Demokrasiye eylül darbesi!-Mustafa Balbay (Cumhuriyet)
“CHP’nin kurumsal kimliğine yönelik olarak 19 Mart sürecinde planlanan operasyonun düğmesine eylül ayında basıldığı anlaşılıyor. CHP İstanbul il kongresinin iptali ile birlikte çok sert bir dönem geliyor.
Genel görünümü maddeleyerek netleştirmeye çalışalım:
1- İstanbul kararı 15 Eylül’deki 38. olağan kurultaya ilişkin kararın “gerekçesi”. Ankara’daki mahkemeler iktidarın istediği yönde hareket etmekte zorlanmıştı. Duruşma 26 Mayıs’tan 30 Haziran’a, oradan 15 Eylül’e ertelendi. İstanbul’dan seçilen kurultay delegelerinin askıya alınması Ankara kararına delil olarak değerlendirilebilir.
2- İstanbul’a Gürsel Tekin’i tayin eden yapı, genel başkanlığa kimi düşünür? Doğal olarak Kılıçdaroğlu adı öne çıkıyor ama olmayabilir! İktidar için en elverişli hal CHP’nin “dağınık” olacağı durumdur.
3- Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındıktan hemen sonra, tutuklanmasından hemen önce Özgür Özel, aynı anda CHP’ye de kayyum atama operasyonunu gördü, 6 Nisan’daki olağanüstü kurultayla bunu bertaraf etti. Gelinen noktada iktidarın operasyonu zamana yaydığı anlaşılıyor.
4- Özel’i yeni bir liderlik sınavı daha bekliyor. 19 Mart’tan sonra Özel’in içinden yeni bir Özel doğdu açıklaması yapılmıştı. Şimdi yeni bir Özel doğmak zorunda. Operasyon sadece CHP’ye değil, demokrasiye. Bu durumda Özel’in önce parti içinde bütünlüğü, sonra da muhalefette bütünlüğü sağlaması gerekir. Birinci şık öncelikli. Belki zor gibi görünüyor ama CHP kadroları kalplerinden çok beyinlerini kullanmalı ve bunu başarmalı.
5- Alınan karara ilişkin yapılabilecek çıkarımlardan biri şudur:
Seçim çok ama çok yakın!”
‘Tuhaf zamanlarda’ ŞİÖ ve Türkiye-Nedret Ersanel (Yeni Şafak)
“Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesi, Türkiye’nin bu örgüte katılıp-katıl(a)mayacağı zaviyesinden, bir tık üstte BRICS ve ŞİÖ’nün Batı’ya meydan okuyup okuyamayacağı, nihayetinde de Batı’nın onları döveceğine mutabakatla kanaat getirilen sığlıkta işlendi yine medyamızda…
ŞİÖ, BRICS, Küresel Güney veya çok kutuplu dünya, adına ne derseniz deyin, 10 yıldır Türkiye’de tartışılıyor. Ankara’nın bu yönde adımları da gündemden düşmüyordu. Başkan Biden dönemi boyunca Ankara “Doğu”yla sıcak ilişkiler geliştirdi…
Trump ikinci kez Başkan olduğunda, Türk-Amerikan ilişkileri hızlıca ve olumlu yönde değişmeye başladı. Esasen Biden döneminde ortada ilişki bulunmadığından, Trump, Türkiye’ye “ilaç gibi” geldi. Üstelik hassas olduğumuz konularda hükümet olarak hep olumlu açıklamalar yaptılar…
Öykünün nasıl biteceğine zamanla bakacağız ama “yeni Amerika”nın, bölgede ve hatta daha geniş jeopolitikada Ankara’yı davet ettiği rolü dikkatle takip ediyoruz.
Bu hal Türkiye’de ŞİÖ, BRICS gündemlerine ilgiyi hızla azalttı. ‘Tam üyelik başvurusu yapıldı yapılmadı’ tartışmalarının yaşandığı günlerden sonra Doğu’ya daha az bakar olduk. Bir yandan da Trump dönemi, bu yapıların öneminin kalmadığı, işlevsizleştiği, seslerinin çıkmadığı, oyundan düştüğü intibaı yarattı. Gerçek şu ki, bu kuruluşlar ve zihniyetleri yaşıyor. Dünya nüfusunun, ekonomisinin, siyasetinin, jeopolitiğinin önemli bir kısmını elde tutmaya devam ediyorlar ve Batı’ya, tek kutuplu düzene, hegemonyaya açıktan meydan okumaları da devam ediyor…
Güçlerinde azalma olmadığı gibi, Batı’nın neden bütün unsurlarıyla Çin veya Rusya’yı hedefe koyduğu merak edildiğinde gerçek güçleri zaten anlaşılır…
Özünde, Doğu’nun yükselişi tehdit olarak görülüyor ama bu kadar kaygı yaratmasının sebebi, aynı zamanda Batı’nın düşüşüne denk gelmesidir.”
