Cuma, 3 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
GünlükManşet

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 2 Ekim 2025 07:19
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

Tarihin arka duruşması-Barış Terkoğlu (Cumhuriyet)

“Bir zamanlar aynı stüdyoda tarih konuşurlardı. Kimi kızarak kimi alkışlayarak izlerdi. Aynı masada farklı görüşler buluşurdu. Sonra medya da değişti programlar da. Konuşmaya devam etmeyi geçtim… Patron değiştiren kanala bile el kondu. Bu sırada masa zaten çoktan dağıldı.

Biliyorsunuz Fatih Altaylı o masadan kalktıktan sonra YouTube’da devam etti. Türkiye’nin açık ara en çok izlenen gazetecilik programını yaptı. İçeriği de iktidarı kızdırıyordu.

“Halkın yüzde 70’i cumhurbaşkanının ömür boyu cumhurbaşkanlığına karşıymış, ne diyorsunuz” sorusuna verdiği yanıtın 29 saniyesinden bahane buldular. Osmanlı sultanlarının bile sınırsız iktidara sahip olmadığını anlattığı cevaptan “cumhurbaşkanına tehdit” suçu ürettiler.

Ben de sizin gibi, “Acaba Altaylı’nın bir dönem aynı masada tarih konuştuğu isimler bu mesele hakkında ne düşünüyor” diye merak ettim. Öğrendim ki Murat Bardakçı ve İlber Ortaylı dosyaya bir görüş vermiş. Merakla okudum.

Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu üyeliği de yapan tarihçi Murat Bardakçı, verdiği mütalaada şunları söyledi:

“Osmanlı tarihinde, padişah öldürmelerinin örnekleri mevcuttur. Yeniçerilerin ayaklanmaları üzerine tahttan indirilen padişahlardan beşi katledilmiştir. Yine tahtından indirilen bir padişahın ölümünün cinayet olup olmadığı, bugün de tartışılmaktadır.”

II. Bayezit, Genç Osman, Sultan İbrahim, Üçüncü Selim, Dördüncü Mustafa’nın katlini ve Sultan Abdülaziz’in tartışmalı ölümünü anlatan Bardakçı, Altaylı’nın programı için şu ifadeleri kullandı: “Dava konusu konuşmada, yapılan anketin sonuçlarını değerlendiren Fatih Altaylı’nın, yorumunu Osmanlı tarihi ile ilgili yukarıda sıraladığımız tarihsel gerçeklerle anlatmaya çalıştığı sonucuna varıldığını, sayın mahkemenizin takdirine sunarım.”

Mütalaasını “Medipol Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi ve Galatasaray Üniversitesi Hukuk Tarihi öğretim üyesi” titriyle imzalayan Ortaylı da bir tarih profesörü olarak Altaylı’nın programdaki ifadelerinin gerçek olup olmadığını incelemiş: “Osmanlı tarihinde hal dediğimiz vakıa ilk önce II. Bayezit’in, oğlu büyük komutan Yavuz Selim Han tarafından tahttan indirilmesiyle başlar. (…) Genç Osman’ın da hali aynı şekilde olmuştur. (…) I. İbrahim ruhsal bozukluktan dolayı yine fetva ile hal edilmiştir. Dördüncü Mehmet için de söz konusu hal, şeri vakıalara ve verilen fetvalara uygundur.”

Kurtulmuş acı gerçeği neden sakladı?-Deniz Zeyrek (Nefes)

“1 Ekim 2025 günü her yıl olduğu gibi TBMM’nin yeni yasama yılına başlama törenlerini izlemek üzere Meclis’e gittim.

Meclise çıkan yollarda yüzlerce polis görev yapıyordu. Aynı güzergahın üzerinde de bir polis helikopteri dolanıyordu.

Bu aslında TBMM’nin açılış gününe özel bir durum değil. Cumhurbaşkanı’na uygulanan rutin koruma önlemleri.

TBMM Kampüsünün içi de aynı durumdaydı. Vekillerden, siyasetçilerden, gazetecilerden çok koruma polisi vardı.

Bir de siyah ve devasa makam araçları dikkat çekiyordu. Türkiye’yi yönetenlerin makam arabalarına bir de diplomatik misyonun makam araçları eklenince TBMM’nin her yeri adeta evrenin en pahalı araçlarının sergilendiği bir otomobil galerisine dönmüştü.

