Çarşamba, 1 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
EditörGünlük

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 1 Ekim 2025 08:14
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

Patrikhane ve Ruhban Okulu-Sinan Meydan (Cumhuriyet)

“AKP’li Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, Beyaz Saray’da ABD Başkanı D.Trump’la görüşmesi öncesinde “Heybeliada (Ruhban) Okulu ile ilgili üzerimize ne düşerse biz onu zaten yapmaya hazırız!” diyerek, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılabileceği mesajı verdi.

Peki, Heybeliada Ruhban Okulu neden ve nasıl kapatıldı? Okulun, Fener Rum Patrikhanesi için anlam ve önemi nedir? Okulun açılmasının önündeki yasal engeller nelerdir?

Osmanlı döneminde, 1 Ekim 1844’de Heybeli Ada’daki Umut Tepesinde, Ortodoks ruhban sınıfı (din adamı) yetiştirmek için Heybeliada Ruhban Okulu açıldı.

Kurtuluş Savaşı yıllarında Fener Rum Patrikhanesi, kendisine bağlı Heybeliada Ruhban Okulu’nu, amacı dışında kullandı; bu okulu Türkiye karşıtı siyasi ve askeri bir üs haline getirdi.

Mustafa Kemal (Atatürk), 26 Aralık 1922’de Paul Herriot’a verdiği mülakatta, Fener Rum Patrikhanesi’nin “fesat ve ihanet ocağı” olduğunu, Hıristiyan halkın huzur ve refahını bozduğunu belirterek, “bu fesat ocağının gerçek yerinin Yunanistan” olduğunu söyledi. (Hâkimiyeti Milliye, 2 Ocak 1923)

Lozan Konferansı’nda, 22 Aralık 1922 tarihli alt komisyon toplantısında Türk heyeti, Türkiye’nin dinle devleti ayırdığını, laik devlette, azınlıklara tanınmış ayrıcalıklara ve bu ayrıcalıkları uygulayacak bir kurumun varlığına ihtiyaç kalmadığını belirterek, Patrikhane’nin Türkiye’den çıkarılmasını istedi. Ancak tüm Müttefik devletler, Patrikhane’nin İstanbul’dan çıkarılmasına karşı çıktılar. Lozan’daki Türk heyetinin başkanı İsmet (İnönü), siyasi ve hukuki yetkilere sahip Patrikhane’yi Türkiye için bir tehlike olarak gördüklerini anlattı. Patrikhane’nin Türkiye’den çıkarılmasında ısrar etti. Bunun üzerine İngiltere’nin de kabul etmesiyle Fransa, Patrikhane’nin, sadece dini yetkilere sahip olması koşuluyla İstanbul’da kalmasını önerdi. Türkiye, 10 Ocak 1923 tarihli oturumda, Patrikhane’nin siyasi ve hukuki yetkilerine son verilmesi koşuluyla eski teklifini geri çekti. İsmet Paşa (İnönü), bu konuda verilen garantileri “senet” saydığını belirtti. (Sinan Meydan, Lozan: Onurlu Barış, İstanbul, 2024, s. 269-270)“

“Yedek aday”-Aytunç Erkin (Nefes)

19 Mart operasyonundan dört gün önce.

Tarih 15 Mart 2025.

İstanbul Büyükşehir Belediye Ekrem İmamoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı makamında ziyaret etti. Görüşme sonrası açıklama yapan Yavaş ve İmamoğlu, gündemdeki konular hakkında açıklamalarda bulundu. İmamoğlu’nun Ankara’da düzenleyeceği toplantıya neden katılmayacağını açıklayan Yavaş, “Kimse birbirinin yedeği falan olmaz. Böyle adlandırılmak, düşünmek Ekrem Başkan’a karşı da bana karşı da terbiyesizliktir” değerlendirmesinde bulundu.

Nereden çıktı bu “yedek adaylık” tartışması demeyin. Uzun zamandır hem CHP’nin hem de Mansur Yavaş kanadının tartıştığı konulardan birisi de buydu!

Geçen pazar günü Yavaş’a yakınlığıyla bilinen Mehmet Bayır’ın şu paylaşımıyla yazıya başlamıştım: “Sayın Mansur Yavaş öznesi olmadığı hiçbir cümlenin içinde yer almaz, almamalı da… Mansur Yavaş’ın öznesi olduğu en önemli cümle: ‘Adam her ankette birinci, selamünaleyküm dese Anadolu ayağa kalkar.”

Yazıyı da şu cümlelerle bitirmiştim: “Yavaş’ın çevresi ‘yedek aday’ değerlendirmesine tepkili ayrıca basın toplantısında CHP Genel Merkezi ve Ekrem İmamoğlu’ndan farklı bir hatta kaldığının altını çiziyorlar.”

Dün… TV100 canlı yayınında İsmail Küçükkaya’ya konuk olan CHP lideri Özgür Özel de “yedek adaylık” tartışmasına ilk kez açıklık getirdi. Belki de Yavaş’ın ve yazılanların etkisi vardı sözlerinde:

“‘Biz dedik ki adayımızı belirleyelim. Genel Başkan değil ya da PM olarak belirlemeyelim, tüm delegelere soralım. Mansur Yavaş, o dönem dedi ki ‘Ben ön seçime girmeyeyim’. Çıkacak sonuca saygılı olacağını söyledi. Hatta oy kullandı. Mansur Bey bire bir konuşmamızda ‘Ön seçim doğru değil’ dedi. Ekrem Başkan’ın bir yedeği yok, Ekrem Başkan adaylaşamazsa biz bunu yine 2 milyon üye ile hatta 15 milyon ile kararlaştırırız. O yüzden Mansur Bey adaylaştırılacaksa da bunu bu şekilde yapacağız.”

Burada soru şu: Mansur Yavaş da tek aday olarak mı girecek yoksa başka adaylar da olacak mı? Eğer birden fazla aday olursa Yavaş’ın ön seçime girmeme durumu söz konusu olabilir. Sonuçta biliyoruz ki Mansur Yavaş sadece CHP’nin değil tüm muhalefetin “ortak adayı” olmak istiyor.”

Üst sınırdan kanunsuzluk, alt sınırdan ceza-İsmail Saymaz (halktv.com.tr)

“Dörtyol Emniyet Müdürlüğü’nde 24 polisin yan yana dizilmiş halde sıra numarası yazılı kağıtları tutarken çekilen görüntüleri, üzerinden 13 yıl geçtiği halde hafızalardan silinmiyor.

Tarih, 27 Temmuz 2012.

Emniyet kantinini işleten AK Parti Dörtyol Gençlik Kolu Başkanı Ömer Uzun, polis Alper Atilla ile tartışıyor. Atilla’yı “Seni sürdürürüm” diye tehdit eden Uzun, yakın arkadaşı olan, AK Parti Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu’nun oğlu İstemi Kağan Türkoğlu ve danışmanını alıp Emniyet’i basıyor.

Türkoğlu, emniyet bahçesinde polisleri tehdit ediyor.

Komiser Yardımcısı Murat Emel, “Memurlarımla bu şekilde konuşamazsın” deyince gerilim artıyor.

Dörtyol Emniyet Müdürü Mustafa Marangoz, Çevik Kuvvet’te görevli 24 polisi bir odada yan yana dizip ellerine numara yazılı kağıtlar tutuşturarak, Uzun ve Türkoğlu’ndan kendileriyle tartışanları teşhis etmelerini istiyor.

Kameraya kaydedilen bu teşhiste Emel’in apoletleri sökülüyor. Bu ceza yetmiyor; Emel, ertesi gün sürülüyor.

Hacı Bayram Türkoğlu’na gelince…

2011’de TBMM’ye giren Türkoğlu, Hatay’ı 12 yıl daha temsil etti.

Bir gün olsun istifa etmeyi aklından geçirmedi.

Ne karakol rezaletinden sonra…

Ne de 2017’de trafikte motosikletine arkadan çarptığı Suriyeli işçinin ölümüne neden olunca!”

S-400’leri ne yapabiliriz?-Mehmet Ocaktan (Karar)

“Devletin kurumsal hafızasını devre dışı bırakarak, bütün işleri bir tek kişiye bağladığımız günden bu yana sayısız masal dinledik ve her masalın sonunda kaybettik.

Oysa biliyoruz ki demokratik kurumların işlemediği, hukukun zaafa uğradığı ülkelerde öngörülebilir bir ekonomik sistem yürütülemediği gibi, dış politikada savrulmalar da kaçınılmaz hale gelir.

