Pazartesi, 13 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Günlük

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 9 Ağustos 2025 17:12
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

Liyakatsizlik ve despotizm-Örsan K. Öymen (Cumhuriyet)

“Türkiye’nin ekonomi, siyaset, laiklik, yargı, adalet, eğitim, sağlık gibi alanlardaki sorunlarına ek olarak, bir sahte üniversite diploması krizi de patlak verdi!

Üniversite diplomasının olmadığı iddialarına maruz kalanların “cumhurbaşkanı” olarak görev yapabildiği, ancak üniversite diploması olan muhalefetteki bir cumhurbaşkanı adayının, adaylığının engellenmesi amacıyla üniversite diplomasının hukuka aykırı biçimde iptal edildiği bir ülkede, buna da şaşırmamak gerekir.

Sahte üniversite diploması skandalı, liyakat yoksunu liyakat düşmanlarının ve cehaletin Türkiye’de egemen olmasının sonucudur.

Liyakatsizlik bazı insanları ahlaksızlığa, dolandırıcılığa, sahtekârlığa da yönlendiriyor. Liyakat sahibi olmayanlar, liyakat gerektiren makamlara ve mevkilere, bu yollarla da ulaşmaya çalışıyorlar.

Çapları yetersiz olan bu insanlar makamları ve mevkileri ele geçirdikten sonra da, bu makamları ve mevkileri, kişisel çıkar sağlamak amacıyla, despotik bir düzen kurarak, korumaya çalışıyorlar.

Bu kişilerde utanma duygusu da olmadığı için, istifa etmiyorlar, pişkin ve yüzsüz biçimde o makamları ve mevkileri işgal etmeye devam ediyorlar.

Liyakat sahibi olmadan makam ve mevki sahibi olanların bazıları, liyakat ölçütlerine meydan okudukları gibi, iktidarda kalmak için, muhalefetteki liyakat sahibi siyasetçileri, belediye başkanlarını, milletvekillerini, bürokratları, akademisyenleri, uzmanları, iş insanlarını, gazetecileri, yazarları hapishaneye atarak despotizmlerini pekiştiriyorlar.

12 Eylül 1980 askeri darbe yönetiminde bile bu kadar uzun süreli bir despotizm yaşanmamıştı. Darbe yapan askerler, yönetime geçici bir süre için el koyduklarını ve seçimlerin ne zaman yapılacağına dair bir takvim açıklamışlardı; bu sözlerinde de durarak, üç yıl sonra yönetimi sivillere devretmişlerdi.

2007 yılından itibaren sivil darbe sürecini başlatan ve anayasal düzeni yıkan AKP’li sivil siyasetçiler ise, “cumhurbaşkanı” yaşadığı sürece iktidarı devretmeyeceklerini, muhalefetin çıkartacağı diğer cumhurbaşkanı adaylarının da hapishanede “telef olacağını” açıkladılar!”

“Beni yak, kendini yak!”-Ali Saydam (Yeni Şafak)

“Bestesi rahmetli Atilla Özdemiroğlu’na, sözleri ise rahmetli Aysel Gürel’e ait, Sezen Aksu’nun “Gülümse” adlı albümünde yer verdiği, Duman ve rahmetli Barış Akarsu’nun da seslendirdikleri ünlü parçanın adı, şu sıra İsrail’in geldiği son çılgınlık noktasını gayet iyi anlatıyor.

Lübnan’a saldır, Suriye’ye saldır, İran’a saldır… Körfez ülkelerini ABD vasıtasıyla kışkırtıp yanına al… 2 milyon Filistinliyi memleketlerinden sürme, Afrika’nın, Asya’nın çöllerinden birine yerleştirme planları yap… Memleketlerini terk etmeye zorlamak adına insanları aç bırak… Bombalayarak yok ettiğin on binlere ilaveten bir çırpıda 92’si çocuk 160 kişiyi açlıktan öldür… Güvenlik Kabinesinde Filistin ve Gazze’yi bütünüyle işgal etme kararı al…

Filistin Kasabı Netanyahu kendisi dahil her şeyi yakmaya kararlı gibi…

Öte yandan Arap Ligi, Körfez İşbirliği Konseyi (Suudi Arabistan, BEA, Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar) İslam İşbirliği Teşkilatı (57 ülke) uykuda… Tık yok!.. Kınıyor(muş) gibi yapıyorlar… Avrupa ise kendi halklarını sakinleştirmek üzere soykırımı lanetliyor(muş) gibi yapıyor… Filistin’i tanıyacaklarını söyleyerek seslerini yükselten ülkelerin Hristiyan Batı’dan çıkması ise ayrı dramatik bir olay…

Bir başka trajedi de BBC News’ün haberine göre Mısır, Ürdün, BAE, Bahreyn ve Fas’ın İsrail’e destek veren ülkeler safında yer alıyor olmaları…

Bir tek Türkiye Gazze’ye tüm ciddiyetiyle sahip çıkıyor… Bölgeler üstü oyuncu ve güç olarak ağırlığını koyuyor… Sayın Cumhurbaşkanımız ve Dışişleri Bakanımız aktif pozisyon alıyorlar… Daha çok kan akıtılmasını engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar…

Filistin Kasabı, aslında başına geleceklerin farkında… “Bu iş en az 2 yıl sürer!” buyurmuş… Nedeni belli… İsrail Parlamentosu’ndaki muhalif sesler ve Genel Kurmay Başkanlığı yapmışları dahil yüksek rütbeli askerler, İsrail’in bir kara harekâtı sırasında Hamas karşısında çok büyük kayıplar vermeye başladıklarını, bu kayıpların geniş yüzeye yayılmış bir işgal harekâtı sırasında hızla artacağını, yüz yüze dövüşe hiç de hazırlıklı olmayan İsrail askerlerinin çok sayıda telefat vereceklerini söyleyip duruyorlar…”

İtikattan irtikaba-Umur Talu (T24)

“Diğerleri zaten çok farkında ama “AKP seçmeni”nin şunu kavraması lazım:

Bir AKP’ye oy veren sıradan insanlar var; şu veya bu sebeple, bir de nemalanmak için sıraya girmiş olanlar, sırasız, teklifsiz, arsız olanlar.

Kabaca, iki AKP’li var: Biri milyonlarca oy sahibi; oy vermeyenlerin maruz kaldığı pek çok şeye onlar da maruz kalıyor. Başta geçim, işsizlik vs. Diğeri ise piramidin en tepesinden tepenin biraz aşağılarına doğru; bir de “fırsat bu fırsat” diyen aradan birileri.

Bu ülkenin bütün adaletsizlikleri, belki hepsi değil ama yaygın ve adressiz olanları, AKP’nin kendi halinde seçmeninin de üzerine çullanıyor. Gözü kör, kalbi taş, aklı teslimiyet içinde değilse, zaten görüyordur. Tepedekileri korkutan da bu.

Çünkü “haksızlık ve adaletsizlik” ile “yağma ve yalan” işte “evdeki yüzde 50”yi de kemirdi, eritiyor. Olması gereken hızda değil belki, ama özellikle gözü açılan gençlerde.

“Bizden olmayanlar içeri atıyorlar, eziyorlar” diye bakan, avunan, hatta en tepeden saçılan kin ve nefreti huşu ile paylaşanlar için manzara şu:

Onu fiziken içeri atıyor, düşman ilan ediyor, ezmeye kalkıyor, hasta haliyle bile hapiste tutuyor, susturuyor, bastırmak istiyor, tamam… Ancak sofradan çalınanlar, çocukların, gençlerin geleceğinden gasp edilenler ve “diploma soygunu” gibi çürümüşlükler gerçekten adres sormuyor.

Soruları almamışsan, diploma çalmamışsan, ormanları kıyıları, kaynakları yağmalamamışsan, kayırma ve torpil organizasyonlarına bulaşmamışsan, milyonlar yoksullaşırken haksız servet katlamamışsan; buna ne gücün yetmişse ne vicdanın kaldırmışsa ne de aklın almışsa, istersen AKP’ye oy ver, senin hayatından da alındı, evladının geleceğinden de çalındı.

Ve bunu senin oylarınla gerçekleştirdiler. Oyunu aldılar, hayatını oydular. Bu talan, hırsızlık, düzenbazlık, sahtekarlık çarkları; tepelerden yayılan kin, nefret, intikam, arsızlık, yüzsüzlük, pişkinlik, ihtiras siyasetiyle döndürüldü.

Yani sen “öteki”ni; muhalefeti, muhalifleri, “öteki kadınlar”ı, LGBTi+ insanları, hayvanları, protestocuları, artık kimi “karşıda, ayrı, başka” görüyorsan, düşman bellerken; işin, aşın, çocuklarının hakkı, sofranın bereketi çalındı.

Bu tesadüfen olmadı; bunun için bir düzen kuruldu. “Fetöcüler yaptı” denmiş ne varsa, bir zamanlar onlarla devlette, adalette, emniyette ortak olmuş iktidar, aynı tedrisatın içinden geçip benzerlerini hayatınıza çarptı.

Başkaları karalanırken karanlıktaydı olan biten belki. Ama deniz biterken, aşınızın, işinizin kemirilmesi gerekti; yetmedi ve kayırma, hırsızlık, arsızlık, tezgah, katakulli, dümen düzeni bir model olarak devletleştiği için; ipini koparan da hayatınızdan çalmaya koyuldu.

“Kul hakkı” adına ne varsa, kendi hakları gördüler. Bir “inanç bombardımanı” ve “ahlak despotizmi” seferberliğinde, aklı, hayatı, okulları, üniversiteleri, tabiatı, hakkaniyeti kemirdiler, kemirdiler.”

Vatandaşlık vurgunu ile kara para aklandı-İsmail Saymaz (halktv.com.tr)

“Bir müteahhit şebekesinin, sahte dekont ve e-imza ve değerleme raporlarıyla, henüz proje aşamasındaki gayrimenkulleri olduğundan pahalı göstererek, rüşvet vererek, 2691 yabancıya 50 bin dolar karşılığında Türk vatandaşlığı sattığını ortaya çıkarmıştım.

Vatandaşlık vurgununa ilişkin iki yazı yazdım.

Zer Group Yönetim Kurulu Başkanı Muammer Ceylan ile Ceylan’ın Türk vatandaşlığı sattığı Afganistan kökenli Muhammet, Abdullah ve Faisal Şahap, şebekenin başını çekiyor.

Hali hazırda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iki iddianame yazıldı.

İlkinde İstanbul’daki 146 gayrimenkulün muvazaalı bir şekilde satılarak, 870 yabancıya vatandaşlık verildiği ifade ediliyor.

İkincisinde ise İstanbul, Yalova, Sakarya, Kocaeli, Tekirdağ ve Balıkesir’deki 409 gayrimenkulün satışı yoluyla 1821 yabancının vatandaş olduğunu gördük.

Şu suçlamalar yöneltiliyor:

Suç örgütü liderliği ve üyeliği, resmi ve özel belgede sahtecilik, kamu kurum ve kuruluşları ve tüzel kişiliklerin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık, bir yabancıyı ülkeye sokma…

Birleştirilen iki iddianameye hangi mahkemenin bakacağı hala belli değil.

Dosya, uyuşmazlığın çözümü için Yargıtay’da.

Şimdi öğreniyoruz ki, aralarında Mustafa Ceylan ve Muhammet Şahap’ın olduğu 11 sanık hakkında Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından üçüncü bir iddianame yazılmış. Büyükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açılmış.”

Siyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz-Ali Bayramoğlu (Karar)

“Siyasi iktidarın CHP üzerine eşine ender rastlanır bir baskı kurduğu muhakkak.

Yargı, tümüyle ve tartışmasız biçimde iktidarın denetiminde. İktidar bu denetim üzerinden CHP belediyeciliği ile yolsuzluk arasında bağ olduğu iddiasıyla ana muhalefetin kadrolarını hapse atıyor, en önemli isimlerini siyaset dışı bırakma hamleleri yapıyor. Savcılar ve mahkemeler, büyük çoğunlukla kritik tüm konularda Beştepe’nin işaret ettiği hattın dışına çıkmıyor; çıkanlar görevden alınıyor. AYM ve yüksek yargı organlarının istenmeyen kararları uygulanmıyor. Bu durumu tersine çevirebilecek, durdurabilecek ahlaki ve siyasi hiçbir unsur yok.

Siyaset bu durumda iki hususa endeksleniyor:

1. Bu duruma, bu antidemokratik gidişe itiraza eden tavırları yegâneleştirmek, diğer bir deyişle siyaseti ve siyasi çabayı bu tavırlara endekslemek, toplumu bu istikamette seferber etmeye çalışmak…

2. Ülke siyasetinin merkezinde bulunan ve ülkenin geleceğine değen makro konularda, güvenlik, dış politika, Kürt meselesi gibi alanlarda siyaset önermek, gidişe ağırlık koymak, toplumdaki bu istikametteki hassasiyetleri dikkate almak…

Ana muhalefet partisi ve muhalefet partileri için başarı ve alternatif olma, iki hususa aynı anda el atabilmeyi gerektiriyor.

İlk tarz siyasetle yetinmek kendi başına çok şey ifade etmiyor; zira bu siyaset muhalif partilerin mevcut kitlelerinde heyecan yaratıyor, karşı kutup ise iktidarın arkasında durmaya devam ediyor. Mevcut seçmen kutuplaşmasının varlığı ve bloklar arasında oy kaymalarının sınırlı olması, bu tarz siyasetin tek başına büyük anlam ifade etmesini engelliyor. Nitekim sahası temmuz ayı ortalarında yapılan son PANORAMATR araştırmasına göre CHP, AK Parti’nin sadece 1,5 puan önünde (%28/%29,5). Erdoğan’ı başarılı bulma oranı, kutuplaşmayı doğrular biçimde, yüzde 40’larda seyrediyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın başarılı görülme oranı yüzde 53’le zirvede ve bu oran, ikinci tarz siyasetin, devlet merkezli siyasi işleyişin gücüne gönderme yapıyor.”

Her taşın altından çıkan ‘özel’ elçiler: Powell, Faivre, Barrack-İbrahim Varlı (BirGün)

“Şam’daki HTŞ yönetiminin başındaki Colani (Ahmed Şara)salı günü Şam’da İngiltere Ulusal Güvenlik Danışmanı Jonathan Powell’ı ağırladı.

Powell, tıpkı ABD’nin Ankara-Suriye Elçisi Tom Barrack gibi kendi egemenlerinin emperyal politikalarını hayata geçirmek için Ortadoğu’ya gönderilen “özel” bir figür.

Colani’nin İngiliz akıl hocası Powell, uzunca bir zamandır Beyrut, Amman, Bağdat gibi bölge başkentlerinde mekik dokuyor. New York’taki emlak yatırımcılığından Ortadoğu’ya atanan Barrack’ı misliyle geride bırakacak bir sicile sahip.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ın Ortadoğu’daki politikalarının uygulayıcısı Powell, İngiliz istihbaratı bağlantılı Inter Mediate’in kurucusu. Son yıllarda İngiliz diplomasisinin neredeyse her aşamasında onun adıyla karşılaşılıyor.

956 doğumlu Powell, İngiliz emperyalizminin has elemanlarından. İlgi ve uzmanlık alanı dünya çatışma bölgeleri. Moritanya’dan Suriye’ye, Lübnan’dan Kuzey İrlanda’ya, İspanya’dan Kolombiya ve Türkiye’ye el atmadığı çatışmalı sorun yok.

Suriye iç savaşa sürüklenmesinde büyük paya sahip olan ABD’nin Şam Büyükelçisi Robert Ford, 20 Mayıs’ta yıllarca terörist olarak kabul edilen Colani’nin İngiltere merkezli bir sivil toplum kuruluşunun yürüttüğü inisiyatifle “siyasete kazandırıldığını” söyleyecekti. İşte o kuruluş Powell’ın Inter Mediate’iydi.

İdlib’de Ebu Muhammed el-Colani ve HTŞ’yi Esad’ın devrilmesi için hazırlayan Powell’ın başında olduğu kurumun cihatçıları bizzat bugünlere hazırladığı da artık bir sır değil.

Bay Powell’ın elemanları Şam’daki Saray’da iktidara taşıdıkları Colani’nin danışmanlık görevini sürdürüyorlar. Inter Mediate’in İcra Direktörü Claire Hajaj ve Uzun Vadeli Projeler Direktörü Lucy Stuart, başkanlık sarayında kendilerine tahsis edilen özel ofiste cihatçı rejime akıl satıyorlar.”

Not: Başlıkları tıklayarak yazıların tamamına ulaşabilirsiniz.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiMedya
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale Türkiye ve Rusya, savaş ve barış
Sonraki Makale Bir minnettarlık günlüğü mü tutsak?

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

EditörGünlük

Schengen’de yeni sistem

Medya Günlüğü
13 Ekim 2025
GünlükManşet

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
13 Ekim 2025
GünlükManşet

Gökyüzünden İHA yağıyor

Medya Günlüğü
13 Ekim 2025
GünlükManşet

“Menemen enflasyonu”

Medya Günlüğü
13 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?