TBMM Genel Kurulu içinde bulunan basın locasına girip oturduğumda ilk iş localara bakmak oldu. Bir tarafta kabine, üst düzey bürokratlar, diğer tarafta kordiplomatik ve eski TBMM Başkanları oturuyordu.

Bu vesileyle Binali Yıldırım, Mustafa Şentop, Bülent Arınç, İsmet Yılmaz, İsmail Kahraman, Mehmet Ali Şahin gibi eski TBMM Başkanlarını da uzun zamandan bu yana ilk defa canlı görebildik. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun da oturmak için aynı yeri, özellikle de Bülent Arınç’ın yanını seçmesi dikkat çekiciydi. Arınç’la Davutoğlu, Şentop’la Yıldırım hayli uzun sohbetler ederken, İsmail Kahraman ve Mehmet Ali Şahin’in yalnız oturuyor olması dikkat çekiciydi.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, programda belirtilenden 5 dakika sonra yerine oturup gongu çaldı ve konuşmasına başladı.

TBMM’nin öneminden dem vurdu ve konuşmasının bir bölümünde sesinin tonunu yükselterek şöyle dedi:

“Son günlerde Türkiye’deki yönetimle ilgili kimi çevrelerce dile getirilen meşruiyet tartışmaları, Türkiye Büyük Millet Meclisi bakımından yok hükmünde bir tartışmadır. Çünkü Türkiye’de siyasi meşruiyetin bir tane kaynağı vardır. O da bizatihi milletin iradesidir, milletin verdiği meşruiyettir. Milletten başka hiçbir gücün, iç ve dış gücün bu ülkenin yönetimine ya da bu ülkeye herhangi bir meşruiyet sağlamak gibi ne bir hakkı ne de bir haddi olamaz…”

Kurtulmuş’un bu sözlerini dinlerken gayri ihtiyari güldüm.

Zira Türkiye’deki yönetimle ilgili meşruiyet tartışmalarını başlatan “kimi çevreler” bizzat ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’tı.”

Ankara’daki IŞİD’liler takip ediliyor muydu?-Gökçer Tahincioğlu (T24)

“Ankara’da Hacıbayram ve çevresi başta olmak üzere, bazı semtlerde, IŞİD saflarında savaşmak için gidip dönenlerin olduğu ortaya çıktı. Çatışmalarda yaralanarak sınıra bırakılan ve Ankara’da tedavi olan “savaşçılar” olduğu bile anlaşıldı. Ankara’da köleleştirilen kızlar, bu aileleri gizleyenler sır değil. Ancak “uyuyan” bu kalabalık için bir işlem yapılıyor mu, yapılacak mı, asıl merak edilen bu…

Bütün bu kalabalık seslerin içerisinde, bir başka ülkede aylarca konuşulacak olaylar kaybolup gidiyor.

Düşünün, çok normalmiş gibi, Ankara’nın göbeğinde, otobüs terminali AŞTİ’de servisçilik yapan Binali Aslan, IŞİD’liler tarafından kaçırılarak öldürüldü ve bir anda unutulup gitti.

Binali Aslan, neden öldürüldü, özellikle mi hedef alındı, cinayetle ilgili çelişkili bilgiler neden servis edildi sorularının bir bölümü yanıt buldu.

T24’te Candan Yıldız, dünkü yazısında, Aslan’ın bir yakınıyla yaptığı görüşmeyi aktardı.

Özetle şunu anlatıyordu yakını:

“AŞTİ’de bir senedir servis işi yapıyordu. Minibüsüyle düğün, cenaze gibi organizasyonlar için insan taşıyordu. Düzgün sevilen dürüst bir insandı. O gün sabah 4’te telefon geliyor. Arayan kişi AŞTİ’de değnekçilik yapan bir kişi. Binali Aslan’a ‘iki yolcu var, gelmek ister misin’ diye soruyor. O iki kişi sakallı şalvarlı iki kişiymiş. Eşyaları varmış. Eşyalarla birlikte Gölbaşı’na gidiyorlar. Gölbaşı’nda ‘yolcu almamız lazım’ diyor, o iki kişi haricinde başkaları da biniyor. Sonrasında telefon sinyali kesiliyor. Tahminimiz şu ki Binali Aslan, 14 kişiyi taşımak istemedi. Çünkü akıllı biriydi. İki kişiyi eşyalarıyla taşıyacağını düşünürken diğer kişilerin araca binmesinden şüphelenmiştir. Kaçakçılık yaptırmak istediklerini düşünüp itiraz etmiştir. MOBESE görüntülerine göre minibüs benzin alıyor, ama şoför koltuğunda Binali Aslan görünmüyor. Sonra bu araç çevirmeye takılıyor ama durmuyor. Konuşur diye Binali Aslan’ı öldürdüklerini düşünüyoruz. Kıyafetleri üstündeydi, emekli parası duruyordu. Tarsus’ta dağ başı gibi bir yerde kafası gömülmüş bir halde bulunuyor. Cep telefonu yok, minibüs yok.”

