Pazartesi, 13 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Günlük

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 29 Ağustos 2025 06:58
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

Federasyonumsu-Mehmet Ali Güller (Cumhuriyet)

“Bu köşede tartıştık: Ne Öcalan’ın 27 Şubat’ta ilan ettiği demokratik entegrasyon ne de Suriye’de 10 Mart’ta Şam ile SDG’nin yaptığı anlaşmada yer alan SDG’nin Suriye devleti ve ordusuna entegrasyonu, net değil.

Her ikisinin de “bilerek” muğlak bırakıldığı ortada…

Nitekim, Washington ve Şam’dan gelen son mesajlar, o muğlaklığın nedenine ve daha önemlisi hedefine işaret ediyor.

Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda gazetecilerle bir araya gelen Suriye Devlet Başkanı Ahmet Şara, bölünme içermeyen, merkezi hükümet ekseninde bir ademi merkeziyetçiliği konuşabileceklerini açıkladı. (Rudaw, 26.8.2025).

Peki, hem merkeziyetçi hem “ademi merkeziyetçi” bir siyasal yapı nasıl olabilir?

Bir başka mesaja geçelim…

ABD’nin ünlü Washington Post gazetesi haber yaptı. ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, bir ay önce bir grup gazeteciye, Suriye’nin “aşırı merkeziyetçi” bir devlet yapısına alternatifleri düşünmesi gerekebileceğini söylemişti: “Bir federasyon değil ama ondan biraz daha hafif bir şey; herkesin kendi bütünlüğünü, kültürünü, dilini korumasına izin veren ve İslamcılık tehdidi barındırmayan bir model.” (Washington Post, 23.8.2025)

Yani ABD’nin Suriye Valisi Tom Barrack bir ay önce “Federasyon değil ama ona yakın bir şey” istiyor, Suriye Devlet Başkanı Şara ise bir ay sonra bunu “merkeziyetçi eksende ademi merkeziyetçi yapı” şeklinde formüle ederek kabul ettiklerini ortaya koyuyor.

Federasyon olmayan, federasyonumsu bir Suriye inşa etmek istiyorlar yani…

Bir ABD stratejisi bu: Hedef aldığı bölge ülkelerini adım adım federasyona götürüyor.”

Erdoğan, kılıç uyarısını kime yaptı-Abdulkadir Selvi (Hürriyet)

“İsrail, Suriye’de kontrol ettiği Dürzilere ayrıcalık istiyor. Bunun için ABD yönetimi üzerinden bastırıyor.

İsrail’in bir parmağı da YPG-SDG’nin içinde. SDG-PKK da ‘İsrail’in, Dürziler için istediğini biz de istiyoruz’ diye bastırıyor.

Suriye’de Dürziler ve SDG-PKK ile ilgili son durum bu.

Öcalan’ın çağrısına ve 10 Mart’ta Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile yaptığı anlaşmaya rağmen Suriye ordusuna entegre olmamakta direnen Mazlum Abdi, pazartesi gecesi ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile görüşmüştü. Daha önce, “Tek millet, tek halk, tek ordu ve tek Suriye” diyen Barrack son günlerde ağız değiştirdi. “Suriye’de federasyon değil ama onun biraz altında bir yapı düşünülmeli” dedi.

Bu Barrack’ın fikri mi yoksa ABD’nin yeni Suriye politikasında değişiklik sinyali mi, onu önümüzdeki günlerde anlayacağız. Ancak ABD elçisinin bu yaklaşımı Ankara’da rahatsızlık meydana getirdi.

Suriye’de, İsrail’in baskısıyla güneyde Dürzilere ve kuzeyde SDG-PKK’ya ayrıcalık tanırsanız bu kez batıda Nusayriler, orta bölümde Araplar, yine kuzeyde Türkmenler ayrıcalık isteyecek. Suriye’de bir taşı oynatırsanız bütün taşlar yerinden oynar. Bina tepenize çöker. Suriye tekrar iç savaş günlerine döner.

Ankara’nın ve Şam’ın tüm etnik ve mezheplerin eşit temsil edildiği üniter Suriye politikasında bir değişiklik yok. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yönünü Ankara’ya ve Şam’a dönenler kazanacak” dedi. Bunu Türkiye’nin, Suriye’ye yönelik ilan ettiği yeni güvenlik konsepti olarak değerlendirmek gerekiyor. Bunun tersi, yönünü Ankara ve Şam’a dönmeyenler kazanamayacak demektir. Kaybedenler kulübünde yerlerini alacaklar demektir. Hele hele yönünü Tel Aviv’e dönenler ise hiç kazanamayacak. Çünkü Suriye için en büyük tehdit İsrail.

Masada diplomasinin etkili olabilmesi için arkasında mutlaka bir askeri gücün varlığı olması lazım. Erdoğan, “Kılıç” uyarısı ile Türkiye’nin gerektiğinde SDG-PKK’ya yönelik askeri operasyon yapmaktan çekinmeyeceğinin de işaretini verdi. Bu yazıda şimdilik bu kadarla yetinmek istiyorum. Suriye’deki gelişmeleri izlemeye devam…”

Merham’et artık et lokantası!-Mehmet Y. Yılmaz (T24)

“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarını kendisinin yazmadığını biliyorum da kimin yazdığını bilmiyorum.

Malazgirt Zaferi’nin yıldönümü için yazılmış konuşmasında şöyle bir bölüm var:

“Malazgirt Zaferi, sadece bir askerî başarı değil; aynı zamanda Türk milletinin adalet, hoşgörü, merhamet gibi yüksek değerlerle bezenmiş medeniyet anlayışının Anadolu’ya taşındığı bir başlangıçtır.”

Bunu okuyunca insan haliyle üzülüyor.

Aradan geçmiş 954 yıl ve geldiğimiz noktada “Türk milletinin adalet, hoşgörü, merhamet gibi yüksek değerlerle bezenmiş medeniyet anlayışını” mumla arar hale gelmişiz.

Rabbim bunu da siyasal İslamcılara nasip etmiş!

Cumhurbaşkanı sanırım önüne konulan metni “bu ne diyor yahu” diye düşünmeden okuyup geçiyor.

Önceden okumuş olsaydı “bu sözleri söyleyip milletin aklına bu konuları yeniden düşürmesek iyi olur” derdi gibi geliyor bana.

Şu anda Türkiye’yi köşe bucak arasak asla bulamayacağımız ilk şey “adalet” olur çünkü.

Gerçi eskisinden daha büyük “adalet sarayları” filan var ama eskinin yıkık dökük adliye binalarında adalete daha çok rastlanırdı.

Buradan da anlıyoruz ki adalet sarayları dikerek adalet sağlanamıyor.

Türkiye’de adalet, cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde bu kadar siyasallaşmamıştı.

Beğenilmeyen kararları veren hakimlerin, kararlarının mürekkebi kurumadan yerlerinden sürüldüklerine bu iktidar döneminde sayısız kere tanık olduk.

Partiden getirdikleri kartlarla mülakatı geçip hâkim savcı olanlar da cabası.

“Hoşgörü ve merhamet” bahsinde de durumumuz hiç parlak değil.

Hapishanelerde hasta hasta tutulanlara bakarsanız “ya bendensin ya kara toprağın” şiarının güdüldüğü anlaşılıyor.”

419 kişi usulsüz denklik belgesiyle üniversiteli yapıldı-İsmail Saymaz (halktv.com.tr)

“Geçenlerde, milyonlarca öğrencinin üniversiteye girme hakkını gasp eden denklik belgesi şebekesinden söz etmiştim.

Bu şebeke 10.000-15.000 dolar karşılığında, yurt dışında liseyi bitirmiş gibi gösterdiği kişilere Yurtdışı Eğitim Denklik Belgesi alıyor ve onları yabancı öğrencilere tanınan kontenjandan Türkiye’deki özel üniversitelerin hukuk, eczacılık ve tıp bölümlerine yerleştiriyor.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2024’te hazırlanan iddianameye göre emekli emniyet müdürü Bekir T., akademisyen Erdal Ş., ve Harun K.’nin sahibi olduğu şirketler Talim Terbiye Kurulu, Ankara ve Çankaya milli eğitim müdürlükleri üzerinden 39 kişiyi üniversiteli yaptı.

Bu skandalı duyurduktan sonra Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından aynı şebeke hakkında yazılan iki iddianameye ulaştım.

Gördüm ki…

İhbar 2019’da Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne geliyor.

Ne hikmetse iki yıl işlem yapılmıyor.

Milli Eğitim Bakanlığı, 2021’de müfettiş görevlendiriyor.

Müfettişler raporda şu tespitlere yer veriyor:

–Bursa, Şanlıurfa ve Gaziantep’teki 450 öğrenciden 419’unun denklik belgesi mevzuata aykırı.

–Bunlardan 208’i Bursa il ve Nilüfer ilçe milli eğitim müdürlüklerinden belge almış.

–201’i Bursa’da yaşamadığı halde bu şehirde başvuru yapmış.

–27’si aynı ikameti adres göstermiş.”

Söz yine topluma gelecek-Ali Bayramoğlu (Karar)

“Beka söylemiyle uzun süre yönetilebilir bir toplum hiç olmadık. Siyasi otoriter dönemlerin baskınlığa rağmen, kutuplaşmaya, öteki fikrine dayanan, salt kriz diline dayanan içe kapanmacı iklim aslında bu ülkenin ruhuna uygun bir tarz değildir.

Türkiye toplumunun dokusunda otoriter siyasetin uzun vadede sürdürülemez olduğunu düşündüren iki temel husus bulunur.

Kimlikçi-otoriter siyasetin ölçüsü kaçınca, ülkenin cemaatçi dokusunun, kimliklere dayalı çok parçalı toplumsal yapısı bir panzehir gibi devreye girer. Zira toplulukçu siyaset, böyle bir yapıda, sonunda adına hareket ettiği kesim dahil olmak üzere tüm kesimlere zarar verir.

Toplulukçu siyaset, kutuplaşmanın, otoriter ve kimlik merkezli keyfi bir yönetimin kapısını açar. Kişiselliğin hükümranlığını davet eder, kurumların yapısını, siyasi gelenekleri altüst eder. Bunun bedeli kültürel, ekonomik, siyasi alanların kendi kurallarından koparılması, keyfi ve tekelci yönetime maruz kalmasıdır. Bu ise, ülke bakımından değil, topluluklar açısından da siyasi, ekonomik, ahlaki altüst oluşlar ve krizler serisiyle tanışmak demektir. Bu noktada zora düşen sadece karşı kimlikler olmaz, hakim kimlik dahil tüm topluluklar ahlaki, siyasi, ekonomik sarsıntılar yaşarlar.

Supap işlevini gören ortak alanları ayakta tutan, “kişi ve kimlik faydası” arasında bağ kuran rasyonalite tahrip olur. Adım adım tüm toplumu kuşatan umutsuzluk, hukuksuzluk, hakkaniyet eksikliği, kişiye ve kibire olan tepkiyle beslenerek sonunda kuvvetli bir rüzgara döner, otoriter-kimlikçi siyaseti önüne katarak süpürür.

Otoriter politikaların uzun süre sürdürülemez olmasının ikinci nedeni, fayda meselesinin iç dengeleriyle, ekonomi politiğiyle ilgilidir. Türkiye’de kimlik egemen toplumsal yapının denge unsurlarından birisi, aynı anda kişisel fayda, topluluk faydası, toplum faydası kefelerini içeren hassas terazidir.”

Umudun çaresi seçim!-Fikri Sağlar (BirGün)

“Türkiye kaosların ülkesi haline dönüştü! Her sabah kalktığınızda yeni bir sorunu tartışır hale geldik “Akşam Türkiye’yi böyle bırakmamıştık “diye içinizden bir ses sizi uyarıyor, “Yahu bir sabahta güzel haberlerle uyanamaz mıyız? “Diyen çok insan var ama heyhat. Çare olacak iktidar yok. Memurlar ve memur emeklilerinin gelirini düzenleyecek olan kurul aldığı talimatın gereğini yaptı. Yani yine 6 milyonu aşkın  memur ve emeklisini açlığa mahkûm etti. Sadece bununla da kalmadı “2027 yılında daha önce bakanın verdiği rakama (+1) zam yaparak insan onuruyla oynamaktan geri durmadı.

AKP’nin has adamı avukat Mücahit Birinci’nin, tutuklu “Murat Kapki’den 2 milyon rüşvet istemesi yargılamanın ne hale geldiğini en somut göstergesi oldu. Artık kör göz görüyor, sağır sultan duyuyor. Ama iktidarda tık yok. Yani AKP suçüstü yakalandı. Birinci, önce partisinden istifa etti, sonra kollarına polisler girmeden adliyeye geldi ve denetimli serbestlikle serbest bırakıldı. Nihayet iktidar, evrensel hukuk kurallarını hatırlayarak yapılması gerekeni yaptı. Ama aynı gün, zalim düşman hukukuna taş çıkaran bir başka adım attı, Dilek ve Ekrem İmamoğlu’nun Trabzon’daki, avukatı Nusret Yılmaz gözaltına alınarak, İstanbul Savcılığına getirildi.

Rövanş alınmak istenildiği açıkça görülüyor. Geçen yazımda da altını çizmiştim. Diyelim ki, Yargılama kurumunun iddia ve yargılama unsurları tarafsız ve bağımsız(!)

Peki, savunma yani avukatlık unsuru sakat ve ahlaksız olursa yine de adalet oluşabilir mi? Tabii ki hayır!

Avukatların maaşa bağladığı etik davranmayan savcı ve hakimlerin varlığı olduğu sürece adalet oluşabilir mi?

Elbette hayır!”

Not: Başlıkları tıklayarak yazıların tamamına ulaşabilirsiniz.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiMedya
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale Türkiye’ye “Zengezur” tepkisi
Sonraki Makale “Dünyanın damı” nasıl kalkındı?

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

EditörGünlük

Schengen’de yeni sistem

Medya Günlüğü
13 Ekim 2025
GünlükManşet

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
13 Ekim 2025
GünlükManşet

Gökyüzünden İHA yağıyor

Medya Günlüğü
13 Ekim 2025
GünlükManşet

“Menemen enflasyonu”

Medya Günlüğü
13 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?