Pazartesi, 27 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
GünlükManşet

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 27 Ekim 2025 07:57
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

Aranan casus sonunda bulundu!-Barış Terkoğlu (Cumhuriyet)

“Dün bu yazı yazılırken, herkes, gazeteci Merdan Yanardağ ve İmamoğlu’na casusluk operasyonu yapılmasına basamak olan Hüseyin Gün’ü soruyordu. Cevabı, 3 aydır tutuklu olduğu dosyada var.

1974 yılında Almanya’da doğmuş. İlkokulu ve ortaokulu Mersin’de okumuş. Ailesi orta 3’te İngiltere’ye eğitime göndermiş. Liseyi bitirdikten sonra Londra’da genetik mühendisliğine girmiş. 1996’da okulu bitirmesinin ardından Cenevre’de petrol şirketinde işe başlamış. Bir yıl sonra Merrill Lynch Bankası’nda yoluna devam etmiş. 2004 yılına kadar çeşitli şirketlerde çalıştıktan sonra, 2004 yılında bir konferansta tanıştığı Seher Alaçam ile ortak Avicenna Kapital isimli yatırım firmasını kurmuş.

Alaçam ile nasıl bir ilişkisi var derseniz…

İş ortaklığından fazlası, Gün ona “manevi annem” diyor. Alaçam’ın parasına, hatta hayatına Gün yön veriyordu. Hüseyin Gün’den yaşça oldukça büyük olan Alaçam’ın, Ümit isminde bir de oğlu var. Gün’ün anlattığına göre Seher Alaçam, “haylaz bir hayat süren” oğlundan çok Hüseyin Gün’e güveniyordu. Şirket 2012’ye kadar ayakta kaldı. Buradan sonra kendi ifadesiyle teknoloji yatırımlarına yöneldi: “Bu yatırımlarımın bazılarında Seher Alaçam ve Latif Aral Aliş isimli şahıs vardı. Kendisi aile dostum olur. Bu kişiyle de Sargun Savunma Sanayi isimli bir şirket kurmuştum.”

Merdan Yanardağ’ı günlerdir manşet yapanlar farkında mı bilmem…

Gün’ün “aile dostum”, “birlikte şirket kurduk” dediği Aliş, savunma sanayinde herkesin bildiği Sarsılmaz Savunma’nın sahibi. ATAK, HÜRKUŞ, HÜRJET, KAAN gibi projelerde devletle birlikte çalışıyor.

Gün, çoğunlukla İngiltere’de yaşıyordu, Türkiye’ye geldiğinde ise Seher Alaçam’ın evinde kalıyordu. Alaçam, 2022 yılında evinin havuzunda ölü bulundu. Alaçam’ın ölümünün ardından bir süre daha o evde yaşadı. Sonra adresini değiştirdi. 2024’te Şişli’de aldığı eve taşındı.

Her şey 2 Mart 2025 günü 112’ye Seher Alaçam’ın öz oğlunun yaptığı ihbarla başladı. İhbar kayıtlara şöyle girmiş:

“Hüseyin Gün Türk ve İngiliz vatandaşı. İsrail ve Amerika için çalışıyor. Yabancı istihbaratla çalışıyor. Yeni çıkan asker şahısların projelerini çalar. 2005’ten beri tanıyorum. Annemin evinde yazılı dosyalar bırakmış, orada gördüm, ekiplere teslim edebilirim. Kriptolu telefon kullanıyor. Başka ülkelerin darbeleriyle bağlantılı olduğunu söyler.”

Oğul Ümit Alaçam, 6 Mart’ta tanık koltuğuna oturup, Hüseyin Gün’ü anlatmaya başladı. Gün’ün annesiyle ortak olduğunu, bu sayede tanıdığını, şirket evraklarını incelediğinde Hüseyin Gün’ün annesinden para kaçırdığını fark ettiğini söyledi.Asıl mesele…

Ümit Alaçam’ın anlattığına göre:

Hüseyin Gün, Türkiye’de savunma sanayi içinde işler yapıyordu. Bu sırada da ajanlık faaliyeti yürütüyordu. Devlet yetkililerine satmaya çalıştığı telefon kriptolama programı aslında İngiliz istihbaratının telefon dinleme oyunuydu. Lübnan’da Hizbullah’ın çağrı cihazlarını ve telefonları patlatmaktan, Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan’a kadar farklı ülkelerde karışıklık çıkarmaya kadar bir dizi istihbarat faaliyetinin içindeydi. Türkiye’de de yabancı devletlerin elçileriyle, dikkat çekmemek için sevgilisinin kafesinde görüşüyordu. Polise, Gün’ün sevgilisinin adını da verdi.

Alaçam, bunların bir kısmını Hüseyin Gün’ün kendisinden duyduğunu söylüyor, bir kısmını ise Gün’ün annesinin evinde bıraktığı bilgisayarlar, ajandalar, dosyalar, telefonlar hatta günlükten öğrendiğini söylüyordu. Bunları da polise teslim etti.”

Kemal Kılıçdaroğlu ‘yeni parti kuracak’ iddiasıyla ilgili tek cümle kurdu: Tümüyle palavra-Aytunç Erkin (Nefes)

“CHP’nin 38. Olağan ve 21. Olağanüstü Kurultaylarının iptali istemi mahkeme tarafından reddedildi. Mahkeme kararının ardından ‘mutlak butlan’ kararı çıktığı takdirde partinin başına dönmesi beklenen eski CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ilişkin tartışma yaratan bir iddia ortaya atıldı. Kılıçdaroğlu ve çevresi karara ilişkin bir değerlendirmede bulunmazken CHP eski liderine yakın isimlerin ‘yeni parti’ önerisi getireceği öne sürüldü. Gazeteci Sinan Burhan, “CHP içerisinde Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyen il ve ilçe başkanları ile milletvekilleri, artık yeni bir yol ayrımına gelmiş gözüküyor. Bazı isimlerin ‘yeni parti kuralım’ önerisini Kılıçdaroğlu’nun kapısına getireceği iddia ediliyor” dedi.

Bu konuyu Kemal Kılıçdaroğlu’na sordum, tek bir cümleyle yanıt verdi: “Tümüyle palavra.”

Bu konuda çok fazla konuşmak istemediğini anladım ve yakın çevresinden en etkili isim eski CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’yla konuştum.

Bülent Kuşoğlu’na “yeni parti çalışması var mı?” diye sordum.

Dedi ki:

PARTİYİ BIRAKMAYIZ: “Partili olan biziz. Partiyi bırakır mıyız? Tam tersine her zamankinden fazla sahip çıkmak gerekiyor. Hem içeriden hem dışarıdan yaşanan sıkıntıları görüyoruz ve partiye daha çok sahip çıkma zamanı olduğunu düşünüyoruz.”

Peki “Siyaseten devam edecekler mi?”

Kuşoğlu çok net konuştu:

SİYASET İDDİAMIZ YOK: “Siyaset devam etme planımız yok. Kemal Bey’in de yok. Mutlak butlan söz konusu olsaydı bir dönem çalışma yapacaktı. Siyaset iddiamız yok.”

O zaman Kılıçdaroğu ve arkadaşları ne yapacak? Bülent Kuşoğlu “Entelektüel çalışmalar sürecek. Dünyanın da değişim dönemindeyiz ve herkesin bir şeyler yapması gerekiyor” diye yanıt verdi.”

Çağlayan’da polis, polis, polis… Medyaya son gözdağı TELE1-Yalçın Doğan (T24)

“Deyim yerinde ise…

“Memleketin bütün polisleri…”

Dün Çağlayan Adliyesi’nde.

Bazı mitinglerde çok sayıda polise görev verildiğini anlatmak üzere, “üç kişiye bir polis düşüyor” denirken…

Dün bu söz tersine dönüyor, sanki…

“Üç, belki dört, beş polis düşüyor, tek bir kişiye!..”

Çevik kuvvet, özel kuvvet, normal kuvvet, her türlü kuvvet dün Çağlayan Adliyesi’nde görevli.

Gözaltına alındığı 19 Mart’tan bu yana Ekrem İmamoğlu ilk kez Silivri Cezaevi dışına çıkartılıyor, Çağlayan Adliyesi’nde “casusluk” iddiasıyla, ifadesi alınmak üzere.

İmamoğlu aleyhine açılan dava ve soruşturmalar zincirinin 13. halkası. Siyaset tarihinde rekor.

Çağlayan Adliyesi önündeki geniş alan dün polis arabalarıyla dolu, İmamoğlu’na destek için oraya giden insanlara ilk güçlük burada başlıyor. Her yerde polis barikatları.

Adliye binasının içi de öyle. Binada Baro’nun ofisi var, ofise gelen Baro üyeleri binaya alınmıyor.

Binaya ancak görevli yargıç ve savcılar girebiliyor.

Gazeteciler zaten bariyerlerin arkasında.

Ya avukatlar?..

Onlara da sınır getiriliyor.

Avukat Fikret İlkiz adliye binasına girmek istediğinde, polis engelliyor. İlkiz “Ben İmamoğlu’nun avukatıyım” deyince, polis “Vekaletnamenizi gösterin!..”

Fikret İlkiz “Buna yetkiniz yok” diye itiraz ediyor, polis çaresiz bir tonda, “Lütfen bizi idare edin, anlayış gösterin!..”

