Erdoğan’ı tanımasam ümitli olabilirdim-Mehmet Y. Yılmaz (T24)
“MHP Genel Başkanı’nın “Abdullah Öcalan gelsin TBMM’de örgütünü feshettiğini ve silah bıraktığını açıklasın” çıkışıyla başlayan süreçte bir viraj daha dönüldü.
Komisyonun görevinin ne olacağını da TBMM Başkanı’nın açıklamasından öğrendik:
“Silahın tamamen bırakılmasıyla beraber barışı kalıcılaştıracak yasal düzenlemelerin önerilmesi ve hazırlanması da bu komisyonun sorumlulukları arasındadır.”
Bu yasal düzenlemeler neler olacak, şu anda açıklık yok ancak tahmin edebilmek mümkün.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Öcalan’ın örgütü silah bırakmaya çağırdığı açıklamasından sonra çizdiği yol haritasına sadık kalınacaksa, sırada “siyasi ve hukuki reformlarla demokrasi ve sivil siyasetin güçlendirilmesi” konusu var.
Komisyonun bu yolda çalışacağını varsayabiliriz.
Ancak iktidarın gerçek sahibinin genel tutumuna bakarsak bunu “varsaymak” dahi zor.
Söylemek zorundayım ki “demokratik sivil siyaset ve Erdoğan yönetimi” bir oksimoron gibi görünüyor.
Erdoğan’ın 2002’den bugüne izlediği çizgiyi yakından takip etmiş bir gazeteci olarak kimse kusura bakmasın ama çok ümitli olamıyorum.”
İçme suyu markalarımızın kaçı yerli kaçı yabancı-Yaşar Süngü (Yeni Şafak)
“Küresel ölçekte ticari olarak şirketler arasında jeopolitik olarak da ülkeler arasında su ve enerji savaşı yeni başlıyor.
Suriye ve Irak’ta, su ve enerji kaynaklarının kimin elinde olacağı sadece komşu ülkeleri ilgilendirmiyor. ABD ve Avrupa devletlerinin de en çok ilgilendiği bir alan bu.
ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris 5 Nisan 2021 de “Savaşlar bugüne kadar petrol yüzünden çıktı yakın gelecekte artık su yüzünden çıkacak” diyerek bu yüzyılda suyun önemine dikkat çekmişti.
**
Türkiye’de su pazarının yarısı yabancı ortaklı şirketler tarafından yönetiliyor.
Alaçam (Nestle), Aqua (Pepsi), Damla (Coca Cola), Erikli (Nestle)
Evian, Fiji Water, Hayat (Danone), Nestle Pure Life (Nestle), Sırma (Danone), Saka Su (DyDo Drinco), Turkuaz (Coca Cola)
Kaynak: https://kiminmali.com/28-08-2018-yabanci-sirketlere-ait-ambalajli-su-markalari.html
Türkiye’de kaç tane su markası yerli kaç tanesi yabancılar tarafından satın alınmış araştırılması gereken bir konudur.
Aynı zamanda milli güvenlik meselesidir.
Bu dönemde zengin su kaynakları olan ülkelerin su kaynaklarını işleten satın alan uluslararası şirketleri yakından takip etmek gerekiyor.”
‘Doğu Sorunu’ devam ediyor! ‘Kürt Sorunu mu Türk sorunu mu?’-Sinan Meydan (Cumhuriyet)
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni zayıflatmak ve bölmek için yaklaşık 50 yıldır teröre başvuran eli kanlı bir terör örgütünün tutuklu elebaşının, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni “soykırımla” suçlayıp, “1923 Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası öncesine dönülmeli!” diyerek yol haritasını belirlediği “Terörsüz Türkiye” sürecinde şimdi de bir komisyon kuruluyor. Kim kuruyor bu komisyonu?
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş kuruyor. AKP’li Meclis Başkanı Kurtulmuş, geçtiğimiz yıl, 1921 Anayasası temelinde bir anayasa hazırlanmasını önererek niyetini açıkça belli etmişti. Komisyonun baş aktörü siyasal İslamcı AKP iktidarının, Atatürk’ün kurduğu üniter, laik Cumhuriyetle kavgalı olduğu da herkesin bildiği bir gerçek… Komisyondan beklenti içindeki etnik kimlikçi DEM Parti de Atatürk’ün kurduğu üniter ulus devlete karşı… İktidara eklemlenmiş MHP ise Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyete sahip çıkacak bir siyaset izlemiyor. Kısacası, baştan aşağı, Atatürk’ün kurduğu üniter, laik Cumhuriyete, ulus devlete karşı; laik Cumhuriyeti, üniter yapıyı, ulus devleti dönüştürmek isteyen bir komisyonla karşı karşıyayız. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi CHP, böyle bir komisyona katıldığını çok iyi bilmelidir. Aksi halde hem Türkiye hem CHP kaybedecektir.
Görülen o ki, birileri, “Kürt Sorunu” adı altında aslında “Doğu Sorunu”nu çözmek istiyor. O birileri için asıl sorun, bir türlü çözemedikleri “Türk Sorunu”dur. Anayasadaki “Türk Milleti” tanımını değiştirme isteğinin, “Türk” yerine “Türkiyeli” söyleminin ardında bu gerçek vardır.”
‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok!-Bahadır Özgür (halktv.com.tr)
Sahte diploma skandalı Türkiye’de kamu kurumları ve vatandaşlara ait neredeyse ele geçirilemeyen bilginin olmadığını gösterdi. Kurumların başındaki yöneticilerin bilgileri ile kimlikler çıkarılıyor, resmi işlemler yapılıyor. Girmek isteyip de giremedikleri kurum yok gibi.
Bu bize vahim bir gerçeği gösteriyor: ‘Dijital devlet’ ele geçirilmiş!
Çünkü sahte diploma üretenlerin, e-imza alabilmek için öncelikle hedef aldıkları yetkililerin kimlik bilgilerini bulmaları gerekiyor.
İşte onu nasıl bulduklarının kanıtını da diploma skandalı patladığı günlerde hazırlanan bir başka iddianamede açıkça görüyoruz.
Olay Nisan ayında basına yansıdı. Ama her zaman olduğu gibi yine yetkililer tarafından yalanlandı, devletteki ‘büyük veri yağmasının’ engellendiği iddia edildi. Oysa Ankara 28. Ağır CezaMahkemesi’nde görülen davanın iddianamesi dehşet manzarayı bütünüyle ortaya koyuyor.
O iddianameyi bir kez daha hatırlayalım…
16 kişilik bir çete, 17 kurumu delik deşik etmiş, elde ettikleri 101 milyon kişiye ait verileri bir güzel ‘havuzda’ toplamış ve kullanıma sunmuş. Bu şu demek: Devletin elindeki bilgilerden oluşan devasa havuz, her türlü suçun işlenmesi için muazzam bir alt yapı olmuş. Öyle ki, MİT bile olayın mağduru!
İddianameye göre Altınbaş, Dumlupınar, İzmir Tınaztepe, Nişantaşı, On Dokuz Mayıs, Tekirdağ Namık Kemal üniversitelerinin sınavlar dahil tüm öğrenci bilgileri alındı. Yüreğir Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kimi kurumlarına sızıldı. Bunun yanında pek çok kamu kurumu da bulunuyor.”
Bu fark nedir TÜİK?-İbrahim Kahveci (Karar)
“İstanbul Ticaret Odası ile TÜİK fiyat endeksleri arasında fark giderek açılıyor. Lakin bizler genellikle yıllık enflasyona bakarak farkları gösteriyoruz. Mesela bu yılın ilk 7 ayında TÜİK fiyat artışı %19,08 iken İTO 1995 Geçinme Endeksi %22,42 arttı.
Sorun sadece bu yıla ait olsa maaşınızda yüzde 2,80 oranında kayıp var derdik. Ama öyle değil…
Sorun tam olarak 2022 yılı Nisan ayında başlıyor. Yani TÜİK’in madde sepeti listesini yayından kaldırma tarihinde.
Çok ama çok ilginç
Mart 2022’de 100 lira olan bir ürün TÜİK’e göre Temmuz 2025’de 275 liraya yükselmiş (%175 artış). Oysa aynı dönemde İTO’ya göre fiyatlar 100 liradan 379 liraya yükseliyor (%279 artış).
Mart 2022-Temmuz 2025 döneminde İTO ve TÜIK fiyat farkı tam olarak %37,8…
Kısa vadede mevsimsel etkiler ve hesap yöntemi nedeniyle yüzde 2-3 farklar olabiliyor. O nedenle olaya daha uzun vadeli bakıyoruz.
2017 yılını 100 kabul ettiğimizde dolar bazında fiyatlar grafikte görülmektedir. TUIK fiyatları 92,9’a gelirken İTO fiyatları 124,5’e yükselmiş durumda. Arada yüzde 33,9 gibi bir fark var.
Aslında grafik net şekilde ortaya koyuyor. TÜİK’in madde sepeti listesini yayından kaldırmasının ardından İTO-TÜİK fiyat farkı hızla açılmaya başlıyor. Ve son noktada fark %33,9…”
Püsküllü beka-Kaan Sezyum (BirGün)
“Haberler yine muhteşem, geleceğe memleketçe şahlanarak devam ediyoruz. Her yeni güne yeni bir şahlanış haberiyle huzur ve güven içinde uyanıyoruz. Son saniyelerle yaşıyoruz.
Sahte e-imza ile kamu sistemlerine sızarak diploma, ehliyet ve pek çok belge üreten çetenin haberleri herkesi hayretlerden hayretlere düşürürken, ülkenin verdiği resmi belgelerinin bile güvenilirliği, inandırıcılığı ve ciddiyeti bir kez daha sorgulanacak hale geliyor. Birden bire bir AB ülkesi “Ya Türkiye’de böyle fantastik şeyler oluyor, bunların elindeki belgelere biz nasıl güvenebiliriz?” diye düşünse, al başına verdiği resmi belgeler başka ülkeler tarafından tanınmayan Ülkebekir Sıddık bebek…
Ülkece matrikste yaşıyor gibiyiz, diploma yok, ehliyet yok, LGS yok, puan yok, suç yok, süreçin içeriği yok (ya da süreççilere kadar var, bize verilen bir bilgi yok), adalet yok, ihmal yok, görevini yapan savcı yok, vatandaşa sahil yok, aslında orman yangını yok, yangın söndürme uçağı zaten yok, itibardan tasarruf yok, delil yok, anayasa var ama takan yok… Dümdüz matriks. Peki ne var? Görünen o ki gerçekliğine inanabileceğimiz hiçbir kavram kalmamış gibi. İnsan ister istemez artık duyduğu hiçbir şeye inanamıyor. Dezenformasyon merkezi paylaşımları kadar inandırıcı bir gündem, ikna edici harika Karaibrahimgil bir gerçeklik… Bazılarına göre dünyanın örnek gösterdiği ülkelerden biriymişiz, bazılarına göre “aman bakın böyle olmayın”ın en güzel örneğiymişiz. Düşünsenize ülkede kimsenin tapusu, ehliyeti, ehliyeti, lisansı, sertifikası, varlığı, malı ve canı güvende değil. Hedeflediğimiz güzel günler bunlar mı? Dolar on lira olacah ya onbeş lira olacah ya… Kimsenin kendisine inanmadığı bir ülke var olabilir mi?”
Not: Başlıkları tıklayarak yazıların tamamına ulaşabilirsiniz.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: