ABD tuzağı-Melih Aşık (Milliyet)
“ABD ile Ukrayna arasında kritik mineral antlaşması imzalandı.
Dünyada kritik mineral rezervlerinin yüzde 5’ini elinde bulunduran Ukrayna, madenlerini ABD’nin kullanımına açtı…
Ukrayna Batı’nın vaatlerine kanıp… ABD ve NATO adına Rusya ile savaşa tutuşmuştu. Pek çok gencini ve tesisini savaşta kaybetti.
ABD Ukrayna’ya görünüşte muazzam silah yardımları yaptı!
Derken yardımı kesmekle tehdit ederek Ukrayna’nın madenlerine çöktü.
Ukrayna Rusya’ya yenilmedi.
Uğruna savaştığı ve sözde yardım aldığı ABD’ye yenildi.
Yeraltı zenginlikleri ABD sömürüsüne açıldı.
Tarihi bir oyunun mağduru oldu.
Geçmiş olsun… “
Heves, hedef, telef!-Umur Talu (T24)
“Türk Dil Kurumu’nun dili onu “hayvanlar”a yakıştırıyor ama onda bile insanın suçu olduğu için, hayvana bile münasip düşmüyor anlaşılan.
“Telef olmak, telef etmek” bu devletin, 102 yaşındaki Cumhuriyet’in en yüksek makamından söylendi. Kamyon kasalarında, sürücü kazalarında “telef oldu” denirken, onların canına bile saygısızlık olan hayvanlar için değil; o makama aday olması muhtemel muhalefetten kişiler için.
Hadi sürücü kaza yapıyor; kendi hatasıyla, başkasının yanlışıyla, bazen kendi hayatını veya başkalarınınkini de yok ederek. O zaman zaten insan anında hayvanın önüne geçiyor! Ama bu “telef “kaza” değil, henüz hukuken bile kesilmemiş bir “ceza”nın anatomisi!
“Telef”in karşılıkları arasında “Bir hiç uğruna ölmek… Mahvetmek-mahvolmak, (hayvanı) yok etmek, öldürmek” var, değil mi? Muhalefetten birisi, partisinin ve üyelerinin de seçimiyle aday olacağını açıklamış, belki başkaları da olacak. Gözaltı, tutukluluk var ama henüz ortada bir mahkeme kararı yok, bu yargı ortamında bile henüz hüküm yok. Hatta diploma bile yargı konusu.”
Erdoğan ile Bahçeli tarihe geçecek-Fuat Bol (Hürriyet)
“Devlet ve millet hayatımızın son üç yüz yılında, maddede ve manada perişanlığımıza sebep olan en sıkıntılı zamanları idrak ettik.
Bu tükeniş ve bitiş döneminin 200 yılını ‘Cihan Devleti’mizin (Osmanlı İmparatorluğu) çöküş sürecinde yaşadık.
Son yüz yılını ise yıkılan ‘Cihan Devleti’mizin külleri üzerinde inşa ettiğimiz genç Cumhuriyet devletimize giydirilen deli gömleği misali vesayet altında geçirdik. Sözde, Cumhuriyet’i demokrasi ile taçlandırmıştık.
Halbuki bize demokrasi diye yutturulan vesayetle illetli ‘uydu’ bir devlet projesiydi.
1940-1950 arasında İnönü’nün ABD ile yaptığı anlaşmalarla (savunmadan eğitime kadar) ülkemiz tam anlamıyla ABD’nin güdümüne sokuldu.
Türkiye’nin ilk NATO başvurusunu CHP iktidarı, iki gizli anlaşmanın ardından 11 Mayıs 1950 yılında yaptı. 14 Mayıs 1950’de DP iktidara gelince, NATO’ya girişimiz 1951 yılında gerçekleşti.
NATO’ya girişimizle birlikte yapılan bir dizi anlaşmalarla vesayete adeta tüy dikilmiş oldu.”
Türkiye nüfusunun yok oluş nedeni-İbrahim Kahveci (Karar)
“AK Parti MKYK üyesi ve Düzce milletvekili Ayşe Keşir TBMM’de yaptığı konuşmada “okur yazar olan herkesin tehlikenin boyutunu anlayacağını düşünüyorum” dedi.
Okur yazar herkesin anlayacağı o tehlike neymiş:
İngiltere’nin 3 çocuktan 1 çocuğa düşmesi 112 yıl almış. Oysa Türkiye’nin 3 çocuktan 1,5 çocuğa düşüşü ne yazık ki 32 yılda gerçekleşmiş.
Bunu Ayşe Keser söylüyor.
Benim konu hakkında uzun yıllardır yazılar yazdığımı yeniden hatırlatayım. O nedenle adeta konunun uzmanı durumuna gelmiş sayılırım.
O zaman yeniden başlayalım:
Türkiye’de doğum oranı (doğurganlık hızı) yıllardır geriliyor. Bu gerileme bazen hızlı bazen ise yavaş bir seyirde ilerliyor. Buna ana trend düşüşü diyoruz.
Mesela karanlık yıllara girdiğimiz 1990-1995 arasında doğum hızı 3,28’den 2,90’a düşüyor. Doğum hızında yüzde 11,6 düşüş oluyor.”
Ziraat’ten kendi başkan vekilinin şirketine kredi-Bahadır Özgür (halktv.com.tr)
“Ziraat Bankası’nın sloganı “Bir bankadan fazlası.” AKP döneminde bunun hakkı verildi gerçekten. Mesela Sayıştay raporuna göre Yıldırım Demirören’e, medya grubu alsın diye 895.6 milyon dolar; MASAK raporuna göre, organize suç örgütü lideri olarak yargılanan Ayhan Bora Kaplan’ın şirketlerine 500 milyon lira kredi verilmişti. Şimdi yeni bir skandal daha ortaya çıktı. Bankadan kendi başkan vekili ve eşinin yönettiği şirkete de kredi açılmış.
Ziraat Bankası’nın Genel Kurulu geçen hafta yapıldı. Burhaneddin Tanyeri, Veysi Kaynak, Alpaslan Çakar, Feyzi Çutur, Fazlı Kılıç, Serdar Kılıç, Serruh Kaleli, Abdullah Erdem Cantimur ve Fatih Aydoğan yönetim kurulu göreviyle 3 yıl daha iş başında olacak. Yönetim Kurulu Başkanı Tanyeri, Başkan Vekili ise yine Veysi Kaynak.”
Stratejik duygu olarak “Türk sabrı”-Nedret Ersanel
“Hindistan-Pakistan arasında yaşanabilecek savaşın iki ülke başkentlerinde değerlendirilişi ile Türkiye’nin Suriye’de yaşanan son gelişmeler üzerine, örneğin, silahına davranıp-davranmamakta kurduğu tartının benzerlikleri var…
Türkiye silaha davranmak istemiyor şu anda ve sebeplerini konuşacağız…
Uzaktan gelelim…
22 Nisan “Phalgam” saldırısının sebep-sonuç ilişkisi, haritalar üzerinde saatlerce bayıcı ve vahimi alakasız detayla milleti ilgi gösterdiğine pişman edecek denli boğuyorsa, açık yazalım, suç palyaçoların olmaz. Sirke gidenlerin olur…
Devamını, geleceği de anlatamazlar. Yani Hindistan ne düşünüyor, nasıl yapacak, Pakistan ne düşünüyor, yapıyor, bilmezler. Maksat ekranda hareket olsun. Oysa bundan sonrası, saldırının sebebi ile, kime yaradığı ile ilgili değerlendirmede mutabıksak, -evvelki iki yazımız- devamının onunla bağlı/ilgili olacağıdır…”
Çelişki, tutarsızlık ve Filistinli hastalar-L. Doğan Tılıç (BirGün)
“Yattığım yerden televizyon izliyordum. Yaşar Aydın, BirGün’de yazdıkları çerçevesinde; “İsrail, Filistin, Kıbrıs, PKK hatta komünizm tehdidi olmayınca AKP ve MHP ittifakının ideolojik köklerinin kuruduğunu” anlatıyor.
Birbirine karışan iki şarkısının dizeleriyle “Bu ne yaman çelişki anne”, “Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan tutarsızlık” diyen Ahmet Kaya’nın sesi eşlik ediyor Yaşar’ın anlattıklarına.
Çelişki! Tutarsızlık!
23’üncü yılında iktidarı özetleyen iki sözcük bunlar.
1 Mayıs’ı bayram ilan etmekle övünmekten 1 Mayıs’ta fiili OHAL uygulama ve insanları yaka paça-tekme tokat tutuklamaya… 3Y ile mücadele söyleminden, yolsuzluk-yasak-yoksulluk şampiyonluğuna… “Muhafazakâr demokrat”lıktan, demokratlık şöyle dursun, kendilerinden utanan muhafazakârlar yaratmaya…”
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: