Pazartesi, 13 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Günlük

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 19 Ağustos 2025 14:26
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

AKP’de “turnusol” operasyonlar!-Tolga Şardan (T24)

“Kimyanın en önemli ayraçlarından turnusol kâğıdının kullanılmasına benzer sonuçların ortaya çıktığı günlerden geçiyoruz ülkece.

Turnusol kâğıdının tek özelliği; içeriği bilinmeyen çözeltiye uygulandığında, kimyasal sıvının baz mı yoksa asit mi olduğunu yüzde 100 oranında netleştirmesi. Bu nedenle, basit ama son derece kıymetli bir bilimsel aparat.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik başlatılan adli yargı operasyonlarında bugün gelinen nokta, işte turnusol kâğıdı misali sonuçları gün ışığına çıkartıyor.

İBB operasyonlarının dışındaki Avukat Mehmet Yıldırım ve Avukat Rezan Epözdemir ile organize suç örgütü lideri olduğu iddiası devletin kayıtlarında yer alan Selahattin Yılmaz’ın gözaltına alınmasını, turnusol kâğıdı sisteminden ayrı tutmak doğru olmaz.

AKP’li siyasetçi ve Avukat Mücahit Birinci’nin yaşadıkları da yine aynı sürecin köşe taşlarından.

Belki Epözdemir ile Yıldırım’ın gözaltına alınması AKP’deki süreci daha da etkin hâle getirdi.

Dalgalar halinde devam eden CHP’lilere yönelik operasyonların yanı sıra son iki haftada yargı – devlet – iktidar hattında patlak veren skandalvari gelişmeler AKP’yi sarstı.

Yaşananların merkezinde “Sadece AKP var” demek doğru mu bilemiyorum. Aslında “Cumhur İttifakı” şeklinde nitelemek daha doğru olacak sanırım.

Zira her üç soruşturmanın; AKP’de oluşturduğu rahatsızlık ve hoşnutsuzluğun benzerini MHP Genel Merkezi’nde de yarattığı kimi kaynaklarca ifade ediliyor.

Süreci, AKP’nin kendi içindeki kaynamalar ve AKP – MHP arasında “aba altından sopa gösterme” atakları şeklinde ayrı ayrı değerlendirmenin, yaşananların daha rahat anlaşılmasını sağlayacağını düşündüm.

Önce AKP içinden başlayayım. Özellikle Avukat Yıldırım ve Avukat Epözdemir’in adli soruşturmaya alınması; parti tabanı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yakın çevresi” arasında bir süredir yaşanan ancak seslendirilemeyip saklanan krizi ortaya çıkardı. Parti içindeki siyasiler, bu tabloyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’la mesai yürüten siyasetçi / bürokrat / danışman grubuna karşı bir kazanım elde etti.

Bu noktada bir parantez açayım.

Parti tabanı ile Erdoğan’ın yakın ekibindeki bazı isimler arasındaki problem yeni değil. Bilhassa İstanbul Adliyesi’ndeki görev değişimi sonrasında oluşan yeni güç tablosu, ekipler arasındaki savaşın kaynağı oldu.

Adliyedeki değişim sonrasında kulislere yansıyan iddialara göre, “Antepli avukatlar” olarak tanımlanan grup başsavcılık yönetimiyle sorun yaşamaya başladı.

Bunun üzerine, Ankara’da yargı camiasında tanınan, hatta hakkında “Ankara Adliyesi’nin sivil başsavcı vekili” tanımlaması yapılan bir avukatın, İstanbul Adliyesi’ndeki değişimden sonra kente giderek faaliyete geçmesi dikkatlerden kaçmadı.”

Bu paralar nasıl kazanılıyor?-Can Ataklı (Nefes)

“Son günlerde avukatlar çok gündemde.

Rezan Epözdemir’le başladı gözaltı dalgası.

Sonra AKP’nin ünlü avukatları gözaltına alınmaya başladı.

Bu avukatların yargı mensupları ile sıkı fıkı oldukları ve davaları istedikleri gibi yönlendirdikleri ileri sürülüyor.

Orası elbette yargının işi ama kamuoyuna yansıyan lüks ve şatafat çok şaşırtıcı.

Çok pahalı ofisler, 20-30 milyonluk lüks arabalar, şahane villalar, her biri yüzbinlerce Dolar tutan pırlanta yüzükler, bilezikler.

Bu avukatların ünlü gazetecilerle de aşna fişne içinde oldukları görülüyor bazı fotoğraflarda.

İyi de bu avukatlar bu kadar parayı nasıl kazanıyor.

Nasıl davalar var ki sadece avukata düşen pay bile bu kadar zenginlik yaratıyor.

Türkiye’nin çivisi çıktı.

Her taraf dökülüyor, müthiş bir çürüme içindeyiz.

Yandaş gazeteciler de tuhaf bir panik içinde “Herkes eteğindeki taşı dökerse taş üzerinde taş kalmaz” türü paylaşımlar yapılıyor.

AKP çöküyor ama bu çöküş sırasında ne tür pislikler olduğunu da görebiliyoruz.

Sonu hayırlı olsun.”

Selahattin Yılmaz: Bu bana karşı bir komplo-İsmail Saymaz (halktv.com.tr)

“İtirafçı Aktaş’ı öldürün emri” verilmiş.

Kim diyor?

Sabah gazetesi.

İmamoğlu soruşturması kapsamında Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan İBB Spor Kulübü Başkanı Fatih Keleş, Sabah’ın iddiasına göre, ülkücü kabadayılardan Selahattin Yılmaz’a Aziz İhsan Aktaş’ı öldürme emri vermiş.

Nasıl vermiş?

Avukatlar aracılığıyla…

Avukatlar belli mi?

Sabah’tan öğreniyoruz ki “Çetenin sır avukatı aranıyor”muş.

Keleş ile görüşen 55 avukattan biri olabilirmiş.

Selahattin Yılmaz, AK Partili avukatlar Cem Duman ve Selma Ilık’ın da aralarında olduğu sözde suikast örgütü gözaltına alınırken, akşamında Keleş’ten “Kumpas mı kuruluyor?” diye düşündüren bir açıklama geldi.

Keleş’in açıklamasına göre İBB soruşturmasında etkin pişmanlıktan yararlanan müteahhit Adem Soytekin’in avukatı Recep Seyhan, 23 Temmuz’da cezaevini ziyaret etmiş.

Keleş’e “Günah keçisi seçildin” demiş.

Soytekin’in iddialarını doğrulayacak şekilde beyanda bulunur, kendilerine yüklü ir ödeme yaparsa tahliye olabilirmiş. Hiç merak etmesinmiş; avukatlık ücretini Soytekin karşılayacakmış. Ama söylenenleri yapmazsa oğlu, kardeşi ve yeğeni içeride kalırmış.

Keleş, teklifi reddettiğini anlatıyor.

İkinci ziyaret, 5 Ağustos gecesi saat 23 sularında gerçekleşmiş.”

Yaşananlar masal olsaydı, sonunda uyanırdık-Fehmi Koru (Karar)

“Ülke gündemi giderek masallarda yaşanan olaylara benziyor.

Dün, son olaylar üzerinde düşünürken, günümüzde yaşananların ne kadar da çocukken okuduğum bir romanı andırdığını fark ettim.

‘Alice Harikalar Diyarında’ romanına…

Okumayıp yalnızca Türkçe yayımındaki ismine bakanlar, bu fantastik romanı, baş kahramanı olan küçük kızın –Alice’in- başından geçen eğlenceli bir masal sanabilirler.

Yazarı Lewis Carroll’un 1865 yılında Kraliçe Victoria dönemi İngiltere’sinde yayınlattığı, bütün dünya dillerine -174 dile- çevrilmiş olan romanı, o dönemin değerlerini sorgulaması yanında, fazla belli etmeden o dönem İngiliz sistemine dönük eleştirel siyasi mesajlar da taşımaktadır.

Romanda Alice, bir tavşanın peşinden girdiği bir oyukta karşısına çıkan ve üzerinde ‘iç beni’ yazan şişeyi içince küçülür, üzerinde ‘ye beni’ yazan pastadan tadınca devleşir.

Bir tavşan kovuğunda geçer bütün roman…

Herhalde günümüz olaylarını izlerken neden çocukluğumun bu gerçek-üstü romanını hatırladığımı anlamışsınızdır.

Fantastik bir ülkede yaşıyoruz bizler de…

Tavşan kovuğu kadar dar bir alanda olup bitiyor her şey…

Gerçek-üstü pek çok olay birbiri ardına yaşanıyor.

İlgimiz bir azalıyor yaşananlara, bir çoğalıyor.

Sanki bizler de üzerinde talimat yazılı şişelerden içip ilgimizi azaltıyoruz, sonra ilgiyi büyüten pasta ile karşılaşıyor ve yaşananlara ilgimiz büyüyor.

Alice, kız kardeşinin uyandırmasıyla sonunda kendisine gelir ve yaşadığını sandığı fantastik olayların aslında bir rüya olduğunu anlar; anlar ve rüyada da olsa kendi başından geçenleri onun da bizzat tecrübe etmesi için kız kardeşini yalnız başına bırakır.

Günümüzün gerçeği ne?

Başta ekonomik sıkıntılar değil mi?

Toplumun büyük bölümü fakirlik sınırı altında; daha önce hiç olmadığı kadar çok sayıda insan ise açlık sınırına dayanmış veya altında yaşıyor. Emekliler ne yapacağını bilmez halde. İşsizlik had safhada. Maaşlar ay sonuna kadar dayanmıyor.

Onu yargı alanında uygulanan çifte standart izliyor.

Aylar boyu yazılmayan iddianameler yüzünden ne ile suçlandıklarını bilmeden cezaevlerinde kalanlar ve cezası hüküm haline dönüştüğünde yatması gerekmeyecek oldukları halde onlarla aynı kaderi paylaşanlar da var.

Sahte belgeler, yalancı tanıklıklar ve savunma oyunları ile adaletin elinden kurtarılan gerçek suçluların varlığı da biliniyor.”

Tahmin tutmadı, hedef verelim-Hayri Kozanoğlu (BirGün)

“TCMB geçtiğimiz hafta Üçüncü Enflasyon Raporu’nu yayımladı. Önceki raporlardan enflasyona ilişkin tahminlerin tutmadığını, neredeyse her yeni sunumda revize edildiğini biliyoruz. Bu kez bir yeniliğe gidildi, tahminler yanında ara hedeflerin de paylaşılacağı bildirildi.

2025 yılsonu için ara hedef %24 korunuyor. Buna karşın yılsonunda enflasyonun %25-%29 arasında gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Sizce burada bir ciddiyetsizlik yok mu? Tutmayacağını bile bile, sırf hedeften sapılmadı demek için %24’te ısrar edilmesinin bir anlamı var mı? Öte yandan, enflasyonu düşürmek için başlıca araç olarak politika faizi görüldüğüne göre, tutarlılığı korumak için, hedefi tutturmak amacıyla faiz artışına gitmek gerekmez mi?

Herkes biliyor ki ekonomi hızla soğurken, yüksek kredi faizleri nedeniyle şirketlerin şikâyetleri artarken, “yukarıdan” da böyle bir hamleye izin verilmeyeceği bilinirken, ek bir sıkılaştırma neredeyse olanaksız. Anlaşılan, “Biz yine de bir ‘süs bebeği’ gibi %24’ü orada tutmaya devam edelim, diye düşünülüyor.

2026 için, önceki rapordaki %12 enflasyon tahmini ise %16 hedefine dönüştürülüyor. Ancak olağanüstü bir durumda bu hedefin revize edileceği belirtiliyor. 2026’ya yönelik tahmin aralığı ise, %13 ile %19 olarak açıklanıyor. 2027 yılsonu ara hedefine gelince, tek haneli bir oran, %9 nirengileniyor.

Enflasyon Raporu sunumunda, önde Başkan Fatih Karahan gelmek üzere, kurmay takımının salona arka kapıdan giriş yaptığı, mağrur ve kararlı adımlarla kürsüye doğru yürüyüşe geçtiği görülüyor. Bu sırada davetliler arasına serpiştirilmiş, Merkez Bankası uzmanlarının kısa bir tereddüdün ardından ayağa kalkıp, saygı duruşuna geçtiği gözleniyor. Bu üst yönetimin planlamadığı, hatta onaylamadığı bir tavır bile olabilir. Ama Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi’nin toplumun dokularına nüfuz eden; biat, itaat, sadakat ve hiyerarşiye dayalı zihniyetinin bir yansımasına tanık olduğumuz açık.”

Not: Başlıkları tıklayarak yazıların tamamına ulaşabilirsiniz.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiMedya
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale Dünyayı sarsan “darbe”
Sonraki Makale Putin-Zelenski zirvesi yaklaşıyor

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

EditörGünlük

Schengen’de yeni sistem

Medya Günlüğü
13 Ekim 2025
GünlükManşet

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
13 Ekim 2025
GünlükManşet

Gökyüzünden İHA yağıyor

Medya Günlüğü
13 Ekim 2025
GünlükManşet

“Menemen enflasyonu”

Medya Günlüğü
13 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?