Akkuyu’ya yeni hissedar yolda-Çiğdem Toker (T24)
“Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin (NGS) yapım ve işletim şirketi Akkuyu A.Ş, olağan genel kurulunu daha yeni yapmışken, Olağanüstü Genel Kurul’a gitme kararı aldı. Haziran ayında olağan genel kurulunu yapan Şirket, bu defa 15 Eylül’de Olağanüstü Genel Kurul için toplanacak.
Akkuyu A.Ş’nin olağanüstü genel kurul kararı, 26 Ağustos 2025 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayımlandı. 15 Eylül’deki toplantı gündeminde, yönetim kurulu üyeliğine atama yapılması maddesi de yer alıyor. Haziran ayındaki genel kurulda da aynı madde vardı. İki buçuk ay arayla yönetim kurulu üyeliğine atama yapılacak olması, özellikle hisse satışı için yatırımcı aradığı haberlerinin çıktığı bir döneme rastlaması nedeniyle önem taşıyor. Bu gelişme yeni ortak ya da ortakların bulunduğu ihtimalini akla getiriyor.
Akkuyu A.Ş’nin Yönetim Kurulu Başkanı Anton Dedusenko, santraldaki hisselerinin satışı için Türk ve yabancı yatırımcılar ile görüşmeler yapıldığını daha önce Bloomberg’e açıklamıştı.
O nedenle, şirketin olağanüstü genel kurula gitmesi, eğer yeni bir yatırımcı ve hisse değişikliği söz konusuysa sürpriz değil; zaten gerçekleştirilmesi zorunlu bir prosedür. Akkuyu’yu finansla darboğazdan çıkarma beklenen yeni ortak/ortakların Ankara-Moskova yönetimleri arasındaki bir uzlaşmayla belirleneceğine kesin gözüyle bakılıyor.”
CHP için zor eylül-Fikret Bila (halktv.com.tr)
“Eylül ayının CHP için zor geçeceği söyleniyordu.
Nitekim öyle başladı.
Eylül ayının ikinci günü mahkeme CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’i görevden aldı ve başkan seçildiği İl Kongresi’ni iptal etti.
Çelik’in yerine aralarında Gürsel Tekin’in de bulunduğu kayyım heyeti atadı.
Oysa il başkanlığı iptal davasının duruşmasının 23 Eylül’de yapılacağı açıklanmıştı.
CHP’li hukukçular kararın geçersiz olduğunu, mahkemenin böyle bir yetkisi olmadığını, ara karar veremeyeceğini açıkladılar.
İktidar sandıkta yenemediği CHP’yi köşeye sıkıştırmak ve muhalefet yapamaz hale getirmek için yoğun bir çaba içinde.
CHP’liler hakkında açılan davaların 11’i Eylül ayında görülecek.
Eylül ayı CHP için mahkemelerde savunma ayı olacak.
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında açılmış 8 dava var. Bu davalarda İmamoğlu için toplam 22 yıl hapis cezası talep ediliyor. Ayrıca yürütülen dört soruşturma iddianame aşamasında. “Kent uzlaşısıyla” ilgili iddianamenin Eylül ayında tamamlanması bekleniyor.
Bu ay duruşması yapılacak davalar arasında Özgür Özel’in genel başkan seçildiği kurultayın iptal davası da var.
Bu duruşma 15 Eylül’de yapılacak.
İmamoğlu, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek dahil 16 CHP’li belediye başkanı tutuklu.
CHP Lideri Özgür Özel hakkında ise dokunulmazlığının kaldırılması için Meclis’e fezleke üstüne fezleke gönderiliyor.
CHP’nin belediye başkanları terörist değil, katil değil ama tutuklu yargılanıyorlar.
Oysa tutuksuz yargılanmaları gerekir.
Bu uygulamalar demokratik hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmıyor.
Ancak iktidarın öyle bir kaygısı yok.”
Suriye’de haberler kötü-Taha Akyol (Karar)
“Suriye’de Esat’ın beklenmedik şekilde düşmesi merkezi otoritenin ne kadar zayıf olduğunu göstermişti. Ahmet El-Şara’nın da güçlü bir merkezi hükümet kurmasının önündeki zorluklar, hatta tehlikeler gittikçe büyüyerek ortaya çıkıyor…
İşte, YPG, başlangıçtaki uzlaşmacı tavrını bıraktı, İsrail ve ABD’nin desteğiyle şart koşan bir konuma geldi.
İşin içinde ABD’nin olması Türkiye’nin Suriye politikasında zorluklar yarattığı gibi içerideki “terörsüz Türkiye” sürecini de olumsuz etkileyecektir.
Suriye’de başlangıçtaki iyimserlik kaybolmuştur. Artık “dört parçalı Suriye”den bahsediliyor.
Bu durumda Ankara, Suriye’deki gelişmeleri görmek için Meclis Komisyonu’nun sadede girmeden, gerekli gereksiz şunu bunu dinleyerek meşgul olmasını tercih ediyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Esat’ın düşmesini ve Şara yönetiminin geldiği durumu şöyle ifade etmektedir:
“Suriye’de bir dönem bitti, bir dönem başladı ama daha kolay bir dönem başlamadı. Meydan okuması çok daha yüksek. Sorun alanları çok daha belirginleşmiş, net bir dönem başladı. Burada Türkiye’nin sorumluluğu yüksek” (25 Ağustos)
Fidan’ın bu realist sözleri Suriye’deki durumun “meydan okuması daha yüksek” yani sorunların Esat döneminden daha ağır ve “Türkiye’nin sorumluğu yüksek” yani Türkiye açısından risklerin arttığı bir tabloyu ifade ediyor.
Başlangıç’ta Avrupa ve ABD Şara yönetimini tanımış, Şara, Taliban tipi değil, evrensel değerlere dayalı kapsayıcı bir rejim kurma sözü vermişti. O dönemde YPG de 10 Mart’ta Şam yönetimiyle. 8 maddelik “entegrasyon” anlaşmasını imzalamıştı.
Bu iyimserliğin bozulmasında baş aktör İsrail’dir.”
Karar anı yaklaşırken muhalefet ne yapacak?-Yaşar Aydın (BirGün)
“Türkiye’nin aylardır üzerinde konuştuğu süreç, bundan 11 ay önce Devlet Bahçeli’nin DEM’lilerle el sıkışmasıyla başladı. Erdoğan’ın desteğiyle güç buldu, Öcalan’ın çağrısıyla ilerledi. Merkezine ülkenin en önemli sorununu çözmeyi alan süreç, bugün itibarıyla İmralı Heyeti ve Komisyon eliyle sürdürülüyor.
Özellikle İsrail’in Gazze’de yaptıklarına ve Suriye’de yaşanan gelişmelere bakınca meselenin Bahçeli ve Erdoğan’ın aklından çıkmadığı daha net anlaşılıyor. Bahçeli ve Erdoğan esas olarak, yeni durumda iktidarlarını nasıl koruyacaklarının hesabını öne alarak hareket ettiler ve formülü buna göre oluşturdular.
Erdoğan’ın sürekli Ortadoğu’da ‘Türk, Arap ve Kürt İttifakı’ndan bahsetmesi ya da sahnede yeni ittifakını AKP-MHP-DEM olarak ilan etmesi tesadüf değil. Tıpkı Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanı yardımcılarından biri Alevi olsun” demesinin tesadüf olmaması gibi. Bu arada gelecek Alevi açılımına da dikkat etmekte fayda var.
Aynı şekilde, CHP İstanbul İl Yönetimi hakkında verilen uzaklaştırma kararı, sayısı artan kız liseleri, karma eğitimin tartışmaya açılması, kadınların giyim kuşamına daha net müdahaleler, cuma hutbelerinin konusu, cumhuriyet fikriyle girilen kavga, üniversiteleri kuşatma amacıyla başlatılan soruşturmalar haber olmaya başladı. Tıpkı doğa talanı, yargıdaki çeteleşme, mafyanın meşru bir yapı gibi hayatımıza sokulması başlıkları gibi.
Önümüze tek tek ve birbirinden bağımsız gibi düşen bu konuların tamamının ucu bir yere bağlanıyor. Oluşacak yeni yapı için hepsi birer tuğla vazifesi görüyor/görecek. Bugün eğitimden sağlığa, ekonomiden yargıya kadar hangi konu karşımıza çıkarsa çıksın aslında Erdoğan ve Bahçeli’nin sunuculuğunu yaptığı yeni rejim inşasıyla muhatabız.
Son bir yılda ülkede ve bölgede olup bitenlere baktığımızda bile bizi neyin beklediğini; Erdoğan ve Bahçeli öncülüğündeki iktidarın bizi nereye sürüklediğini rahatlıkla görebiliriz. Cumhur İttifakı, ABD-İsrail politikalarından da aldığı güçle ülkedeki rejimi kalıcı olarak değiştirebileceğine inandı ve ülkeyi doludizgin böyle bir yola sürüklemeye çalışıyor.
Bir düzen yıkılıp yenisi kurulurken sadece iktidarla muhalefet arasında gerilim yaşanmaz. Aynı zamanda iktidar blokları arasında da mücadele kaçınılmazdır. Tıpkı Türkiye’de bugün yargıda yaşananlarda olduğu gibi. Son iki haftada yapılan operasyonlar üzerinden sürekli AKP-MHP gerilimi konuşuluyor.”
Not: Başlıklara tıklayarak yazıların tamamına ulaşabilirsiniz.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: