Çarşamba, 29 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Günlük

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 16 Ekim 2025 19:44
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

Öcalan serbest bırakılacak mı?-Barış Terkoğlu (Cumhuriyet)

“Salı günü grup toplantısında “Neler oluyor” dedirten o polemik yaşandı. Zira DEM’e adım atarak “süreç”i başlatan, Öcalan için “Gelsin Meclis’te konuşsun” diyen MHP lideri, uzun süre sonra ilk kez DEM Parti’yi eleştirdi. Eleştirisinin sebebi, DEM grup toplantısında atılan Öcalan sloganları ve şehitleri “ceset” olarak tanımlayan vekilin konuşması gibi duruyordu. Ancak Bahçeli’nin ana mesajı devamında saklıydı: “Maksimalist taleplerin gündeme gelmesinden kaçınmalıyız.” Aynı gün DEM lideri Bakırhan, taleplerini sıralayıp “Hangisi maksimalist” diye sordu.

Gelgelelim, halen “maksimalizm” tartışmasının içeriğini anlayamamıştık. Ta ki ertesi gün PKK’nin Kandil kanadını temsil eden Duran Kalkan konuşana kadar: “Bu dağdan hiçbir savaşçıyı Apo’nun özgürlüğü dışında hiç kimse indiremez. Kırk yıl bekleseler de ulaşamazlar buna. Her türlü sözü söyleseler de ulaşamazlar. Kimse yapmaz, yaptıramaz. Kimse bizden de öyle bir şey beklemesin.”

Kalkan, Öcalan serbest bırakılmadan dağdan inmeyeceklerini açık bir şekilde söylüyordu. Belli ki Bahçeli’nin “maksimalist talep” diyerek kastettiği, “Öcalan’ın serbest bırakılması” önşartıydı. Nitekim Bahçeli de konuşmasında hatırlatma yapıyordu: “Kurucu önderin 27 Şubat açıklaması bize göre esastır, o esas üzerinde yürüyen her insan akıllı insan demektir.”

Zira Öcalan’ın 27 Şubat açıklaması önşartsız bir silah bırakma çağrısıydı. Belli ki Bahçeli’ye göre “Öcalan’ın özgürlüğü” maksimalist bir talep ve “o esaslar”ın dışına çıkmaktı.

Kalkan, aynı konuşmada, Bahçeli’nin işaret ettiği kongre kararlarının hayata geçmesi için “Bunu uygulayabilecek tek kişi Apo” dedi. “Biz uygulayamayız” diye devam etti. Belli ki “süreç” Öcalan’ın serbest bırakılmasında kilitlenmiş görünüyor. Kalkan’ın Bahçeli’ye geçen yılki sözlerini hatırlatması, “Unutmuşa benziyor, sözleri çok geriye düşmüş durumda, sadece bir ‘kurucu önder’ diyerek bizi kandıracağını sanıyor” sözleri de bu kilitlenmeyi doğruluyor.

Kalkan’ın Meclis’teki komisyondan çıkacaklar için “Dağ, doğura doğura fare doğuracak, sonunda yeni bir pişmanlık kanunu çıkaracaklar” demesi, “Alın öper misiniz, başınıza mı çalarsınız ne yaparsanız yapın” diye devam etmesi, Öcalan’ın serbest bırakılması dışındaki çözümler için “Boşuna beklerler” cevabı vermesi, Meclis komisyonunun atacağı adımların PKK için tali olduğunu gösteriyor.

Kısacası PKK için ana mesele şu: Öcalan dışarı çıkacak mı çıkmayacak mı? Aksinin Bahçeli, Erdoğan ya da DEM ne derse desin, komisyon hangi adımı atarsa atsın, “dağdan inmesi beklenenler” için kadük olacağı anlaşılıyor.”

Vicdanınız rahat mı Sayın Kiğılı?-Deniz Zeyrek (Nefes)

“Sene 2020’ydi.

Türkiye’nin en önemli tekstilcilerinden olan Abdullah Kiğılı, ekonomik krize dair önemli açıklamalar yapmıştı.

