Pazar, 5 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Günlük

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 7 Ağustos 2025 19:38
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

Erdoğan’dan “Beni tehdit mi ediyorsunuz” çıkışı-Abdulkadir Selvi (Hürriyet)

“Genelkurmay’a her gittiğimde “Çakmak Salonu”nun önünden geçerken hâlâ tedirgin olurum. Çünkü orada YAŞ toplantıları yapılırdı. Orgeneraller sırayla dizilir, sivil olarak toplantıya sadece Başbakan ile Milli Savunma Bakanı katılırdı.

YAŞ toplantısı demek, MGK toplantısı demek; askerlerin, irtica tehdidi üzerinden sivil hükümete hesap sorduğu toplantılar demekti. Erbakan, Başbakan olduktan sonra Genelkurmay’ı ziyarete gitmişti. Orada Başbakan’a omuz atılmıştı.

Bu düzeni yıkan Erdoğan oldu. Şimdi hem YAŞ toplantılarında hem MGK’da sivillerin hâkimiyeti söz konusu. Çünkü millet ülkeyi idare etme görevini sivillere veriyor. NATO toplantılarına gidilirdi, her ülkenin savunma bakanı ön sırada, Genelkurmay başkanı onun arkasında otururdu. Sadece Türkiye’nin Genelkurmay başkanı ön sırada, milli savunma bakanı arka sırada otururdu. Bu da bizim yarı askeri Cumhuriyet olduğumuz gibi bir görüntüye neden olurdu.

Yüksek Askeri Şûra toplantısını karışık duygular içinde izlememin bir nedeni buydu. Erdoğan, YAŞ toplantısını demokratik sınırların içine çekti. Ama bu kolay olmadı. Erdoğan güçlü liderliği olmasa askeri vesayet tasfiye edilemezdi. Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin’in 2007 yılındaki YAŞ toplantısına ilişkin aktardığı anekdot önemli.

YAŞ toplantısında okullardaki dini faaliyetler ve başörtüsüyle ilgili bir rapor sunuluyor. Bildiğimiz irtica tehdidi. İsmail Hakkı Pekin, Erdoğan’ın, “Bunu bana niye anlatıyorsunuz? Beni mi tehdit ediyorsunuz? Burada yazılan şeylerin çoğunluğu benim evet dediğim şeyler” dedikten sonra salonu terk ettiğini anlatıyor. 

Başka bir olay da 2003 Ağustos ayı MGK toplantısında yaşanıyor. Hava Kuvvetleri Komutanı Cumhur Asparuk veda konuşmasında irtica gerekçesiyle iktidara ithamlarda bulunuyor. Başbakan Erdoğan önce Asparuk’un anlattığı olayların doğru olmadığını söylüyor. Ama Asparuk konuşmasını uzatıyor ve iddialarını sürdürüyor. Bunun üzerine Erdoğan, “Kes ulan” diye bağırıyor. Peki Asparuk ne yapıyor? Susuyor.”

Erdoğan’ın kimliği bile satılık-Barış Terkoğlu (Cumhuriyet)

“İsrail ve İran’ın 12 gün savaşı akıllara o görüntülerle kazındı. İran’ın üst düzey yöneticilerinin evleri birer birer vuruldu. Bu, silahların değil istihbaratın becerisi tabii ki… Gelip konu komşuya sorup adres tespiti yaptıklarını sanmayın. İstihbarat, yeni dünyada dijitalleşmiş halde.

Biz mi?

Biz ise mahkemelerde çoluk çocuğun milyonlarca veriyi ele geçirdiği, sonra da bütün dünyaya pazarladığı davalarla uğraşıyoruz.

Önümde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2022/13270 numaralı iddianamesi duruyor. Sanıklar, veri hırsızlığı ve verileri değiştirmekle suçlanıyor.

Olay 2021’de ihbar üzerine fark edilip soruşturma başlatılmış. Hayır devlet fark etmemiş. M.A.G.  isminde biri CİMER’e yazmış. Yani suç daha da eski.

O tarihte sanıkların yaşlarını sıralayayım: E.E. (18), H.İ.E. (20), H.A. (22), M.T. (18),  R.Y.  (19),  S.O. (19), Ş.K. (18). Bu kadar değil. Ayrıca 13 sanık da 18 yaşından küçük olduğu için dosyaları ayrılarak çocuk mahkemesinde dava açılmış.

Suçtan zarar gören kurumları sıralayayım: İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, ÖSYM, Türkiye Sigortalar Birliği.

Şimdi, iddianamede tespit edilen olayları savcılığın diliyle sıralayayım:

-Sağlık Bakanlığı’na ait Halk Sağlığı Yönetim Sistemi’ne erişim sağlayıp talepte bulunan kişileri Covid 19 hastalığına yakalanmış veya bu kişiler ile temaslı gösterebildikleri.

-Sağlık raporu ve e-reçete üzerinden ilaç reçetesi vb. düzenleyebildikleri.

-Milli Eğitim Bakanlığı e-Okul sistemine erişim sağlayarak not bilgisi değiştirme vb. işlemler yapabildikleri.

-Pol-Net sistemine giriş yaparak GBT sorgulayabildikleri.

İddianameden bir bölüm aktarayım: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kimlik bilgilerinin paylaşıldığı bildirilmesi üzerine yapılan araştırmada…”

Sadece cumhurbaşkanı sanmayın, Bakanlar Kurulu’nun kişisel bilgileri yurtdışına satılıyor: “H.A’nın telefon incelemesinde yurtdışı GSM numarasına kayıtlı tespiti yapılamayan kişiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve bakanların isim, soyisim ve TC kimlik numaralarının yer aldığı kişisel verilerin gönderildiği görülmüştür.”

Elbette bunlar iddianamede yazdığı gibi para için yapılıyor.

Mesajlaşmalarına bakın: “Eğer bir problemin olursa tüm paneller var. Savcı, polnet, hekim okul hatta işe gitmek istemiyorsan rapor bile hazırlayabilirim, yeter ki sen iste.”

Okyanus’u geçtiler de, ya sonrası-Ali Saydam (Yeni Şafak)

“Büyük Millet Meclisi’nde bütün olumsuz, akıl dışı itiş kakışlara rağmen aklı selimin galebe çalmasıyla kurulmuş olan Komisyon’un çalışmaya başladığı gün Meclis Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş’un açılış konuşmasını heyecan ve umutla dinledim…

Anglosaksonların “Too good to be true” (Gerçek olamayacak kadar iyi) diye tanımladığı türden bir konumlamayı çağrıştıran bir açılış idi… Komisyon’un mükemmel bir iyi niyet yaklaşımıyla yola çıktığından hiçbir şüphe yok… Ancak o ünlü sözün gerçekliğinin zaman zaman kanıtlandığını da unutmamakta yarar var: “Cehennem yolları iyilik taşlarıyla döşelidir…”

İşin hukukî boyutu konusunda kelam etmek, bizim haddimizi aşar… Ancak orada kimlerin nasıl, hangi koşullarda topluma bir şekilde geri kazandırılacağı meselesi ve bu yaklaşımın diğer örgütlü suçlardan hüküm giymişler için de uygulanıp uygulanmayacağı, yani adaletin nasıl tesis ve tecelli edeceği, ciddi temel çelişki olarak Komisyonun karşısında duruyor…

Öte yandan Başkan’ın konuşmasındaki duygusal ton tek kelime ile mükemmeldi… Mehmet Akif Ersoy’dan yaptığı şu alıntı mesela: “Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez” … Ya da Nazım Hikmet’in o anlamlı iki dizesi: “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” ve kendisinin eklediği: “Bu hayali, yani siyasetin eliyle gerçekleştirmek zorunda olduğumuz, borcunda olduğumuz kardeşliği, inşallah büyüteceğiz ve hep birlikte topluma yayacağız” şeklindeki marka vaadi, belli ki özenle ve dikkatle seçilmişti…”

Kalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne gerek var!-Gökçer Tahincioğlu (T24)

“Türkiye, günlerdir sahte diploma skandalını konuşuyor.

O kadar pervasızca hareket eden bir yapı var ki karşımızda sahte diploma üreterek, bunları e-devlet sistemine yüklemekle yetinmemiş, sınav sonuçlarıyla oynamış, ehliyet hazırlamış, adli sicil sorunları olanları tertemiz hale getirmiş…

Yaşadığımız ülke olmasa komik aslında…

Asıl mesleği halı yıkayıcılığı olan sahte diplomalı “psikolog” hipnoz seanslarıyla geçmiş silerek sosyal medyada paylaşmış, seans ücretini arttırdıkça arttırmış ve artık kendini yeterli görmüş olacak ki sahte doçent unvanı için şebekeye başvurmuş.

Aslında halı yıkamak gerçekten de ruha dinginlik verebiliyor! Belki danışanları yönlendirip eski mesleğini de sürdürebilirdi.

Rezaletin bununla kalmayacağına kuşku yok!

İktidara yakın isimler, basit bir çetenin bile devletin kılcal damarlarına kadar sızabilmesini, şaşırtıcı bir manevrayla karşıladı.

Onlara göre devlet bu suçları ortaya çıkardığı için bir başarı olarak iktidar hanesine artı puan bile yazılmalı.

Eskiden böyle olmazdı.

Susurluk skandalı açığa çıktığı zaman dönemin iktidarı alkışlanmadı.

Yolsuzluk soruşturmalarına muhatap olanlar da…

KPSS skandalları, soru çalma skandalları iktidar hanesine artı olarak işlenmedi, işlenmez.

Bu durumun da farkı yok.

Devlet kurumlarına sızma olabiliyorsa, bunu ilgili devlet kurumları fark etmiş olsa bile büyük bir zafiyet var demektir.

Konumuz bu değil.

Aslına bakarsanız sahte diploma gibi yollara başvurmadan, belli oluşumlara yakın olduğunuzda da hayat sizin için bu ülkede çok kolaylaşabiliyor.

Tunceli’de yaşananlar bunun bir örneği.

Daha önce tarım konusunda uzmanlığı olan rektörün hukuk dersine, fizik konusunda uzmanlığı olan rektör yardımcısının kültür ve sanat dersine girmesiyle gündeme gelen Munzur Üniversitesi, bir süredir ilginç bir atamayı konuşuyor.

Diğer pek çok taşra üniversitesi için olduğu gibi Munzur Üniversitesi de tarikat ve benzeri yapılanmalar için iştah açıcı bir merkez.

Akademisyenlik gibi itibarlı bir meslek, devlet kadroları, buradan sıçrama olanağı… Elbette boş kalacak değil!”

Dedim dedim inandıramadım-İbrahim Kahveci (Karar)

“Mayıs 2023 seçimlerine doğru defalarca yazdığım bir mesele var.

Dedim ki, eğer iktidar devam ederse önünde 2 yol var:

1- Büyük Yıkım

2- Büyük Sıkıntı

Başka yol yoktu. Bu iki yoldan biri olacaktı… Bu kesin bilgiydi.

“Büyük Yıkım” neydi?

Eğer iktidar devam eder ve Erdoğan suni fantezi politikasında ısrar ederse yaşayacağımız kaçınılmaz sondu. Bu ihtimal güçlüydü çünkü Erdoğan seçim meydanlarında “Ben bu görevde olduğum sürece bu faiz artmayacak” diye kesin söz vermişti.

Suni düşük faizin ne gibi felaketlere yol açtığını zaten görmüştük ve bu sorun artarak devam edecekti. Hatta asıl görmediğimiz kısmı “ödemeler kriziydi”. İşte Mehmet Şimşek’in belki de tek başardığı yer burası oldu.

Büyük Yıkım için ne demiştim: Bu politika devam ederse belki 1-1,5 yıl daha devam ederiz ama sonrası felaket bir yıkım olur. Bir sabah şu büyük holding, ertesi sabah bir başka büyük holding battı diye haberleri görürüz demiştim. Yüzde 25-30 gibi işsizlik oranları ve yaşanmaz sokaklar…(Geniş bilgi için o yazılarıma bakabilirsiniz)

Allah’tan Erdoğan seçim meydanlarında verdiği sözleri bıraktı ve Mehmet Şimşek’in deyimi ile “Rasyonel Politikalara” dönüldü.

Yani;

Büyük Sıkıntı

Şu anda bunu yeni yeni yaşıyoruz. Henüz yolun ortasına bile gelmedik.

Büyük Sıkıntı rasyonel politikalar ama 2 eksik yönlü olacaktı… 1-Erdoğan Riski: Erdoğan’ın baş yönetici olduğu her yerde büyük bir risk olacaktı. Çünkü Erdoğan’ın sabah kalktığında ne söyleyeceği, ne yapacağı belli olmadığı için bu büyük bir risk oluşturacaktı. Mesela bir sabah kalkıp “Bu Mehmet zaten İngiliz’di, Halkbank’ı da dolandırmıştı vs deyip görevden alabilirdi. Ya da “Ortada Nass var sana bana ne oluyor” da diyebilirdi.”

Çıkarsız Türkiye-Fikri Sağlar (BirGün)

“Bir ülkede, yalan, riya, hırsızlık, ahlaksızlık, usulsüzlük, aldatmaca vb. genel kabul edilmişse, o ülkede, akıl, dürüstlük, ahlak, terbiye, saygı, sevgi gibi güzel duygular kötü olarak görülür…

Ve düzen dışı bırakılır, cezalandırılır…

Bir ülkede, uyuşturucu savcı ve polis birlikteliğinde dağıtılırsa, çek, senet ve mala çökme mafyası yargıçların korumasında çalışma yapıyorsa o ülke de kötülükler iyi olarak gösterilir…  Tam da böyle bir düzen içinde yaşayanlar, iyi ile kötüyü ayıramazlar! Kötülüğün iyilikten çok üstün olduğuna inanırlar…

Dolayısıyla o ülkenin birtakım insanları, hak hukuk adaletten bahsetmez, hep kendi ve yandaşlarının çıkarını düşünürler…

Yozlaşmayı iyilik ve dürüstlük olarak tanımlarlar…

Çıkar ve rantı da olması gereken yaşamın doğal parçası olarak görürler…

Böyle ülkelerde “insanın adı yoktur!”

Onlar ölünceye kadar sömürülen, kullanılan ve süründürülen canlılardır…

Sokak hayvanları gibi “kadınlarının sahiplendirilmesi, erkeklerin de kısırlaştırılması yerine köleleştirilmesi gerekir!”

Haksızlıkların kol gezdiği bir dünya döneminde yaşıyoruz…

Her biri birer otokrat olan yöneticilerin keyfi yönetimlerindeki yanlışlar ve usulsüzlüklerle yoruluyoruz… Uyguladıkları baskı ve sindirme yöntemleri altında eziliyoruz… Haksız yere hak ve özgürlüklerimizi elimizden alınmasına, hukukun üstünlüğünün unutulmasına, masumiyet Karinesinin işletilmemesine isyan ediyoruz!”

Haksızlıkların kol gezdiği bir dünya döneminde yaşıyoruz…

Her biri birer otokrat olan yöneticilerin keyfi yönetimlerindeki yanlışlar ve usulsüzlüklerle yoruluyoruz… Uyguladıkları baskı ve sindirme yöntemleri altında eziliyoruz… Haksız yere hak ve özgürlüklerimizi elimizden alınmasına, hukukun üstünlüğünün unutulmasına, masumiyet Karinesinin işletilmemesine isyan ediyoruz!

Not: Başlıkları tıklayarak yazıların tamamına ulaşabilirsiniz.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiMedya
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale ‘Şam ne kadar minnet duysa az!’
Sonraki Makale Trump’ın Putin “hayranlığı”

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

*Günlük

Geldiler, yenildiler ve gittiler…

Medya Günlüğü
5 Ekim 2025

Mehmet Şüküroğlu çiziyor

Mehmet Şüküroğlu
5 Ekim 2025
GünlükManşet

Beyaz Saray’da kim masum?

Medya Günlüğü
5 Ekim 2025

Mehmet Şüküroğlu çiziyor

Mehmet Şüküroğlu
5 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?