Şüpheli avukat-Barış Pehlivan (Cumhuriyet)
“Yer: Konya.
5 yaşındaki çocuk babası tarafından öldürüldü.
Yazı burada bitmek istiyor ancak kanaya kanaya yazmam lazım.
Baba Mehmet Özer eve geldi. Eşi Şehadet Özer’e, “Ben işten geliyorum, hiç bakmıyorsun, ilgilenmiyorsun” dedi. Yetmedi, eşinin boynunu sıktı ve kafasını duvara vurdu.
Anne Şehadet çocuklarını aldı ve evi terk etmek için kapıdan çıktı. Kızı Hira hemen arkasındaydı…
Birden silah sesi duyuldu. Anne yaralanmış, 5 yaşındaki kız çocuğu kanlar içinde yerdeydi. Ölmüştü. Baba tutuklandı, anne kendisini yaralayan ve çocuğunun katili olan eşine karşı avukat tuttu, hukuk mücadelesine başladı.
Buraya kadar okuduklarınızı belki sadece “hüzün verici” diye niteleyebilirsiniz.
Gelin görün ki böylesi bir davada bile “olmaz denilen” bir şey oldu.
Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 29 Mayıs’taki duruşmasında, savcı esas hakkındaki mütalaasını sundu. Ve özetle; sanık babanın bir çocuğunu kasten öldürmek, anne ve diğer çocuğunu da kasten öldürmeye teşebbüs suçundan cezalandırılması istendi.
İşte o an, hukuk tarihimizde belki de ilk kez görülecek bir şey oldu…”
Delege tacirliği demokrasiye tehdittir-Hüseyin Likoğlu (Yeni Şafak)
“CHP’nin şaibeli 38. Olağan Kurultayı ile ilgili iddianame tamamlanarak mahkemece kabul edildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianame için söz sırası mahkemede.
İddianamede yer alan iddialarla ilgili süreç içerisinde çokça haberler çıktı. Şaibe açıkça gözler önüne serildi. İddia sahipleri, şikayetçiler, tanıklar meseleyi bütün boyutlarıyla anlattı. Bu tanıklıklar neticesinde savcılık, Ekrem İmamoğlu’nun divan başkanlığında yapılan kurultayda Özgür Özel’in şaibeli seçildiğine kanaat getirdi.
Savcılığın tespitlerine göre: Bir kısım delegeye para verdikleri, bir kısmına değişik il ve ilçelerde belediye başkanlığı ve belediye meclis üyeliği adaylığı teklif ve taahhüt ettikleri, bir kısım delege ve yakınlarını CHP’li belediyeler ile bu belediyelere bağlı şirket ve iştiraklerinde işe yerleştirdikleri, bir kısım delege ve yakınlarına çok sayıda market alışveriş kartları dağıttıkları…
Kurultayda oy kullanan bu delegelerden kullandıkları oyların fotoğrafını cep telefonlarıyla çekerek kendilerine göndermelerini istedikleri…
Kurultay salonunda birinci tur oylama sonucunda ikinci tur oylamaya geçilmesini geciktirerek Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylıktan çekildiğine yönelik gerçeğe aykırı açıklamalarda bulundukları…”
Seçmen iradesine saldırı-Çiğdem Toker (T24)
“Her bir kolda birer, iki kolda sağlı sollu ikişer polis memuru olacak şekilde rampada yürüyorlar. Beşinci dalga İBB operasyonunda gözaltına alınan seçilmiş belediye başkanları ile belediye bürokratlarını askeri usul bir nizamda sağlık kontrolüne/adliyeye götürülürken gösteren videonun üzerinde, Anadolu Ajansı’nın (AA) logosu yer alıyor.
Devletin resmi ajansı, dört gündür tutuldukları nezaret çıkışını kayda alan ve profesyonel bir elden, gözden çıkmış izlenimi veren, bu “itinalı” video prodüksiyonunda görev almış görünüyor.
Sadece bu olay için değil. Yapılan şey “servis” olunca, gazetecilikte “olmazsa olmaz” kriter olan haber değeri, evrensel habercilik ilkesi açısından tartışmalı hale gelir. Gelir çünkü bütün toplumun kamusal olanın ortak iyiliği, yararı için değil, servis edenin ya da edilmesini isteyenin yarar ve çıkarlarının gözetildiği düşünülür.
Sanki bir cinayet, yahut kaçakçılık mahallinde suçüstü yapılmış adi suç şüphelileriymişçesine, seçilmiş belediye başkanları ile bürokratlarının dört günlük bir gözaltı süresinin ardından Çağlayan Adliyesi’ne polis eşliğinde götürüşüne dair bu görüntünün kamuoyunu bilgilendirme, aydınlatma değil, itibarsızlaştırma, “gözden düşürme” motivasyonu taşıdığı açıktır.”
Yoksullaştırma politikası-Fikret Bila (halktv.com.tr)
“İktidar ekonomiyi küçülterek enflasyonla mücadele yolunu seçti.
Enflasyonu yoksullaştırma politikası izleyerek düşürmeye çalışıyor.
Asgari ücreti bir yıl için sabitleyip, diğer ücretleri de gerçek enflasyon oranının altında artırarak talebi kısmayı hedefliyor.
“Ücretleri enflasyonun altında tutarsam, talep düşer, talep düşünce de enflasyon düşer” politikası izliyor.
Oysa asgari ücret açlık sınırının altındaysa, bu ücretle çalışan 17 milyon çalışanın talebi karın doyurmakla sınırlıdır.
Bu kesimin talebini daha da kısmaya kalkmak “açlıkla terbiye etmek” anlamına gelir.
TÜRK-İŞ açlık sınırını 25 bin lira, yoksulluk sınırını da 81 bin lira olarak açıkladı.
Asgari ücret 22 bin 104 lira, en düşük emekli aylığı ise 14 bin 500 lira.
Asgari ücretli ve en düşük emekli maaş alan kesim açlık sınırının altında yaşıyor.
Bu gerçek ortadayken iktidar asgari ücrete Temmuz ayında ara zam yapmaya yanaşmıyor.”
Türkiye Yüzyılı bir türlü başlayamıyor-Elif Çakır (Karar)
“Adalet Bakanı Yılmaz Tunç kamuoyunda büyük hayal kırıklığı yaratan 10. Yargı Paketini “vatandaşlarımızın adalete olan güvenini en üst noktaya taşıyacak” sözleriyle sundu “Hukukun üstünlüğünü esas alan, gecikmeyen ve öngörülebilir bir adalet sistemi vizyonuyla” çalışmalarına devam edeceklerini söyledi.
Bakan Tunç 10. Yargı Paketi’ye yetinmedi, “Türkiye Yüzyılını Adaletin Yüzyılı yapacağız” vaadinde bulundu.
Yok, ben Bakan Tunç’un 10. Yargı Paketinin fazileti hakkındaki sözü üzerine yazmayacağım. Adalet konusundaki yüksek volümlü ‘Adaletin Yüzyılı yapacağız” vaadi üzerine de yazmayacağım.
Sonuçta adalet, yargı, hukuk, hukukun üstünlüğü alanlarında en kallavi vaatleri Bakan Tunç’un selefi Sayın Abdülhamit Gül yapmıştı. Okunabilecek bütün meydanları arş-ı âlâyı titretircesine okumuş, geriye söylenecek tek bir söz bırakmamıştı.
Gül’ün bakanlığı döneminde verdiği vaatlerin dörtte biri gerçekleşseydi, söylediği on sözünden birini uygulamaya koydursaydı bugün mesela en basit örnekle cezaevlerinde bu kadar doluluk olmazdı.”
Memleketimden ihsan manzaraları-Kaan Sezyum (BirGün)
“Ha dayan hemşerim sonuna vardık… Ne biçim bir hikâyenin hangi sayfasındaysan, sana bir çift sözüm olacak: “Okuya okuya kitapları bitiremezsin, bunu hatırla iyi edersin”.
Şey Bey’in oğlunu gördünüz mü ne biçim bir insan olmuş? Kaçakçılığa başlamış, işleri de güzel gidiyormuş, görenlere “Çok şükür” diyormuş. Arabası da çakarlı artık, bize bakmaz, zengin aracıyla kendi fakir şeridinden gider durur. Tatil için de Bodrum’dan ev almış, arazisi zaten ormandan.
Hakikat Hanım’ın kızlarını polis yakalamış. Yolda yürüyorlarmış kızlar, fotoğraf çekerlerken bir şey olmuş. Şimdi 20 gündür içeride kızlar. Anneleri “Üniversiteye gittiler böyle oldu” diyormuş. Baba ortada yok, zaten.
Oralar Belediyesi’nde yolsuzluk varmış dediler, çaycısına kadar tutukladılar. Çaycıya “Çayın yanına neden tek şeker veriyorsun?” demişler. Bir de oğlunun satın aldığı bilgisayar oyunundaki bir görüntüyü gösterip “Bunlar doğru mu?” demişler. “Geçtiğimiz yıla kadar doğruydu, güncellemeden sonra değişti” demiş o da.
Ali okulu bitirip mimar olmuş. Buralarda kalamamış, yurt dışına gitmiş. “Ülkenin mimara değil çareye ihtiyacı var” demiş. Şimdi bir kafede Avro ile bahşiş alıyor. Peçetelere hayallerindeki evleri, ırmakları çiziyor… İnsanoğlu hayaliyle yaratırmış geleceği.”
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: