararlılığını veya yeteneğini ispatlarsa ikna olacak sistem? Türkiye Ekonomi Modelinde yaşanan ortodoks cinnet hala geçmedi demek.
Faiz kararına ilişkin beklentisini beyan ederken “borsa faiz artışına olumlu tepki verebilir,” diyen dahi gördüm. Bugünkü parametrelerle faiz artışına olumlu tepki verecek bir borsa vardıysa kapatılmalıdır. Kapatılıp bir daha da açılmamalıdır. Çünkü rasyonalitesini kaybetmiştir.
Şahinlik artınca rasyonalite kayboluyor, demek.
Bir yanlış başkalarını getiriyor. Merkez bankası yıla yanlış bir kararla başladı. Bırakın Türkiye’yi dünya için en olağandışı zamandan geçerken toplantı sayısını sekize düşürdü. Kararlarının ölçüsüne boş geçtiği ayların etki ettiği algısına neden oldu.”
‘Gazze ölüyor, ayağa kalk’ ama sen otur!-Umur Talu (T24)
“Başlıktaki sloganın tırnak içimdeki kısmı, iktidar yanlısı bir “Gazze” mitinginden; devamı da iktidardan.
Doğru, Gazze ölüyor, çoluk çocuk öldü, öldürülüyor zaten. Toprakları, canları, gelecekleri, vatanları öldürüldü. Üstelik üç çeyrek asırdır Filistin’in, Filistinlinin kefeni böyle! “Ayağa kalk” kısmı da makul; dünyanın her yerinde ayağa kalkanlar var. İsrail’de bile.
Lakin iktidarın meselesi bu “doğrular” değil. Gazze için veryansın ederken, “şantajcı” Trump’tan övgü almak, onunla “mutabık” kalabilmek temel sorun. Gazze’yi “tatil köyü” yapmayı bile düşünüp yahut düşünmeden söyleyene karşı sesini çıkaramamak, boyun eğmek “dolar” cinsinden de bir problem Üsküdar’da tekbir getiren yiğidim!
İkinci sorun buraya ilişkin. Aynı iktidar, ana muhalefet partisinin “Gazze yürüyüşü”ne ise polisiyle müdahale edebiliyor. Güzergâh şeymiş! Güzergahları bir öyle bir böyle olanların güzergâh titizliği de muhteşem.
Fakat esas sorun şu: Elindeki son malzemeleri de kimseye kaptırmamak isteyen, 23 yıl sonunda halkın bir kesimini ve ömrünü sürdürecek oyları arkasında tutabilmek için “inanç, Gazze, barış umudu, milliyetçilik, savaş tehlikesi” gibi dallara asılan bir iktidar var.
Artık “din düşmanları” tutmuyor; buna yerine “aile ve ahlak düşmanları” dalları monte edildi, nefret ağacına tutunmak için: LGBTi+, sezaryen ve benzeri dayatma ve nefret hattının tahkimi bu yüzden.”
Dört haftada 9,6 milyar dolar çıktı-Naki Bakır (Dünya)
“İçeride siyasilere yönelik kovuşturmalar ve dışarıda küresel ticaret savaşlarının yol açtığı gerilim ve belirsizlik ikliminde ekonomik kırılganlık aşılamazken, yabancıların Türk hisse senetleri ve tahvillerindeki portföylerinden dört haftada yaptıkları satışlarla toplam net sıcak para çıkışı 10 milyar dolara yaklaştı.
Merkez Bankası verilerine göre, ulusal ve küresel planda ekonomik ve finansal dengeleri sarsan şok gelişmelerin art arda devam ettiği 14 Mart-11 Nisan arasında yabancıların Türk hisse senedi ve tahvil portföylerinde net çıkış 9 milyar 619,1 milyon dolara ulaştı. Türkiye’de dokuz günlük Ramazan Bayramı tatilinin de içinde yer aldığı dört haftalık dönemde yurt dışı erleşiklerin Türk devlet tahvilleri portföyünden 7 milyar 651,6 milyon, hisse senedi portföyünden 1 milyar 833,9 milyar, özel sektör tahvillerinden de 133,5 milyon dolarlık çıkış yaşandı.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı’nın 19 Mart’ta gözaltına alınması üzerine son iki gününde piyasalarda sert dalgalanmaların yaşandığı 14-21 Mart haftasında yabancıların hisse senedi portföylerindeki satışları ile 443,6 milyon, devlet iç borçlanma senetlerindeki (DİBS) satışları ile de 439,5 milyon dolarlık çıkış yaşanmış, yabancılar özel sektör tahvillerinde (ÖST) ise 3,4 milyon dolarlık alımları sonrası, toplam yabancı portföyündeki çözülme 879,8 milyon dolar olmuştu.”
Erdoğan ile Bahçeli siyaset dışına düşerse-Yaşar Aydın (BirGün)
“Geçen hafta paylaşılan bir kamuoyu araştırması, ilginç bir sonuç ortaya çıkarsa da yeterince tartışılmadı. Araştırma şirketi, katılımcılara “Erdoğan seçimde aday olmazsa…” sorusunu sordu.
Araştırmanın sonucuna göre Erdoğan’ın olmadığı bir seçimde AKP’nin oyu yüzde 13’lere kadar geriliyor. Aslında herkesin bildiği ama dillendirmediği bir durumu, yani AKP’nin ancak Erdoğan’la anlamlı olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlattı.
Bu soru, seçim yaklaştıkça çok daha fazla dillendirilmeye başlanacaktır. Şu anki durumda Erdoğan ikinci dönemini yaşadığı için bir daha aday olamıyor. Başta ekonomi ve dış politika olmak üzere her gelişmenin erken seçimi biraz daha ötelediğini düşünürsek, Erdoğan’sız bir seçim o kadar da uzak değil. AKP’li vekillerin; Erdoğan’la girilecek ve kaybedilecek bir erken seçimi mi, yoksa Erdoğan’sız girilecek ve geleceğe dair bir umudun taşınacağı normal seçimi mi tercih edeceğini bugünden söylemek çok kolay değil.
Aslında benzer bir durum MHP için de geçerli. MHP, resmi kuruluş tarihi olan Şubat 1969’dan bu yana sadece iki başkanla yönetildi. Devlet Bahçeli, 1997 yılından bu yana başkanlık koltuğunda. Bahçeli’nin son yıllarda yaşadığı sağlık sorunlarının, siyasete aktif katılım konusunda belli başlı sorunlar yarattığı görülüyor. MHP’nin Bahçeli’yle mi devam edeceği, yoksa yine Bahçeli’nin işaret ettiği yeni bir isimle mi süreceği önümüzdeki günlerin önemli sorularından biri olacak.”
Erken seçim olacak ama, Kasım 2025 çok mu erken?-Fehmi Koru (Karar)
“Yerel seçimde -31 Mart 2024 günü- sandıktan birinci parti olarak CHP çıkınca, genel seçimin tarihinin erkene alınacağı öngörüsünde bulunmuş, bunu sonradan birkaç kez daha tekrarlamıştım.
‘Erken seçim’ beklentisi son zamanlarda daha da arttı.
Son günlerde dile getirdiği tahlilleri dikkatle takip edilmeyi hak eden Prof. Mümtaz’er Türköne de kervana katıldı.
Prof. Türköne bu yılın sonuna varmadan -Kasım 2025 içerisinde- seçimin yapılmasını bekliyor.
Tahlili ‘çözüm süreci’ merkezli. Devlet Bahçeli’nin başlattığı sürecin Cumhur İttifakı’nın büyük ortağından gelebilecek engellemeler ile gecikmesi durumunda, seçimin yenilenmesi teklifinin MHP liderinden geleceğini öngörüyor Prof. Türköne.
Sürecin başarısı ülkenin hak ve özgürlüklere saygılı, demokratik bir ülke haline gelmesine bağlı olduğuna, ittifakın büyük ortağının ise buna kapı aralamaya fazla istekli görünmemesine dayanıyor öngörüsü…”
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: