Çarşamba, 29 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
EditörGünlük

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 29 Ekim 2025 08:57
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

Üç soruda ‘casusluk’ dosyası-Barış Pehlivan (Cumhuriyet)

“Ekrem İmamoğlu, Necati Özkan ve Merdan Yanardağ’ın tutuklanmasından bahsediyorum. Bugüne kadar yazılanları tekrarlamayacağım. Tüm bu soruşturmanın temelini oluşturan üç soruya dosya üzerinden yanıt arayacağım.

1- OSINT nedir ve bu soruşturmada ne anlama geliyor?

“OSINT” kelimesi Hüseyin Gün’ün, Ekrem İmamoğlu’nun ve Necati Özkan’ın ifadelerinde, savcılığın tutuklama talebinde ve nihayetinde hâkimliğin tutuklama kararında yaklaşık 50 kez geçiyor. Kelime “Open Source Intelligence” kavramının yani Açık Kaynak İstihbaratı’nın kısaltılması. En genel anlamıyla, kamuya açık bilgileri toplama ve analiz etme sürecine deniyor. Yani Google’dan sosyal medyaya, haber sitelerinden internetteki makalelere kadar her şey OSINT için bir kaynak. Hatta, internete sızdırılmış ama herkesin erişimine açık belgeler ve bilgiler de aynı kategoride değerlendirilir. Özü itibarıyla OSINT’in yararlandığı veriler gizli değildir; adı üstünde açıktır.

Savcılık özetle şu iddiada bulunuyor: Necati Özkan, bazı İBB çalışanlarının mail adreslerini ve şifrelerini internete aktardı. Yani, bir anlamda bu veriler OSINT için bir kaynak haline geldi. Özkan bunu yaptıktan sonra da Hüseyin Gün’ü o verilere bakmaya yönlendirdi. Gün de o veriler üzerinden belediyenin gizlilik ihtiva eden belge ve iç yazışmalarına erişti. Böylece İBB’ye ait mail içerikleri ve datalar istihbarat servisleri tarafından ele geçirildi. Bu datalar sayesinde de seçim, Ekrem İmamoğlu lehine manipüle edildi.

Savcılık işte bu iddialarını Hüseyin Gün’ün etkin pişmanlık ifadeleriyle kanıtlama yoluna gidiyor.

Peki, Gün’ün “kanıt” olarak gösterilen ifadesinde bu iddia var mı?

Baktığımızda, o ifadede 22 kez OSINT kavramı geçiyor. Bir örnek vereyim. Hüseyin Gün, Necati Özkan ile iletişimine dair şu bilgiyi aktarıyor: “Analizin ne üzerinden yapılacağını sorduğumda İBB veritabanı verilerinin OSINT Darkweb içerisinde yer alıp almadığını sordu. Ben de bakmadığımı ama teknik ekibime baktırabileceğimi belirttim.” Gün ekliyor: “Fakat bu veriler kim tarafından buraya yüklendi bilmem mümkün değildir.”

Yani… Yanisi şu: Savcılığın tezini dayandırdığı ifadede bile “gizli” olduğu öne sürülen verilerin, Necati Özkan tarafından internete konulduğu iddiasının tam tersi anlatılıyor.

Özetle, Özkan’ın İBB çalışanlarının mail adreslerini ve şifrelerini internete aktardığı “savcılık kabulünü” kanıtlayan bir olgu/kanıt şu an dosyada görünmüyor.

Bu da ilk düğmenin daha baştan yanlış iliklenmesiyle devam eden bir durum yaratıyor.

2- Kullanılan bilgilerin niteliği devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararlarına dair mi?

Tutuklamaların yapıldığı “siyasi casusluk” suçu, TCK’nin 328. maddesinin 1. fıkrasında şöyle tanımlanıyor: “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin eden kimseye on beş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası verilir.”

Özetle bu suçun oluşması için ilgili bilgilerin hem gizli hem de “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararlarına” dair olması gerekiyor.

Peki, bu soruşturmada bu kıstaslar var mı? Şu an için bilmiyoruz. Soruşturmaya gerekçe gösterilen İBB verileri gizli mi ya da niteliği devletin yararlarını ilgilendiriyor mu, bunu resmi olarak yanıtlayan MİT, Emniyet ya da jandarmanın bir raporuna ifadelerde atıf yok.”

Bu sistemden vazgeçin-Can Ataklı (Nefes)

“Bugün Cumhuriyetin kuruluşunun 102’nci yılı.

100 yılı aşkın süre boyunca cumhuriyetimiz pek çok badireden geçti ama Atatürk’ün kurduğu bu yapıyı yıkmaya kimsenin gücü yetmedi.

Buna karşı Cumhuriyet 102’nci yılında en zor günlerini yaşıyor.

Cumhuriyet siyasal İslamcı bir zihniyetin üstelik halka da kabul ettirdiği bir anayasa değişikliği ile demokrasi ve hukuktan, hak ve özgürlüklerden uzaklaştırıldı.

Demokratik bir yapıya ulaşmak için inşa edilen Cumhuriyet bugün tek adam yönetimine dönüştürüldü. Ne yazık ki muhalefet de bu tek adam rejimini benimsemiş görünüyor.

Oysa Türkiye’nin tez zamanda bu ucube yeni rejimden kurtulması gerekiyor.

Çünkü bu sistemde artık halk yok.

Halkın seçtiği parlamento var olmakla birlikte işlevsiz kaldı.

Siyasi ahlak kuralları yok edildi, eskiden şikayet edilen koalisyonlar artık gizli pazarlıklarla ve halktan habersiz biçimde inşa ediliyor.

Muhalefet çaresizlik içinde sözde yeniden demokrasiye geçmek umuduyla cumhurbaşkanlığı elde etmek için uğraşırken ülke gerçeklerini göremiyor ve sorunların çözümünü sağlayacak politikalar üretemiyor.

Siyaset tamamen kimin cumhurbaşkanı olacağı sorusu üzerine yapılıyor.

Temel amaç, cumhurbaşkanlığı ucube sisteminden yararlanarak güya hesap sorma amacıyla mücadele etmek değil, bu sistemi en kısa sürede değiştirecek yeni stratejiler üretmek olmalıdır.

Muhalefet, özellikle CHP kendi cumhurbaşkanını Türkiye’nin tek adamı yapmak için çabalamak ama patinaj yapmak yerine tüm gücünü demokrasiye dönmek için vermelidir.”

Cumhuriyet’in 102. yılında “toplu iğne” meselesi-Çiğdem Toker (T24)

“Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk ağır sanayi tesisi olan ve kuruluş fikri 1925’e uzanan Karabük Demir-Çelik (Kardemir) Fabrikaları’nın temeli, Başvekil İsmet İnönü tarafından 1937 yılında atıldı.

Kardemir’in kuruluş talimatını bugün 102. yılını kutladığımız Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk vermişti.

Türkiye’nin yassı çelik üreten ilk tesisi olan Ereğli Demir Çelik (Erdemir) 1960’ta, İskenderun Demir Çelik (İsdemir) ise 1970’te kuruldu.

28 Ekim 2025 Salı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, seri üretim hattından yeni çıkan Altay tankının teslimi töreninde konuşurken “20-25 yıl önce” diye başladığı cümlesine “Ülkemizde bir toplu iğne üretemiyorduk” diye devam ediyor.

Referans gösterdiği 2000 yılında; otomobil, buzdolabı, gemi, inşaat sanayilerinde kullanılan demir çeliği üreten fabrikalardan; Kardemir 63, Erdemir 40, İsdemir ise 30. yaşını kutluyordu.

Erdoğan toplu iğne örneğini savunma sanayi karşıtlığı üzerinden kurmasının anlamı savunma sanayi alanındaki gelişmeleri öne çıkararak, gücü sergilemek olmalı.

Ancak 71. yaşının içinde olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Kardemir, Erdemir ve İsdemir’e dair temel bilgileri bilmemesine imkân ve de ihtimal yok.

Dahası şöyle: Erdemir, Erdoğan’ın “toplu iğne bile üretilmiyordu” dediği zaman kesitinde 2005’te kendisinin başbakanlığı ve imzası ile özelleştirildi.

Erdoğan’ın bunu da hatırlamıyor olmasına imkân ve ihtimal yok. Ama söylüyor, çünkü söyleyebiliyor. Üç yıl önce de söylemişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 2022’de de Gebze Bilişim Vadisi’nde katıldığı ödül töreninde dönemin bakanı Mustafa Varank’ın konuşmasına atfen, “Az önce sayın bakanımız tüfeklerden bahsetti. Bırak tüfeği Sayın Varank, ne tüfeği, bu ülke toplu iğne üretemiyordu” demiş, bu sözün ertesinde, Türkiye’nin 1951’de kurulmuş toplu iğne üreten ilk fabrikası ile ilgili haberler yayımlanmıştı.

Peki yayımlandı da ne oldu? Hiç.

Aynı hatanın tekrarını engelleyebilecek bir toplumsal atmosfer ve medya ortamı yoksa, düzetici yayınların da hükmü bulunmuyor. Erdoğan’ın çevresindeki kimsenin de temel bir tarihsel yanılgıya düşmemesini sağlamaya yönelik önceliğinin olmadığı (ya da kalmadığı da) ortada.”

Bir günle on yedi yıl kaybetmek adalet mi?-Mehmet Akif Cenkci (halktv.com.tr)

“Bu ülkede bazen bir gün, bir ömür kadar uzun olabiliyor.

Bir gün geç sigorta girişi, on yedi yıl geç emeklilik anlamına gelebiliyor.

Bir gün farkla başlayan bu adaletsizlik, yıllar boyunca sessizce büyüyüp bir kuşağın kaderini değiştirdi.

Bugün milyonlarca vatandaş, “erken emeklilik” değil, adil emeklilik istiyor.

Ve bu talepler artık kulaktan kulağa değil, meydan meydan dile getiriliyor.

2 Kasım Pazar günü Ankara Ulus’ta, Atatürk Anıtı önünde yapılacak olan basın açıklaması, işte bu sessiz isyanın yüksek sesle dile getirileceği bir durak olacak.

Emeklilikte Adalet Derneği’nin (EMADDER) öncülüğünde yapılacak bu açıklama, yalnızca bir sivil toplum etkinliği değil; yıllardır ötelenen adaletin hatırlatılmasıdır.

“Emeklilik yaşında 1 güne 17-20 yıl haksızlığına dur de!” çağrısı, aslında bir meydan daveti değil, bir vicdan çağrısıdır.

Yıllarca çalışmış, primini yatırmış, devlete güvenmiş insanlar bugün “emekli olamayan emekli” haline getirildi.

Oysa sosyal devlet, vatandaşını yaşadığı süre boyunca koruyabilen devlettir.

Bir ülkenin refahını ölçmenin yolu sadece büyüme oranlarına bakmak değildir;

o ülkede yaşlısının, çalışanın, emeklisinin ne kadar huzurlu yaşadığına bakmaktır.

Ve bugün bu ülkenin çalışanları, adalet duygusunu kaybettikleri için huzursuz.

Kademeli emeklilik adı altında yapılan düzenleme, başlangıçta “geçiş süreci” olarak tanımlandı.

Ama yıllar geçtikçe bu geçiş, bir kalıcı adaletsizliğe dönüştü.”

Cumhuriyetin evrimi-Taha Akyol (Karar)

“Cumhuriyet bir asrını tamamladı, ikinci asrına yürüyor. İki Dünya savaşı arasında ortaya çıkan “devrimci” rejimlerden sadece bizim cumhuriyetimiz savaş, iç savaş gibi felaketlere uğramadı. İçgüdüsel amacı olan çok partili hayata geçişi de iç evrimiyle ve kansız, kavgasız gerçekleşti.

Çünkü Cumhuriyet, tarihî gelişimimizin tabii neticesiydi.1 Kasım 1922’de saltanat, Meclis’teki muhaliflerin de desteğiyle ittifakla kaldırıldı. Gazi Mustafa Kemal Paşa Eylül 1923’te Freie Presse gazetesine verdiği demeçte, yeni Türkiye’nin Cumhuriyet olacağını söyledi. Bu sözleri 23 Eylül’de Türk gazetelerinde yayınlandı. Kayda değer hiçbir tepki olmadı.

Tartışma cumhuriyetin nasıl olacağı konusundaydı. Gazi, devrimci ve Tek Partili bir cumhuriyet kuruyordu. Rauf Bey, Karabekir ve Adıvar’lar gibi muhaliflerin düşüncesi ise evrimci ve muhalefete izin veren bir cumhuriyetti. Kimse saltanat istemiyordu.

Kemalizm, iktisadi ve toplumsal yapıyı değiştirmeye, sanayileşmeye ve şehirleşmeye değil, zihin ve kültür devrimine öncelik verdi. 1950’ye kadar köy-şehir nüfus oranları değişmeyecek, okuryazarlığa ihtiyaç duymayan kapalı köy hayatına harf devrimini götürmek de kolay olmayacaktı.

Gazi’nin “inkılap” programı bellidir. Anayasalarda “İnkılap Kanunları” adıyla yazılmıştır.

Atatürk’ün en yakınındaki kalemlerden Falih Rıfkı şöyle yazar:

“Atatürk’ün ilk bezginliğini Cumhuriyet’in onuncu yıldönümünde sezmiştim. Hepimiz kutlamaya heyecanla hazırlanıyorduk. Akşam sofralarından birinde Atatürk:

-Bana gelince, ben bir şey hissetmiyorum, demişti.

Büyük hareketlerin adamı idi. Devrimlerini bitirdikten sonra sanki artık hiç işi kalmamışa döndü. Acaba hastalığının da başlangıcı mı idi?” (Çankaya 1980 basım, s. 483)

Bezginliği, inkılap programının “bitmesinden” geliyordu. Fakat Hatay meselesi kritik aşamaya girince, doktorların hayatî tehlike uyarısına rağmen kalkıp Mersin’e gidecek askeri geçiş törenini izleyerek mesaj verecek, hastalığı ağırlaşacaktı.”

Not: Başlıklara tıklayarak yazıların tamamına ulaşabilirsiniz.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiMedya
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale “O”nun yolunda nice bayramlara
Sonraki Makale İşte Cumhuriyet’in ilân belgesi

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

GünlükManşet

İşte Cumhuriyet’in ilân belgesi

Medya Günlüğü
29 Ekim 2025
EditörGünlük

Casusluk üzerine uçuşmalar

Medya Günlüğü
29 Ekim 2025
*Günlük

Erdi Cumhuriyetim 102 yaşına…

Medya Günlüğü
29 Ekim 2025
EditörGünlük

Cumhuriyet demek demokrasi demek

Medya Günlüğü
29 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?