Binali Aslan, AŞTİ’de servisçilik yaparak hayatını sürdüren bir emekçiydi.

AŞTİ’de uzun süredir otobüs firmalarının servisleri yok. Minibüsü olan ve gerekli izinleri bulunanlar, gelen yolcuları, gidecekleri adreslere taşıyor.

Burada da bir sıra sistemi var.

Binali Aslan’a telefon edilerek, sabah 4’te iki kişiyi taşıyıp taşımayacağının sorulması, sıranın kendisinde olmasından kaynaklı.

65 yaşındaki Aslan’ın ölümü aslında olayın ortaya çıkmasından iki gün önce.”

Dünyayla dalga geçtiler: Filistinliye barış yok-Mustafa Kemal Erdemol (halktv.com.tr)

“ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrailli katil ile üzerinde anlaştığını söylediği Gazze barış planı (! ) hakkındaki açıklamalarına Katar, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Endonezya, Pakistan, Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkelerin liderleri pek bir bayıldılar. Trump’ın “Gazze’deki savaşı sona erdirmek için gösterdiği samimi çabaları memnuniyetle karşıladıklarını” hazırladıkları bir ortak bildiriyle duyurdular da.

Bu “liderlerin” sık sık gülünç duruma düştükleri bilinir, ancak bu kez çok acele ederek daha fazla gülünç oldular. Umarım kamuoyları onlara kendilerini düşürdükleri durumun hesabını sorar. Çünkü bu “liderler” ciddi ciddi Trump’ın Gazze’deki savaşı sona erdirmek için “samimi çaba” gösterdiğini sanıyorlar.

Trump’ın “samimi çaba göstererek” Filistin tarafını hesaba katmadan İsrailli katille hazırladığı 20 maddelik “barış planı” adeta dünyayla dalga geçmek için hazırlanmış bir metin. En önemli eksiği de “tarafların” müzakeresiyle hazırlanmamış olması elbette. Aksine taraflardan birinin, yani Hamas’ın sunulan koşulları kabul etmesi, sonuçları neyse katlanması beklenen Trump ile katil arasında önceden müzakere edilen bir plan.

İsrailli katil, Trump’la görüşmesinden sonra yaptığı basın toplantısında Trump’ın planının İsrail hükümetince belirlenen ilkelere uyduğunu belirtirken Filistin Yönetimi, sözkonusu ilkeleri “Gazze’nin fiili işgali” olarak reddetmiş, Hamas da aynı ilkeleri Gazze’deki soykırımı uzatacak bir “teslimiyet” belgesi olarak nitelendirmişti. Katilin dile getirdiği sözkonusu ilkeleri hatırlatalım; Hamas’ın silahsızlandırılması, Gazze’nin askerden arındırılması, İsrail’in “öngörülebilir gelecekte güvenlik çemberi dahil olmak üzere güvenlik sorumluluğunu” sürdürmesi, nihayet “ne Hamas ne de Filistin Yönetimi tarafından yönetilen” yeni bir sivil idarenin kurulması. Hamas olsanız kabul eder misiniz bunları?

Yukarıda sıraladığım ülkelerin liderlerinin sevindirik olmalarına yol açan Trump’ın “samimi çabaları” sonucu ortaya çıkan barış planında bakın ne yok: Filistin Devleti’nin kurulmasına ilişkin herhangi bir hüküm ya da garanti. Ki hem Ortadoğu ülkelerinin hem de İngiltere gibi batı ülkelerinin desteklediği bir talepti bu.

Filistin Devleti’nin d’si yok, ama bakın ne var: Hamas yok edildikten sonra Filistin Yönetimi’nin yeniden yönetici güce kavuşması için “reform” yapması, Trump ile Irak Kasabı Tony Blair’in denetiminde bir geçiş otoritesinin kurulması. Ancak tüm bunlardan sonra “Filistinliler kendi kaderini tayin etme/devlet kurma” koşullarına ulaşabilirler. Gördünüz mü? Ne zaman belirtilmiş, ne bir garanti verilmiş. Böyle bir plan bu.Bir daha soruyorum; Hamas olsanız kabul eder miydiniz?”

Gazetecilik bu toplumun vicdanıdır!-Nazım Alpman (BirGün)

“Gazetecilik günümüzde itibar bakımından “en üst ve en alt” hallerini yaşıyor. Mesleğimizin normal çizgisi güç sahiplerine karşı durmak olarak doğdu ve gelişti.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) itibarı çok yüksek başkanı olan Nail Güreli, eski dönemlerde tiraj almak isteyen gazetelerin hükümeti eleştiren bir çizgiye yöneldiğini anlatırdı akşamüzeri sohbetlerimizde…

Gazeteciliğin itibarı böyle yükseldi. Bu yüzden de yargı, yasama ve yürütmeden sonra “dördüncü kuvvet” olarak kabul edildi.

Dördüncü kuvvetin etki gücü, hükümetlerin de itibarlarını muhafaza altına alırdı. Yolsuzluk, rüşvet, haksız kazanç ve benzeri konularda “özenli” davranma geleneği oluşmuştu. Eğer gazeteciler böyle bir şeyi yakalarsa anında yazarlardı!

Gazeteciliğin itibarlı günlerinde vaziyet böyleydi.

Elbette hükümetle “alt takke ver külah” olanlar da vardı. Ama bir başka gazete bu durumu yakalar ve yazardı. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) öncesi dönemden bir örnek vermek gerekirse Hürriyet ve Milliyet genel yayın yönetmenleri Ertuğrul Özkök ile Mehmet Yılmaz birlikte Yunan adalarında yaptıkları yaz tatilini hatırlayabiliriz. 2002 Ağustos ayıydı. Her iki “üst düzey” gazeteci yiyip içtiklerini adalardaki hoş ortamı yazıyorlardı. Her gün yeni bir ada, yeni bir lokanta, yeni bir yemek… O günlerin finalini Sabah gazetesi yaptı:

“Rodos İttifakı!

Sabah gazetesinin en tepesinde özel bir fotoğraf yayınlandı. Rodos Adasında kıçtankara yapmış bir yattan inen dört kişinin en önünde Hürriyet ve Milliyet’in sahibi Aydın Doğan Doğru Yol Partisi (DYP) başkanı ve eski Başbakan Tansu Çiller’in kocası Özer Çiller vardı. Arkasından da Özkök ve Yılmaz geliyordu. İki gazetecinin Ege yazılarından bir haftalık birliktelik yaşandığı anlaşılıyordu. 2002 genel seçimlerinden önce o yatta hangi “pazarlıkların” yapıldığını kamuoyu öğrenemedi ama etik olmayan fırıldaklar döndüğünü anladı!

Yaygın gazeteciliğin son günleri olduğu bilinmiyordu. 3 Kasım 2002 Genel Seçimleri ile Türkiye başka bir yörüngeye girdi. AKP gazeteciliği tekeline alarak yüzde 95’lik destek kıtaları oluşturdu.

Gazeteciliğin itibarıyla birlikte kendisini de jiletledi! İktidar ne yapsa alkışlayan ödenekli medyası sayesinde bütün fren sistemlerini devre dışı bıraktı.”

Not: Başlıklara tıklayarak yazıların tamamına ulaşabilirsiniz.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiMedya
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale BMW BMW’ye karşı!
Sonraki Makale Halk TV’de kameraman isyanı

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetMG Özel

Rusya’dan Trump’a ‘Erdoğan’ yanıtı

Fuad Safarov
2 Ekim 2025
Köşe YazılarıManşet

Doktoru korumak hayatı korumak

İsmail Boy
2 Ekim 2025
ManşetSerbest Kürsü

Türkiye’de “kıta kayması”

Dr. Nil Gönce
2 Ekim 2025
Köşe YazılarıManşet

“Kimlik kişiliğin zindanıdır”

İnan Özbek
2 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?