Kim veriyor bu emirleri?.. İçişleri Bakanı mı, Adalet Bakanı mı, ikisi birden mi?..

2025… Aylardan ekim, günlerden pazar, 26 Ekim.

Unutulacak gibi değil.

“Casusluk” suçlamasında hedeflerden bir başkası TELE 1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ. Üç gün önce gözaltına alınıyor.

TELE 1 Türkiye’nin önde gelen yayın kanallarından biri. Kurulduğundan bu yana, iktidarın arka bahçesi olmayı bir kenara itiyor, sadece gerçekleri yayınlıyor. Bu nedenle başı sık sık derde giriyor, hem kanalın hem Merdan Yanardağ’ın. İkide bir RTÜK para cezası veriyor, program durduruyor, ekran karartıyor, Yanardağ da çeşitli suçlamalarla belli sürelerle hapse giriyor.

Bu seferki “casusluk” suçlaması, muhalif medyaya en büyük gözdağı.

Ancak, bu kez basın özgürlüğü ve mülkiyet hakkı açısından kilometre taşlarından biri.

Daha önce bazı medya kuruluşlarında kayyım gerekçesi, yolsuzluk, kara para aklama suçlamaları iken…

TELE 1’e atanan kayyım, kanalın TMSF’ye devredilmesi “casusluk” suçlamasıyla bağlantılı.

Muhalefetin kazandığı belediyelerden spor kulüplerine, derneklere, TV kanallarından pek çok şirkete kayyım atanıyor ve TMSF’ye devrediliyor. El konulan şirket sayısı 1.100’ü aşıyor, TMSF şu anda en büyük holding.

Şirketler ve medya böylelikle AKP’nin gayrıresmi siciline geçiyor.

AKP’ye yakın yeni sermaye sınıfının oluşumunda TMSF önemli bir görev üstleniyor.”

Böyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz-Mehmet Ocaktan (Karar)

“CHP’nin 38. Olağan Kurultay’ından bu yana, ilk kez siyasi literatüre giren “mutlak butlan” diye bir hukuki kavramı tartışıyoruz. Yaklaşık iki yıldır, memleketi yönetmekle yükümlü olan iktidar dahil, bütün siyasi aktörler ve medya “CHP parçalanıyor”, “Kılıçdaroğlu CHP’ye Kayyum olarak atanacak” benzeri öylesine absürt bir gündeme mahkum olduk ki evine ekmek götürmekte zorlana insanların sesi bile duyulmaz oldu.

Neyse ki sonunda, Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP’nin 38. Olağan ve 21. Olağanüstü Kurultaylarının iptali istemiyle açılan davayı, ‘aktif husumet yokluğu’ ve ‘konusuz kalması’ gerekçeleriyle reddetti. Böylece siyasi bir kabus şimdilik sona erdi, hukuk da siyaset de biraz olsun nefes aldı.

Ancak anlaşılan o ki Türk siyasetinin kabusu öyle kolay kolay bitmeyecek… Butlan davası biter bitmez bu kez de Ekrem İmamoğlu’na yönelik ‘casusluk’ soruşturması başlatıldı.

“Evet epey bir süredir memlekette hukukun itibarsız hale geldiğini artık hepimiz çok iyi biliyoruz. Yaşanan hukuksuzluklar yüzünden toplumun adalete hasret kaldığını, gençlerin gelecek hayallerini kaybettiğini ve insanların nefes almakta bile zorluk çektiğini yazmaktan da konuşmaktan da çok yorulduk.

Ama ne yazık ki birileri, yeni suçlar icat ederek ülkenin gelecek hayallerini, umutlarını yok etmekten yorulmadı…

Bir ülkeyi yönetenler, adaletin terazisini elinde tutanlar ‘hakikat’ duygusundan bu kadar uzaklaşabilir mi?

Simgesel bir örnek haline geldiği için ifade etmek istiyorum. Bilindiği gibi Ekrem İmamoğlu, hiçbir hukuk literatüründe ceza karşılığı bulunmayan, ‘ahmak’ kelimesi yüzünden mahkum oldu, siyasi yasak aldı. Diploması iptal edildi, dava halen devam ediyor. Savcıya hakaret ve yolsuzluk davaları aynı şekilde devam ediyor. Bütün bunlar yeterli gelmemiş olmalı ki şimdi de ‘casusluk’ soruşturması başlatıldı.

nanıyorum ki elini vicdanına koyan herkes, her gün bir yenisi eklenerek devam eden bu davaların hukuki değil, daha çok siyasi bir planın parçası gibi okuyacaktır.

Neden bu tür ‘siyaset mühendisliği’ projeleriyle, bile bile kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz, doğrusu anlamak mümkün değil. Bakın, önümüzde yeni bir dünya şekilleniyor ama biz, kimsenin işine yaramayacak davalarla medeni dünyadan uzaklaşmakta ısrar ediyoruz.”

Yusuf Tekin zorunlu eğitim süresini kısaltarak neyi amaçlıyor?-Şahin Aybek (halktv.com.tr)

“Zorunlu, parasız eğitim süresinin kısaltılmasının, kaldırılmasının kaybedeni yoksul, emekçi halkın çocukları olacak. Kaybeden atama için yıllardır bekleyen, norm fazlası, öğretmen hareketliliği gibi isimlerle her geçen yıl artan bir şekilde fiili sürgünü yaşayan öğretmenler olacak.”

Eğitimci yazar Feray Aytekin Aydoğan ile eğitimimizin güncel problemlerini konuştuk.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin katıldığı programda “12 yıllık zorunlu eğitimin kısaltılması için hazırlanan raporun tamamlandığını ilk kabinede sunum yapılacağını ve cumhurbaşkanın onayına sunulacağını” açıkladı. Zorunlu eğitim süresi kısaltılması ile ne amaçlanıyor?

Öncelikle şu soruyu sorarak başlamak gerekir. Zorunlu eğitim tartışması ile ne amaçladıklarını konuşmadan önce şu soruyu soralım.

Son 23 yılda eğitimde değişim adıyla atılan her adımda çocuklar, gençler, öğretmenler, veliler, ülkemiz kazandı mı kaybetti mi?

Eğitimde bu denli büyük bir yıkım yaratan siyasi iktidar eğitim ile ilgili çocukların, gençlerin, toplumsal faydanın yararını esas alan bir değişime imza atar mı?

Bu soruların cevabı hepimiz için çok açık. 23 yılın sonunda eğitimde değişim adıyla atılan her adımda laik, kamusal, eşit, parasız, nitelikli eğitim hakkında ciddi bir tahribat yaratıldı.

1 milyonu aşkın öğretmenin, milyonlarca öğrencinin, velinin gündemi eğitim süresinin kısaltılması değil. Onların gündemi öğrencilerin eşit, parasız, bilimsel, nitelikli, kamusal eğitim hakkına, öğretmenlerin ise eşit haklara sahip güvenceli, insanca yaşama, çalışma hakkına sahip olması. Siyasi iktidarın kamusal, parasız, zorunlu eğitim hakkını çocukların ellerinden alma hazırlıkları yaptığını yaklaşık 2 yıldır takip ediyoruz.

Bu yıl Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) temel gündeminin bu başlık olacağı ise açıklamalarla, siyasi iktidarın politikalarının sözcüsü olan platform, dernek, vakıf, sendika adıyla çeşitli sermaye gruplarının ve tarikatların da içinde olduğu yapıların hazırladığı çalıştay raporları ile fazlasıyla açıktı.

Eğitimin bir hak olmaktan çıkarıldığı, yalnızca satın alınarak ulaşılabildiği onlarca adım atıldı. Şimdi ise eğitimde yaratılan bu yıkımın en büyük darbesine hazırlık yapılıyor. Eğitim kamusal bir hak olmaktan çıkarılıyor. Parasız, zorunlu eğitim hakkı Cumhuriyet’ in aydınlanma mücadelesinin kazanımı. Paraya ve siyasi güce sahip olanların ulaşabildiği bir ayrıcalık olan eğitimin bir yurttaşlık hakkı, kamusal bir hak olması aydınlanma mücadelesinin sonucuydu. Cumhuriyet kazanımıydı. Cumhuriyet kurulmadan önce eğitim yalnızca bir avuç saray ve saray eşrafının, toprak ağalarının elindeki ayrıcalıktı. 19 milyonu aşkın nüfusun okuryazar oranı yüzde 3 ila yüzde 5 arasında değişiyordu. Ülkemizde kamusal eğitim hakkı, parasız, zorunlu eğitim süresi Cumhuriyet’in ve yıllardır memleketin her yerinde sürdürülen eğitim hakkı mücadelesinin, emek mücadelesinin kazanımıdır.

Çünkü eğitim çocukların, gençlerin gelecek yaşantılarını değiştirmek için tek umuttu.”

Not: Başlıklara tıklayarak yazıların tamamına ulaşabilirsiniz.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiMedya
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale Mehmet Şüküroğlu çiziyor
Sonraki Makale İnternet neden yavaş?

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

İmparatorluğun para üzerinden çözülüşü

Metin Duyar
27 Ekim 2025
ManşetSerbest Kürsü

Bütçe rakamlarındaki acı gerçek

Yıldırım Aktuğan
27 Ekim 2025
GünlükManşet

İnternet neden yavaş?

Medya Günlüğü
27 Ekim 2025

Mehmet Şüküroğlu çiziyor

Mehmet Şüküroğlu
27 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?