Salı, 30 Eyl 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Günlük

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 1 Eylül 2025 20:04
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

Başörtüsünü çıkaran Fethullahçı-Barış Terkoğlu (Cumhuriyet)

“Tatil bitti. Kitap kadar mektup da okudum. Bu çağda ne mektubu demeyin. Gazete yazarları, hele Cumhuriyet’te, posta kutularını açtıklarında bir dolu mektupla karşılaşır. Çoğu, cezaevinden gelmiştir.

Tecrit, kütüphane ya da avlu yasakları, keyfi idari cezalar ve elbette açlık grevleri hapishanelerde sürüyor. Fakat biri var ki “İşte bu” dedim. Tam da “muhalefet dekorlu çözüm komisyonu” toplanmıştı. İmralı notlarından sızanlara göre, sadece PKK’yi kapsayacak bir hazırlık vardı. Nitekim cumhurbaşkanı başdanışmanı da “PKK’ye özel düzenleme” çalışmasını anlatmıştı.

Mektubun sahibi, iki yıldır cezaevinde olan 34 yaşında bir FETÖ hükümlüsü.

Adı Ş.

“Bu yazıyı 40 derece sıcaklıkta, avluda, çamaşır iplerine astığım nevresimin gölgesinde yazıyorum” diye başlıyor.

Ş’nin babası, yaşı kemale ermiş bir gardiyan. Her hafta kızının görüşü için cezaevine gidiyor. Sonra da işi için bir başka cezaevine dönüyor. Aslında emekli olmak istiyor. Ama geçim derdiyle olamıyor.

Ş’nin mektubu, “Alakam yok, yanlışlık var” mektubu değil. Aksine… Ş. Fethullahçılarla birlikte olduğunu kabul ediyor.

Başarısı sayesinde, FETÖ’nün dershanesine, 8. sınıfta burslu kayıt yaptırmış. Anadolu lisesini kazanınca “ablalar”ın evinde haftada iki-üç gün geçirmeye başlamış. Bir taşra üniversitesinde matematik bölümünü kazanmış. “KYK yurdu da burs da çıkmadı” diye anlattığı hikâye onu yine Fethullahçıların kucağına düşürmüş. Örgütün evlerinde kalmış: “Tüm hayatımızı bir ideale göre şekillendirmek, fedakârlık yapmak, adanmışlık duygusu bizi havalı hissettiriyordu. Veya ‘güneşin doğup battığı her yere İslamın sesini götürmek, dünyayı cennete çevirmek’  tarzındaki ütopyalara gönülden iman etmek, bizi patolojik olarak hasta etmişti. O yüzden efsunlanmış gibi gerçeği göremiyorduk. Bilmiyorum…”

Kaldığı evlerde lise öğrencilerine dersler vermeye başlamış. “Sohbet” adı altında propaganda faaliyetleri de düzenlemiş. Kendi derslerinin önüne Fethullahçılığı koyduğu için dört yılda mezun olamamış. Ailesinin yanına dönüp bitirme sınavlarına girmeye devam etmiş. FETÖ’den de kopmamış. Fethullahçıların dershanesinde etüt öğretmeni olarak çalışmış. Elbette sigortasız!”

Resepsiyondan kritik konularda kulisler-Abdulkadir Selvi (Hürriyet)

“Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki 30 Ağustos resepsiyonunda hem gözlemlerde bulunma şansı edindim hem de birinci derecede muhatabaplarıyla konuşma imkânı buldum.

Elde ettiğim kulisleri paylaşacağım. Ama önce izlenimlerimi aktarmak istiyorum.

Ben salona girdiğimde Cumhurbaşkanı Erdoğan hâlâ Harp Okulları’nın mezuniyet törenindeydi. Geçen yıl yaşanan korsan yemin olayı nedeniyle salon içinde dahi canlı yayınlardan töreni an ve an takip etmeye çalıştım.

Geçen yıl Hava, Deniz ve Kara Harp Okulu birincileri kızlarımızdan çıkmış, göğsümüz kabarmıştı. Ancak korsan yemin olayı her şeyi gölgeledi. Bu kez de Hava Harp Okulu birincisi Elif Emirmehmetoğlu oldu. Kızlarımızın başarısından onur duyuyoruz. Keşke geçen yılki olay da yaşanmasaydı.

Tekrar Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki salona dönecek olursak, ilk gelenlerden biri MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ydi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan salona telefonla konuşarak girdi, yerine geçtikten sonra da bir süre telefonla konuştu. Belli ki uluslararası bir sorunla ilgileniyordu. Çünkü bir eliyle de ağzını kapatmaya çalışıyordu. Belki istihbaratçılıktan kalma bir alışkanlık belki dudak okumaya karşı alınmış bir önlem diye düşündüm.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ise salona girince önce şehit aileleri ve gazilerin olduğu bölüme yönlendi. Onlarla sohbet edip, hatıra fotoğrafı çektirdi. Bu kez orman yangınlarında gazi olanlar da 30 Ağustos resepsiyonuna davet edilmişlerdi. Bahçeli ilgi gören isimlerden biriydi. Siyasiler, gazeteciler yanına kadar gidip sohbet ettiler. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un etrafı da gazeteciler tarafından kısa sürede sarıldı. Yılmaz Tunç’un tek isteği oldu. “Yanlış bir haber vermemek için bizi arayın, size mutlaka ulaşırız. Doğru bilğiyi veririz” dedi. Bu bir lüks değil. Bilginin doğru ya da yanlış olduğunu teyit ettirmek gazetecinin görevi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bir an bile yerine oturmadı. Çünkü telefon konuşması bittiği andan itibaren etrafı gazeteciler tarafından sarıldı. Hakan Fidan meslektaşlarımın sorularını yanıtlarken salonda bir hareketlilik yaşandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geldiği anons edildi. Gün boyu devam eden 30 Ağustos törenleri nedeniyle Erdoğan için yoğun bir gündü. Ayrıca tören salonundan çıkıp Çin’e gideceği için programın kısa tutulacağı düşünüldü. Ama programın sonuna kadar kaldı. Kur’an-ı Kerim okunarak başlayan program Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın özel konseri ile son buldu.”

Oyuncular Sendikası Başkanı Zuhal Olcay: Erkekler “Menopozlu karı”, “Arızalı” gibi seviyesiz dili bütün sektöre yaymışlar; Ayşe Barım gözaltındayken oyuncuları orada olmalıydı-Cansu Çamlıbel (T24)

“Fransızcada ‘force de la nature’ (doğanın gücü) diye bir tabir vardır, bir kişinin gücüne ve karizmasına vurgu yapmak için kullanılır. Ekseriyetle de tarihte bu tanımı hak ettiği düşünülen kişiler hep erkek olmuştur! Erkeğin erkeğe hayranlığı ve övgüsünün sonuna gelmedik ama erkeklerin yaptıklarını meşrulaştırmakta hiç sorun yaşamadığı düzende bazı gedikler açmayı başarmış olabiliriz. Müsaadenizle ben şimdi ‘forde de la nature’ tabirini hakikaten hak ettiğini düşündüğüm bir kadını takdim edeceğim. Bu ülkede elli senedir sinema ve müzik yapan bir sanatçıyı… Zuhal Olcay’ı.

Tahmin ediyorum eğer şu anda Oyuncular Sendikası Başkanı olmasaydı bu söyleşi davetimi kabul etmezdi. Sözünü sakınacağından değil, yakında prömiyerini yapacak olan Don Kişot’un provalarına konsantre olduğu için. Nitekim kendisiyle prova molasında buluştuk. Ağırlıklı konumuz son günlerde bir kez daha sinema ve dizi sektörünü hareketlendiren cinsel şiddet iddiaları olduğu için de bize Oyuncular Sendikası içinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Ayrımcılık ve Tacizle Mücadele Birimi’ni Gizem Erman Soysaldı da katıldı. Kendi adıma çok şey öğrendim. Bu kadar göz önünde olan bir sektörün arka bahçesi ne kadar karanlıkta…

Zuhal Olcay ve sendikanın yönetim kurulu, sadece sektör içindeki erkekleri hedef alan ifşalar konusunda değil 19 Mart sonrasındaki süreçte de bir duruş sergilediler. Hem de iktidar sahiplerinin en istediği şey toplumun kalbinde taht kurmuş sanatçıların siyasi arenada yaşananlara sessiz kalmasını arzuladığı ve bunun için kendilerince her türlü tedbiri almaya çalıştıkları bir dönemde. Dolayısıyla Olcay’ı kısa bir süreliğine, beş ay öncesine, Oyuncular Sendikası Yönetim Kurulu üyesi de olan genç oyuncu Cem Yiğit Üzümoğlu’nun boykot çağrısı yaptığı gerekçesiyle sabahın ilk saatlerinde evinden alındığı 3 Nisan’a geri götürdüm. O günkü video mesajındaki gibi sakin ve dirayetli bir tonda, haklılığına güvenen bir rahatlık içinde anlattı.”

Orkide’yi devletin ihmali mi soldurdu?-İsmail Saymaz (halktv.com.tr)

“Niğde’de yaşayan 52 yaşındaki Orkide Demirtaş, 27 Temmuz’da yemek yerken, boğazına kaçan bir nesneden ötürü baygınlık geçirdi ve 10 dakika nefessiz kaldı. Kalp masajı yapılan Demirtaş, entübe edildi. Yani, solunum cihazına bağlamak için nefes borusuna tüp yerleştirildi.

İddia o ki…

Entübe işlemi sırasında nefes borusu yırtılmış olabilir.

Ayrıca Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne sevki gerekirken, “Yer yok” diye iki gün boyunca Niğde’de bekletildiği iddia ediliyor. İki gün sonra gönderildiği Ankara’da ameliyat edilse de artık çok geçti.

Demirtaş, 10 Ağustos’ta hayatını kaybetti.

Ağabeyi Metin Demirtaş, eski savcı, yeni noter.

Suç duyurusunda bulunmaya hazırlanan Demirtaş, kız kardeşinin hekim hatası nedeniyle nefes borusunun yırtılmış olabileceğini, Ankara’ya vaktinde sevk edilseydi ölmeyeceğini savunuyor.

Demirtaş, şöyle diyor:

“Şu bir gerçek ki, iki gün boyunca bekletildi. Ankara’ya transfer edilemedi ve ölümüne sebep olundu. Keşke devlete güvenmeseydim.”

Büyük Buhran-İbrahim Kahveci (Karar)

“Bugün 2025 yılı ikinci çeyrek büyüme rakamları açıklanacak. Muhtemelen yine büyümüş olacağız.

Ve muhtemelen ekonomiyle ilgili veya ilgisiz Bakanlar acayip övünecekler.

Gelin asıl gerçeğe bakalım.

2018 yılını 791,8 milyar dolar ile kapatan ulusal gelirimiz şu anda 1 trilyon 371 milyar dolara çıkmış durumda. Kişi başına gelirimiz ise 9.713 $’dan şu anda 16.010 $’a yükseldi bile.

Muhtemelen bugün açıklanacak veride kişi başı gelirimiz çok daha yükselmiş olacak.

2018-III – 2025-I döneminde (yıllıklandırılmış) dolar bazında %63,3 ve kişi başına dolar bazında da %55,0 oranında büyümüş olduk.

Bu işin güzel tarafı.

Gelin bir de reel tarafına bakalım.

Aşağıda Türk-İŞ’in açıkladığı Açlık Sınırı grafiğini görüyorsunuz. 2018 ve 2021 yıllarında açlık için harcamamız gereken para 298 $ seviyesindeydi. 2018 yılında ise ortalama açlık harcaması 373,1 $ ediyordu.

Şu anda açlık harcaması ağustos ayında 664,1 $ ve yıllık ortalamada ise 628,5 $ seviyesine gelmiş durumda.

Bu hesabı basitleştirelim: Diyelim ki kişi başına gelir 10.000 dolardan 20.000 dolara yükseldi; yani yüzde 100 arttı. Ama aynı dönemde açlık harcaması 300 dolardan 600 dolara çıkıyor; yani açlık harcaması da yüzde 100 artıyor. O zaman dolar bazında yüzde 100 artan gelir tamamen şişirmedir. Gerçekte refah artışını ifade eden gelir artışı SIFIRDIR.”

O gazeteciler özür borçlu-Faruk Bildirici (BirGün)

“İngiltere’de yaşamını yitiren Evre Başak Clarke’ın ölümünün ardından vicdanı sızlaması gerekenlerin başında ona “dolandırıcı” damgası vuran gazeteciler geliyor.

Biliyorum, Clarke’ın “tedavi masrafları ve küçük oğlu Oscar’ın geleceği” için başlattığı yardım kampanyası hakkındaki dolandırıcılık iddialarını ilk önce sosyal medyada “Jahrein” adını kullanan Ahmet Sonuç adlı kişi ortaya attı. Sonra başkaları da Clarke’ın eski paylaşımlarını da katarak suçlamaların dozunu artırdı, hem de hakaretler yağdırdı.

Medyada da kimi mecralar, Ahmet Sonuç’un, doktorların kanser nedeniyle “2-3 hafta ömrü kaldığını söylediği” bir insanla alay eden ve suçlayan sözlerini haber yaptı. Hem de hiç kontrol etmeden, sadece bu kişiye güvenerek.

Halktv.com.tr, “Evre B. Clarke bilmecesi: Kanser olduğunu söyleyerek yardım toplayan Evre B. Clarke ile ilgili dolandırıcılık iddiası. Parayı topladıktan sonra doktor raporlarını, her şeyi siliyor. Hesabını kilitliyor, defolup gidiyor” diye yazdı. NTV’nin haber sitesi, “Sosyal medya Evre Başak Clarke hakkındaki iddiaları konuşuyor” haberi yayımladı. Sputnik, Onedio, Bundle, İşçi Haber gibi siteler de benzer haberlere yer verdiler.

Halk TV tepkiler üzerine haberini sildi, ama Clarke’ın ölüm haberi geldiğinde çoğu sitedeki haber hâlâ yerinde duruyordu. Tepkilerle başa çıkamayan Jahrein de hesabını kilitledi, ama yarın öbür gün yine açar devam eder.

Asıl mesele onun hiçbir somut belgeye, bilgiye dayanmayan farazi sözlerini, hiç kontrol etmeden, araştırmadan alıntılayıp haber yapan medya kuruluşlarında. Kimi gazeteciler, bir süredir, sosyal medyadaki paylaşımları “bilgi” sanıyor; alıp aynen haber diye yayımlıyor.

Oysa oradaki paylaşımlar sadece ipuçlarıdır, iddialardır. Ancak araştırıp doğrulandıktan, unsurları tamamlandıktan sonra habere dönüşebilir. Evre B. Clarke da dolandırıcılık ile suçlanmadan önce de araştırılmalı, en azından karşı görüşe haberlerde yer verilmeliydi. Maalesef Evre B. Clarke o haberlerin yanlışlığını, haksızlığını ölümüyle kanıtladı. O haberleri yayımlayan gazeteciler, şimdi Clarke’a özür ve düzeltme borçlu.”

Not: Başlıkları tıklayarak yazıların tamamına ulaşabilirsiniz.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiMedya
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale Nasrullah Ayan’ı anıyoruz…
Sonraki Makale CNN Türk’te “Atatürk” gafı

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

EditörGünlük

Turgay Ciner’in portresi

Medya Günlüğü
30 Eylül 2025
GünlükManşet

Trump’ın 20 maddelik Gazze barış planı

Medya Günlüğü
30 Eylül 2025
GünlükManşet

Ukrayna “Kızılderili baltası” istiyor

Medya Günlüğü
30 Eylül 2025
GünlükManşet

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
30 Eylül 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?