Maalesef, devletteki kararların tek bir merkeze endekslendiği bir sisteme mahkum olduğumuz için, dış politikada yaşadığımız savrulmalar, hem Türk ekonomisine hem de tek tek bireyler olarak hepimize büyük maliyetler yüklemiş bulunuyor.

Ucuz kahramanlıklar peşinde koşarak “Yerli-milli” ve de “güçlü devlet” olma hayali kurduk ama sonunda hep duvara tosladık…

İşte S-400 maceramız, bu kahramanlık hikayemizin en net göstergesidir. Rusya sevdamızın başladığı o günlerde yazdığım bir yazıda şöyle bir uyarıda bulunmuştum: “Epey bir süredir ‘Avrupası, Amerika’sı, NATO’su birleşti bizi yok etmek istiyorlar’ diyerek bütün müttefiklerimize meydan okuduk. Ortağı olduğumuz F-35’lerden bile vazgeçtik ve bir NATO üyesi olarak, NATO’nun düşman tanımı içinde yer alan Rusya’nın S-400 füzelerini aldık. Nükleer santral ihalesinden S-400’lere kadar Putin’e imtiyazlar sunmamıza rağmen, Rusya’nın müttefiklik ahlakına uymayan tavırlarına mani olamadık.”

Eğer 2017’de bir rejim değişikliği ile devletin kurumsal hafızasını yok etmeseydik, birileri iktidara NATO’ya giriş hikayemizin arkasında Rusların kabaran emperyalist iştahının olduğunu rahatlıkla söylerdi.

Ama o günlerde kimsenin gerçeklerle yüzleşmek gibi bir niyeti yoktu, iktidar yanaşması medya dahil herkes S-400 hayaline kapılarak “Yaşasın yeni bir dünya kuruyoruz, artık bağımsız ve güçlü olacağız” benzeri sevinç şarkıları söylüyordu.

Ne yazık ki o günlerde henüz Rusya rüzgarına teslim olmamış, iktidar içindeki bazı makul akıllar çıkıp, “Osmanlıdan bu yana Türkiye’nin istikameti her zaman Batı bloğu olmuştur, Rusya’nın da içinde yer aldığı uyduruk Şangay hayalleri bize yakışmaz” deme cesaretini gösteremediler.

Çünkü, iktidarın bütün bileşenlerinden alkışçı medyaya ve her zaman demokrasi korkusuyla yaşayan ulusalcılara kadar herkes, kelimenin tam anlamıyla bir akıl tutulması yaşıyordu.”

Kanal İstanbul ÇED raporunda neler yok?-Çiğdem Toker (T24)

“Kanal İstanbul davasında Danıştay’a sunulan ve geçen hafta açıklanan bilirkişi raporunda, arkeolojik ve kültür varlıkları konusunda ciddi tespit ve uyarılar yer alıyor.

2020 yılında gündeme gelen ve güncel davada iptali istenen “ÇED Olumlu” kararına karşı açılan iptal davasında sunulan ve bilimsel bir heyetçe hazırlanan bilirkişi raporu, 400 sayfadan oluşuyor.   

İstanbul’a geri dönüşü olanaksız zarar verecek olmasına karşın, iktidarın yapımında direttiği Kanal İstanbul projesiyle ilgili “ÇED Olumlu” kararına karşı açılan dava için sunulan bilirkişi raporu 14-15 Kasım tarihlerinde mahallinde yapılan tespit, incelemelere dayalı.

Kanal İstanbul projesinin, yapılması halinde su kaynaklarının zarar göreceği, sismik ve çevresel risklerin yanı sıra, arkeolojik ve kültürel varlıklarla ilgili kaygılar da dile getiriliyor.

Arkeoloji ve kültür varlıkları açısından yapılan değerlendirmeye göre:

-Rhegion 1. derece arkeolojik sit alanı ile Azatlı Baruthanesi ve Resneli Niyazi Çiftliği’nin projeden etkilenecek. Ancak alanlar etrafında herhangi bir tampon bölge oluşturulmadı. Mimar Sinan Köprüsü ise tamamen etki sahası içinde kalmakta.

– Hattın 8.500’üncü metresinde tarihi Odabaşı Köprüsü bulunmakta. Köprü tamamen proje çalışma sahası içinde kalmakta olup, herhangi bir koruma önerisi sunulmamış durumda.

-Kanal hattının 9.500-12.500’üncü metreleri arasında özellikle batı sınır hattına paralel kısımdaki yüksek eğim nedeniyle şev alanları planlanıyor.  Bu kısımda önemli sayıda çok katlı yapı (konut) inşaat alanı ve şev alanı içinde kalmakta. Bu bölgede yaşayan nüfusun tespiti, proje inşaat aşaması ve sonrasında ikamet edecekleri yerler gibi sorular hususunda ÇED Raporunda herhangi bir tespit, sorun giderici önlem ya da çözüm önerisi bulunmuyor.

-Kanal hattının yaklaşık 10.500’üncü metresinde, arkeolojik açıdan çok büyük öneme sahip Yarımburgaz Mağarası bulunmakta. Mağara girişi, çalışma sahası içinde kalmakta olup, herhangi bir koruma önlemi önerilmemiş ve tampon bölge belirlenmemiş.

 Ayrıca bu alanda Spradon 1. derece arkeolojik sit alanı bulunmakta olup, etki sahasının arkeolojik alanın ortasından geçtiği görülüyor. Bu alan için de tampon bölge oluşturulmamış.”

Hiçbir şey olmuyorsa bile kesinlikle bir şeyler oluyor-Berkant Gültekin (BirGün)

“Türkiye siyasetinde son günlerde oldukça dikkat çekici siyasi gelişmeler yaşanıyor. Ancak tüm bu olan bitenin arkasında ne olduğuna dair tatmin edici bir netlik yok. İktidar mahallesinde bir gerilimin büyümekte olduğu sır değil. Hem ittifak ortakları arasında bir sürtüşme söz konusu hem de AKP içinde Erdoğan sonrası döneme ilişkin yer kapma mücadelesi ve bunun semptomları var.

Özellikle bir süredir, emsallerine yakın dönemde rastlamadığımız sızıntılara şahitlik ediyoruz. Bunlardan en öne çıkanı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Erdoğan’ın, Trump’ın oğluyla Dolmabahçe’de görüşme yaptığına ilişkin sözleriydi. Erdoğan “Sağar duymaz uydurur” dedi ama gelişmeler Özel’in anlattıklarıyla birebir örtüştü.

CHP Lideri’nin dün katıldığı canlı yayında, yakaladıkları ipuçlarından sonra bu görüşmeyi “Cumhurbaşkanlığı’ndaki bazı kaynaklardan” doğrulattıklarını söylemesi çarpıcıydı. Özel, Erdoğan’ın Junior Trump’a “300’e yakın Boeing alabileceğini” söylediğini aktardı. Yine Özel’in dediğine göre Erdoğan, Donald Trump’la randevuyu da verdiği bu tür sözler sayesinde ayarlayabildi. Özel, bir lobi şirketinin bu görüşmeye ve sürece aracılık ettiğini belirtiyor. İddiasına göre, Erdoğan ayrıca ABD’den sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) alınabileceğinin ve Rusya ile ilişkilerin kademeli olarak azaltılacağının da sözünü Trump’ın oğluna vermiş.

Erdoğan’ın ABD’ye gitmeye hazırlanırken gündeme ortağı Devlet Bahçeli’nin Türkiye-Rusya-Çin (TRÇ) ittifakı sözleri düştü. Bahçeli, ABD ve İsrail’e karşı Türkiye’nin Rusya ve Çin ile yan yana gelmesini önerdi. Daha sonra yaptığı açıklamalarla vites küçülttü; NATO yükümlülükleriyle çelişmeyen bir model önerdiğini söyledi. Son olarak “Türkiye’nin her iki yöne bakma zamanı gelmiştir” diyen Bahçeli’nin aklında ne olduğunu henüz kimse tam olarak anlayamadı. Kendisinin işi nereye vardırmak istediğini kavramak biraz daha zaman alacakmış gibi duruyor.”

Not: Başlıklara tıklayarak yazıların tamamına ulaşabilirsiniz.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiMedya
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale Hürriyet efsanesi Necati Zincirkıran hayatını kaybetti

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

GünlükManşet

Hürriyet efsanesi Necati Zincirkıran hayatını kaybetti

Medya Günlüğü
1 Ekim 2025
Günlük

NTV Hüseyin Günay’ı işten çıkardı

Medya Günlüğü
1 Ekim 2025
GünlükManşet

Akif Beki Akif Deki’ye karşı!

Medya Günlüğü
1 Ekim 2025

Mehmet Şüküroğlu çiziyor

Mehmet Şüküroğlu
1 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?