Cumartesi, 8 Kas 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Günlük

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 10 Ekim 2025 14:52
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

AKP’nin çıkış yolu-Sertaç Eş (Cumhuriyet)

“Bir yanda AKP ve MHP’nin omurgasını oluşturduğu Cumhur iktidarının PKK ve DEM Parti ile yürüttüğü süreç var. İşin boyutu; mahkemelerin yargıladığı, “PKK terör örgütü liderliği” suçlamasıyla mahkûm ettiği Abdullah Öcalan için TBMM çatısı altında övücü sloganların atılmasına kadar vardı. Bu yaklaşımın başta MHP olmak üzere AKP’yi de yıprattığı biliniyor. Bir grubun “uç heveslerini” tatmin edecek davranışların Kürt yurttaşlara bir yarar sağlayacağını düşünmek de yanılgıdır.

Diğer yanda Silivri var. AKP iktidarı döneminde hukuk zorlamalarıyla simgeleşti. Hâlâ zihinlerde şu soru: Bu insanlar niye içeride?

Aykut Erdoğdu’dan bir mektup aldık. Kendisini, yolsuzluklara karşı verdiği mücadeleyle, hatta bu nedenle aldığı tehditlerle biliriz. Gelin görün ki bir kişinin iddialarıyla Silivri’de tutuluyor. Yaşanan çelişkileri görünce, vicdan kanıyor ve şu soru akla geliyor: Aykut Erdoğdu birini mi öldürdü, nedir bu zulüm?

AKP iktidarı hep benzer çelişkiler içinde oldu. Ekonomiden dış politikaya, Suriye konusuna değin örnek çok. Ama artık çelişkiler büyük yarıklara dönüşmeye başladı. Siyasetin ana sütunu halka güven vermektir. AKP ve ortağı MHP artık bu konuda başarısız. Bu nedenle yan yollara sapılıyor. TBMM’nin açılışında anlık akla gelen bir imaj çalışması buna örnek: CHP dışında tüm muhalefet liderlerinin Erdoğan etrafında toplandığı görüntüsü oluşturacak fotoğraf. Evet, AKP artık bunlara muhtaç. Çünkü iç siyasette, ekonomide işler iyi gitmiyor. Dış politikada Suriye boyutuyla durum belirsiz. ABD’nin YPG’ye ne telkinlerde bulunduğu henüz bilinmiyor. Buradan yola çıkılırsa iktidarın PKK ile yürüttüğü süreç bir anda anlamsızlaşabilir.

Gelelim AKP’nin mevcut durumuna. Yeniden yapılandırılıyor. Bürokrasiden parti kadrolarına kadar… Kafalarda kurgulanan takvim için zaman daralıyor. Kalan zaman AKP’nin anayasa değişikliği ve seçim takvimiyle örtüşmüyor. Her an ekonomi propagandası bir yana bırakılarak yeni siyasi girişimlerle Erdoğan’ın yeniden adaylığı zorlanabilir. Ayrıca önümüzdeki süreçte baskının daha da artacağı konuşuluyor kulislerde. Zaman daraldıkça CHP kilit konuma gelebilir.”

Ülkücü avukat Serdar Öktem’i kim öldürdü: Araması bulunan zanlı nasıl yakalanamadı?-Tolga Şardan (T24)

“Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in sokak ortasında öldürülmesine ilişkin davanın sanıklarından ülkücü avukat Serdar Öktem’e yönelik suikastın üzerindeki sır perdesi henüz aydınlanmış değil.

Her ne kadar cinayetin failleri ve yardım edenler yakalanmış, saldırıda kullanıldığı ifade edilen silahlar ele geçirilmiş olsa da Öktem’in neden ve kimler tarafından öldürüldüğü kolay çözülemeyecek.

Tıpkı Ateş gibi yol ortasında öldürülen Öktem’e yönelik eylemin ne kadar profesyonel olduğunu anlamak için otopsi raporuna bakmak yeterli.

Ankara’da 30 Aralık 2022 günü Ateş’e yönelik saldırıyı gerçekleştiren katiller, yargılama sırasında eski Ülkü Ocakları Başkanı’nı “korkutmak” amacıyla silahlarını ateşlediklerini iddia etmişti.

Oysa Öktem’e ateş edenlerin doğrudan “öldürme” niyetiyle silahlarını doğrulttukları anlaşılıyor. Üstelik ikisi otomatik tüfek, ikisi tabanca olmak üzere dört silahla!

İşi sağlama almak için kuşkusuz!

Sinan Ateş cinayetinin “kara kutusu” olarak tanımlanan Öktem, suikasttan bir ay sonra gözaltına alındı ve tutuklandı.

Cinayet davasının sonuçlandığı Ekim 2024’te tahliye edildi.

Öktem, Ülkü Ocakları’nda genel başkan yardımcılığı yaparken aynı zamanda MHP’li avukatlar grubunun önde gelen isimlerindendi.

Kadıköy’de 2017’de kadınlara yönelik tacize karşı çıktığı için bıçaklanarak öldürülen öğretmen Bahadır Grammeşin’in katil zanlısı Erkan Çınar’ın avukatıydı.

İstanbul Gülsuyu’nda 2013’te uyuşturucuya karşı yürüyüşte, protestocuların üzerine ateş açılması sonucu Hasan Ferit Gedik’in başından vurularak öldürülmesi olayına karışan Doğukan Çep’i savundu. Aynı Doğukan Çep, Sinan Ateş cinayetinde yine sahnedeydi.

Dahası Sinan Ateş cinayetinde “kavşak noktası”ndaydı.

Polis çocuğu ve MHP’li olma etiketiyle İstanbul’da hemen her dönem üst düzey polis müdürleriyle tanışıktı. Adliyede de işleri yolundaydı.

Hatta Sinan Ateş suikastı sonrasında hakkında başlatılan adli soruşturma kapsamında Emniyet Genel Müdürlüğü’nün kurumsal vekâletine sahip kurum dışı avukatlar arasında olduğunu biliniyor. Tabii bu dönemdeki İçişleri Bakanı koltuğunda kimin oturduğunu söylememe gerek yok sanırım!

Gelelim, Öktem’in öldürülmesine.

Otopsi ön raporuna göre; kafasına isabet eden bir, yüzüne isabet eden bir ve sol koluna isabet eden bir “öldürücü kurşun” Öktem’in ölümüne neden oldu. Dahası yine vücudunun farklı yerlerinde çok sayıda mermi girişi tespit edildi.

Dediğim gibi planlı bir eylem gerçekleştirildi Öktem’e yönelik.

Saldırıdan çok kısa süre sonra sosyal medyadan ortaya bir belge çıkıverdi hemen. Bu belgeye göre; Öktem, İstanbul Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’nce (OSM) yürütülen suç örgütü soruşturmasında Daltonlar adlı çetenin hedefindeydi.

İstanbul Emniyeti OSM Şubesi, bu bilgiyi 25 Ağustos 2025 günü saat 20.30’da Öktem’in evinin ve iş yerinin bulunduğu Bakırköy ve Şişli İlçe Emniyet Müdürlükleri’ne resmi yazıyla yollamış.

Bu belgenin kamuoyuna yansımasıyla beraber bir başka resmi yazı daha düştü internete. İkinci belgeye göre de can güvenliğinin sağlanması amacıyla “çağrı sistemi koruma” uygulaması çerçevesinde Öktem’e tebligat yapılmış.

Söz konusu tebliğ ve tebellüğ belgesinin tarihi 9 Temmuz 2025!

İki belge arasında neredeyse yedi hafta var. Nedense hiç kimse bu tarih farkını dikkate almadı.

İstanbul Emniyeti OSM Şubesi, söz konusu bilgiyi yazının kaleme alındığı tarihlerde edinip kendi birimlerine “can güvenliğinin sağlanması” uyarısını yaptıysa, o halde 9 Temmuz 2025’te yapılan can güvenliğinden koruma tebligatının anlamı nedir?

İstanbul Emniyeti bir açıklama yaparsa kamuoyunun kafa karışıklığı ortadan kalkar.

Ama belki İstanbul Emniyeti’ni yönetenler de bu kafa karışıklığının devamı yönünde görüşe sahiptir!”

Ankara kulislerindeki Öcalan iddiası-Uğur Ergan (halktv.com.tr)

“DEM içinde önemli bir kesimin beklentisi, 9 yıldan bu yana tutuklu Selahattin Demirtaş’ın, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) itiraz süresinin dolduğu geçen Çarşamba günü (8 Ekim) serbest bırakılması yönündeydi.

Adalet Bakanlığı 7 Ekim günü yaptığı başvuruyla Demirtaş hakkında verilmiş kararın AİHM Büyük Daire’de yeniden ele alınmasını isteyerek, bu beklentiyi en azından teknik olarak boşa çıkardı.

Hoş, Türkiye bu başvuruyu yapmasaydı da AİHM kararlarına rağmen Demirtaş’ın ve Figen Yüksekdağ’ın tahliye edileceğini umut edenlerin sayısı çok fazla değil. Osman Kavala örneğinde olduğu gibi. (Umarım yanılırım.)

DEM’in de doğrudan içinde olduğu “Terörsüz Türkiye” projesiyle ilgili başkentte kapalı kapılar ardında birçok iddia konuşuluyor.

İddia diyorum çünkü kimse çıkıp, Türkiye’nin içinde bulunduğu korku ortamında her şeyi açıklıkla anlatmıyor.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin TBMM’de kurulmuş komisyonun İmralı’da terörist başı Öcalan’ın ayağına gitmesi çağrısı yaparak vites yükselttiği “Terörsüz Türkiye” projesi, toplum içinde istenilen düzeyde maya tutmuyor.

İktidar bu projenin Erdoğan’a bir dönem daha cumhurbaşkanlığı için devreye sokulduğu algısını bir türlü yıkamıyor.

Kimilerine göre, Erdoğan’a siyasi hayatında korkuyu yaşatan, toplumda karşılığı olan Ekrem İmamoğlu ve Selahattin Demirtaş içeride tutulduğu sürece bu projenin hayat geçmesi çok da mümkün görünmüyor.

İç siyasi gelişmelerin yanı sıra Suriye’de SDG’nin hem maddi, hem de silah olarak ABD’den yeniden destek alması da, işin diğer olumsuz boyutu.

İmamoğlu biri tekrar seçim olmak üzere, İstanbul’da üç kez üst üste Erdoğan’ı yenerek gücünü zaten göstermiş durumda.

Peki Demirtaş korkusunun gerekçeleri neler?

İktidar neden, daha çok sahada siyaseti benimsediği söylenen Demirtaş yerine, “bebek katili” damgası yemiş, liderliği tartışmalı hale gelmiş bir terör örgütünün başıyla iş birliğinde ısrar ediyor?

O zaman gelelim başkentin kulislerinde fısıldanan iddialara:

Demirtaş’ın “seni başkan seçtirmeyeceğiz” sözü unutulmuş değil. Demirtaş’ı, Öcalan’dan ayıran en önemli faktör, Türk solunda hatta sosyal demokrat kesimde de karşılığının olması. Özellikle genç Kürt ve Türk seçmenin sempatisi kaybolmuş değil. 7 Haziran 2015 seçiminde HDP’nin yüzde 13.1 oranında oy almasında o zamanki eş başkanlar Demirtaş ve Yüksekdağ’ın payı çok büyük. Erdoğan, İmamoğlu ile birlikte Türk seçmende etkili olan Demirtaş’ın yaratacağı sinerjiden çekiniyor. (Bunları başkentin her köşesinde duyabilirsiniz.)”

Borsada vurgun nasıl yapılır?-İbrahim Kahveci (Karar)

“Uzun yıllar önce borsada yapılan yolsuzluk, usulsüzlük gibi durumları yazardım. Sonra bir gün “İbrahim seni susturacaklar” uyarısı geldi.

Ve çok geçmeden 15 günde 11 lot zararına işlemi manipülasyon olarak gören SPK’nın suç duyurusu elime ulaştı.

Önce borsadaki lisans sınavlarım iptal edildi; yani borsa piyasasında çalışma hayatım iptal edildi. Sonra yargılama başladı ve ikinci duruşmaya geçmeden mahkeme hakimi değişerek çok acil kapsamında haftada bir duruşmaya geçildi.

Sonuç: Tavandan 3 yıl hapis.

Gazetecilik serüvenim böyle başladı da diyebilirim. Susturulmak istenirken medyaya geçmiş oldum.

Klasik Yöntem – Manipülasyon: Klasik borsa vurgunu dediğimiz olay manipülasyon olarak halka sunuluyor. Bir veya birkaç borsa oyuncusu bir hisse fiyatını düşükten alıp yükseltirler. Sonra da yüksek fiyattan bu hisseleri satmaya çalışırlar.

Bu vurgun yöntemi çok ama çok risklidir. Hatta birçok borsa spekülatörü bu yöntem yüzünden servetlerini kaybetmiştir. Hem riski büyüktür hem de en gözde ceza içeren işlemlerdir.

Mesela hisse fiyatı çok çıkan şirketin patronu pat diye elindeki hisseleri satabilir… Ya da bedelli sermaye artırımlarını peşpeşe yapabilir.

Ayrıca SPK size maddi ceza kesebilir ve borsa yönetimi işlemleri kısıtlayabilir. Mesela kredili işlemi yasaklayabileceği gibi takas işlemini de geciktirebilir. Yani bugün aldığınız hisseyi ertesi gün satabilmek gibi.

Manipülasyon bir miktar sübjektif değerlendirmeler içerdiği için günlük oyuncular açısından çok risklidir. Hatta ekonomi basınında da en tatlı ve basit konu manipülasyon olduğundan kendinizi sayfalarda da bulabilirsiniz.

Ben şahsen bugüne kadar manipülasyon konularına hiç girmedim.

Benim için ikinci vurgun yöntemi daha önemliydi:

Patron Operasyonları: Geçmişte en fazla konuşulması gereken ama en az konuşulan vurgun yöntemi buydu. Patronlar kiralık katil misali bir veya bir kısım oyuncu ile işbirliğine giderek planlı-programlı operasyon çekerler.

Burada asıl hakim olan patrondur. Mesela bedelli sermaye artımı öncesi hisse yukarı çekilir; sonra patron büyük bir bedelli artırımına gider. Hatta bir de bakmışsınız ki, “şirketim yabancılara satılıyor” açıklaması yapan patron borsada son hisselerini de satmıştır…

Ve şirket iflas eder.”

“Gerçek Türkiye fotoğrafı” ve Erdoğan’ın gizli itirafı-Berkant Gültekin (BirGün)

“10 Ekim 2015’te barış ve kardeşlik için bir araya geldikleri Ankara Tren Garı önünde yaşamdan koparılan 103 yurttaşımızın anısına saygıyla…

Meclis açılışından yansıyan fotoğraflar günlerdir tartışılmaya devam ediyor. Çünkü o görüntüler, 1 Ekim’e dair sıradan hatıralar olarak kalmak yerine Türkiye siyasetindeki pozisyon alışlara dair bazı önemli soruların sorulmasına ve eleştirilerin yapılmasına vesile oldu. Ülke kritik bir virajdayken siyasetteki her karenin artık özel bir anlamı var.

İktidar sözcüleri, Erdoğan ile CHP dışında kalan muhalefeti yan yana, sıcak temas halinde gösteren fotoğraflardan memnun olduklarını daha önceden beyan etmişti. Önceki gün de fotoğrafın başrolünden açıklama geldi. Erdoğan, yurt dışı dönüşü uçakta yaptığı konuşmada, “O kare, gerçek Türkiye fotoğrafıdır. Birileri Türkiye’yi kamplara bölünmüş, paramparça gibi göstermeye çalışıyor, ancak hakikat oradaki birlik ve beraberlik tablosudur. O tablonun parçası olamayanlar, oturup kendilerini hesaba çekmelidir” dedi.

Erdoğan’ın sözleri gösteriyor ki Meclis açılışında çekilen fotoğraflar, gelişigüzel oluşan bir anı değil, iktidarın yeni dönem Türkiye siyasetine ilişkin planlarını yansıtıyor. CHP’nin açılışa katılmayacağı, diğer muhalefet partilerinin hazır bulunacağı biliniyordu. Muhtemelen o karelerin tümü, ilgili propaganda ekibi tarafından önceden tasarlanmış; Erdoğan’ın duruşuna, onun ve etrafındakilerin beden diline, açılara ve görüntülerin medyaya nasıl servis edileceğine varıncaya kadar tüm detaylara ince ince çalışılmıştı. Fotoğraflardan sonra iktidar ve onun görüşlerini yansıtan odakların yorumları bunu doğrular nitelikte.

İktidara yakın isimlerden A. Selvi de dün köşesinden açık açık yazdı; “Erdoğan, yeni dönemde CHP’yi yalnızlaştırmak için mücadele edecek. CHP ile diğer muhalefet partilerinin arasını açmaya özen gösterecek. CHP’yi muhalefette tek başına bırakmak için çalışacak.” Selvi’nin dediğine göre Özgür Özel gerilim siyaseti izliyormuş. “Gerilim siyaseti” dediği, partiyi adaletsizliğe teslim etmemek, seçilmişlerin ve seçmenlerin hukukunu korumak ve en önemlisi de değişim talep eden bir muhalefet çizgisinde ısrarcı olmak. Özel’e “gerilimci” diyen Selvi’nin gözünde “kucaklayıcı siyaset” yürüten ise en büyük rakibi (İmamoğlu) cezaevinde olan partili Cumhurbaşkanı Erdoğan… Böyle kucaklayıcılık tarihte az bulunur sahiden. Selvi’nin, sahip olduğu bu gerçeklik algısıyla, çok daha iyi makamları hak ettiğini söylemeden geçmeyelim.”

Not: Başlıklara tıklayarak yazıların tamamına ulaşabilirsiniz.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

 

EtiketlendiMedya
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale Görünmeyen kafeslerimiz…
Sonraki Makale Orta Doğu’nun görünmez denge mimarları

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

GünlükManşet

“Parçalanan” gazetecilik

Medya Günlüğü
8 Kasım 2025

Mehmet Şüküroğlu çiziyor

Mehmet Şüküroğlu
8 Kasım 2025
Günlük

“Cennetten gönderildiniz!”

Medya Günlüğü
8 Kasım 2025
EditörGünlük

Atatürk’e Armağan Şarkılar

Medya Günlüğü
8 Kasım 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?