Tekstil sektörünün önemli temsilcilerinden biri olan Kiğılı, AK Parti iktidarına yakın bir isim olarak bilindiğinden, çok ciddi eleştiriler içeren sözleri muhalefet ve bağımsız medya tarafından çok önemsenmişti.

Ancak bu sözler iktidarın tepkisini de çekti ve dört ay sonra Kiğılı geri adım attı.

Geri adım dediysem, öyle böyle değil.

Kiğılı’nın 2021’in şubat ayında yaptığı açıklamanın bir bölümünü okursanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız:

“Erdoğan da Türkiye’nin ikinci büyük hamlesine imza attı. AK Parti ile ülkemiz 50 yıl ileriye gitti. Erdoğan Beyoğlu İlçe Başkanı’yken ben ANAP’ın il başkan yardımcılığını yapıyordum. O zamandan beri tanıyorum; ahde vefası çok olan bir lider.

Tarzını çok beğeniyorum. Özellikle son günlerde giydiği takım elbiseler, modayı yakından takip ettiğini de gösteriyor. Kravat seçimleri de çok zevkli. Kombini de çok iyi yapıyor. Çizgili takımları taşımak zordur. Ama Erdoğan çok iyi taşıyor. Uzun boylu ve fit oluşu da tabii etken buna…”

Kiğılı, eleştirel açıklamasını yaptığında Türkiye’de politika faizi yüzde 10 civarındaydı. Kiğılı’nın iktidarı göklere çıkardığı o günlerde ise enflasyon yükseliyor, hayat pahalılığı artmaya başlıyor, insanlar yoksulluğu derinden hissediyordu. Ayrıca bankaların kredi ve mevduat faizleriyle Merkez Bankası’nın politika faizi arasında ciddi bir uçurum vardı. Kasım 2020’de göreve gelen Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal da durumun farkında olacak ki enflasyonu frenlemek için faiz silahını çekmişti ve politika faizini kademeli olarak artırıyordu.

Bana, bir televizyon kanalında Kiğılı’nın ilk açıklamalarına 180 derece ters olan ve iktidara büyük övgüler içeren açıklamaları soruldu.

Türkiye’deki gerçeği görmezden gelerek yaptığı, iktidara adrese teslim selam çakan bu açıklamaların piyasalardaki ve gündelik hayattaki gerçeği yansıtmadığını bildiğimden, çok sert tepki gösterdim. İktidara yaranmak için gerçekleri eğip büktüğünü, tekstilciler can çekişirken Kiğılı’nın böyle bir tavır ortaya koyarak kendi sektörüne zarar verdiğini anlattım.

Bu sözlerim Kiğılı’yı rahatsız etmiş olacak ki ortak bir tanıdığımız arayarak Kiğılı’ya haksızlık ettiğimi söyledi. Kiğılı’nın tepkisini de ileten ortak tanıdık, bizi görüştürebileceğini söyledi.

Görüşme fırsatımız olmadı ama ben Kiğılı’nın açıklamalarıyla ilgili görüşlerimi tekrarlamayı tercih ettim.”

Bir de “bu işi” bilmeseydi halimiz ne olurdu?Mehmet Y. Yılmaz (T24)

“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta Azerbaycan’dan dönerken dekoru tamamlasınlar diye uçakta bulundurulan gazeteci süsü verilmiş maiyet memurlarına ekonomi ile ilgili açıklamalar yaptı.

Aradan bir hafta geçti ama öyle bir şey söyledi ki gönlüm Trump Anlaşması’nın gölgesinde kalmasını istemedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eylül ayında enflasyonda görülen artış nedeniyle yüreklere su serpti! (Nasıl? Cümlenin böyle bitmesi biraz gayret edersem uçakta bir koltuk kapabileceğimin bir işareti olabilir mi acaba?)

Cumhurbaşkanı “Biz bu işi (enflasyonla mücadeleyi) biliyoruz; Türkiye ekonomisi, hiç endişe etmeyin, güçlü temeller üzerinde yükseliyor” dedi.

Orada da durmadı: “Geçmişte bu mücadeleyi biz başarıya ulaştırdık. Bugün yine biz ulaşırız. Çünkü biz bu konuda deneyimliyiz. Bu işi biliyoruz ve bundan nasıl sıyrılırız, bunun gayreti içerisindeyiz.”

Doğrusunu isterseniz bu sözlerini okuduğum gün diş tedavisinden yeni çıkmıştım ve sırtımdan aşağıya doğru süzülen soğuk terin hangisinden kaynaklandığına karar verememiştim.

Çünkü Cumhurbaşkanı en son “ben bu işi bilirim, iktisatçıyım” dediğinden beri ekonominin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir!

Bu sözlerinin ardından “nas var nas, sana bana ne oluyor” diyerek iktisat teorisine büyük katkısını açıkladığı gün (faiz sebep, enflasyon sonuç teorisi) 1 ABD doları almak için 18 lira 35 kuruş yeterli oluyordu.

“Biz bu işi biliyoruz” dediği gün ise aynı Amerikan dolarını alabilmek için 41 lira 62 kuruşu gözden çıkarmak gerekiyordu.

İki cümle arasındaki 3 yıl 10 aylık sürede hiçbirimizin geliri bu kadar artmadı.

En zenginimiz bile bu iki cümle arasında geçen sürede fakirleşti, tünelin ucunda da ışık görünmüyor.

Çünkü Cumhurbaşkanı her ne kadar “biz günü kurtaran değil, geleceği inşa eden bir program yürütüyoruz” dese de ortada yürüyen başı sonu belli bir program filan yok.”

Bahçeli’nin “Alevi Açılımı”ndan ne anlamalıyız?-İsmail Pehlivan (halktv.com.tr)

“ürkiye Cumhuriyeti, Alevilerin yüzyıllardır süren güvende olma ve inancını özgürce yaşama arayışına cevap veremedi.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında, Aleviler “özgürlük” ve “eşit yurttaşlık” umudunu taşıyordu. Çünkü demokratik cumhuriyetin laiklik ilkesi, teoride, herkesin inanç ve düşünce özgürlüğünü güvence altına alacak bir çerçeve sunuyordu.

Ancak Cumhuriyet’in Tekke ve Zaviyelerin kapatılması kararı, Cemevlerini de kapsayarak Alevilerin kurumsal yapısını önemli ölçüde işlevsiz hale getirdi. Bu dönemde Anadolu Alevi Ocak Sistemi hızla etki alanlarını yitirmeye yüz tuttu. Devletin laiklik ilkesine rağmen, bir fetva kurumuna dönüşen Diyanet İşleri Başkanlığı, Sünni-Selefi-Hanefiliği resmi din olarak yerleştirdi. Bu durum, Aleviliği kamusal alandan silmeye veya dönüştürmeye yönelik uygulamalara neden oldu. Günümüzde bir Alevi’nin kaymakam bile yapılmaması ile Alevi köylerine zorla ve tehditle cami yaptırılması bu anlayışın en bariz örneğidir.

Hünkar Hacı Bektaş Veli, Kadıncık Ana ile erenlerin yurdu olan Sulucakarahöyük’te (Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesi) Alevileri bölen, birbirine düşüren bir beton yığını yükseldi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bir zamanlar Hollanda Alevi Birlikleri Federasyonu Başkanı olan Hacıbektaşlı Fuat Doğan’dan satın aldığı arsayı, kendi yandaş derneğine bağışlayarak yaptırdığı binanın 11 Ekim’de açılışı gerçekleşti. Adına da ‘Dergah’ dediler. Anlayacağımız bu bina Hacı Bektaş Veli Dergahı’na alternatif bir sözde “Dergah”.. Bu yapıya rızalığı olmayan Anadolu Alevileri’nin büyük çoğunluğu bu haddini aşan girişimi kabul etmemektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM’ndeki son parti gurubundaki açıklamaları, partisinin Alevi toplumuna yaklaşımındaki kavramsal çerçevesini de ortaya koydu. MHP’nin bu “Alevi Açılımı”, siyaset kurumunun yakın tarihinde önemli bir dönemeç olabilir.

Türk-İslam Sentezci anlayışın önemli temsilcilerinden olan Bahçeli’nin bu çıkışının ana ekseni, “Alevi-İslam” kavramını merkeze koyan bir yaklaşımla şekilleniyor. Bahçeli, mezhep temelli ayrılıkları reddederek, Türk İslam şemsiyesi altında birleşmeyi vurgulayarak şöyle dedi:

“İşin özünde hepimiz Müslüman değil miyiz? Hepimizin Allah’ı bir, Peygamberi bir, kitabı bir, kıblesi bir, itikadı bir değil mi? Hepimiz Türk milletinin onurlu ve şerefli mensupları değil miyiz?”

Bu ifadeler, MHP’nin söylemini “Müslüman ve Türk kardeşliği” temelinde inşa etme, Alevi toplumunu bu ulusal ve inançsal eksende asimile etme çabasını açıkça göstermektedir. Bahçeli’nin “hem Alevi’yiz, hem Sünni; hepsinden evveli de Müslüman Türk milletiyiz.” bu sözü, Alevileri asimilasyona tabi tutarak ‘birleştirici’ vizyonun özeti niteliğindedir.”

Tekstil-giyimde 316 bin kişi kovuldu-İbrahim Kahveci (Karar)

“Temmuz ayı SGK verilerine göre ülkemizde özel sektör statüsünde çalışan 16 milyon 981 bin kişi aylık 49.304 lira brüt ücret alıyor.

İşçi statüsünde çalışan kamu işçisi 59.628 TL alırken özel sektörde ücretler 47.874 TL.

362 bin kişinin çalıştığı tekstil sektöründe 43.596 lira olan brüt ücretler 540 bin kişinin çalıştığı giyim sektöründe 31.907 liradır.

Bu arada şu notu düşelim: Bundan tam üç yıl önce giyim sektöründe çalışan sayısı 723 bin kişiymiş. Şimdi bu sayı 540 bin kişi. (Temmuz 2023-Temmuz 2025)

Vurulan sadece giyim sektörü olmamış; mesela tekstil sektöründe de kan kaybı var. 3 yıl önce tekstil-giyim sektörü birlikte ele alındığında 1 milyon 220 bin çalışan vardı. Şimdi bu çalışan sayısı 903 bin kişi.

Son 3 yılda 316 bin tekstil-giyim çalışanı işten atılmış. İşten atılanların 183 bini giyim sektöründen 133 bini de tekstil sektöründen.

Yine 3 yıl önce 61.984 olan işyeri sayısı şimdi 55.672’ye gerilemiş. Yani 6.312 işyeri kapanmış.
Burada bir ayrıntı daha vereyim: Tekstil-giyim sektöründe bir işyerinde ortalama 16 kişi çalışıyor.

Oysa 3 yıl önce ortalama çalışan sayısı 20 kişiymiş.

Ne oldu biliyor musunuz? Kapanan 6.312 işyerinde ortalama çalışan sayısı 50 kişiymiş.

Yani küçükler değil, tersine büyükler kapanmış… Veya çekip gitmişler.”

Not: Başlıklara tıklayarak yazıların tamamına ulaşabilirsiniz.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiMedya
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale Filistin-İsrail çatışması ve Gazze barışı
Sonraki Makale Devletin “çatısı” delindiğinde

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

GünlükManşet

Türk tarihinde bir ilk

Medya Günlüğü
29 Ekim 2025
GünlükManşet

Ukrayna’da ne oluyor?

Medya Günlüğü
29 Ekim 2025

Mehmet Şüküroğlu çiziyor

Mehmet Şüküroğlu
29 Ekim 2025
GünlükManşet

Rusların BMW aşkı

Medya Günlüğü
29 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?