Vladimir Semyonoviç Vısotski…
Kariyeri Sovyet kültüründe muazzam, sınırsız ve kalıcı bir etki yaratan şarkıcı, şarkı sözü yazarı, şair ve oyuncuydu.
O, Sovyetler Birliği’nin gerçek bir değeri, Sovyet insanının ruhuydu.
Çok fazla Rus’tu, Matruşka gibi. ‘Rus nasıl tarif edilir?’ diye bir soru sorulsa, tek kelimeyle “Vısotski” gibi demek yeterli olur. Hani derler ya, “Rus’un ruhunu anlamak için doğru bir yerden başlamak lazım”, işte Vısotski, başlanacak en iyi örneklerden biridir. Putin, bugün Rus kimliğini kendi yorumuyla inşa ederken, en çok Vısotski’den yararlanıyor, ondan ilham alıyor.
Rusya’da 2010 yılında yapılan “20. yüzyılın idolleri” anketinde Yuriy Gagarin’den sonra ikinci sırada yer aldı. 2011’de yapılan bir başka kamuoyu yoklamasında ise, katılımcıların %98’i Vısotski’yi tanıdıklarını, dinlediklerini, %70’i ise onun Rus kültürünün bir olgusu olduğunu belirtmişlerdi.
Size bir anlam ifade eder mi bilmiyorum ama koskoca SSCB’deki üç Mercedes’ten birisinin sahibiydi. Diğer Mercedes sahipleri Anatoli Karpov ve “yoldaş” Leonid Brejnev’di.
Psikologların, Vısotski şarkıları ile psikodramanın tartışmasız bağıntılı olduğunu keşfetmelerinden önce bile ben, Vısotski’nin eserlerinin her zaman ruhumu özgürlüğe kavuşturduğunu keşfetmiştim, özellikle de “Benim Çingene Halim”le.
Sesiyle kitleleri adeta hipnotize ettiği için, muhtemelen bir Batılı antikomünistin aklına gelebilecek bir soru vardı ortada. “Vısotski, Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin kitlelerin beynini yıkaması için kullanılan ‘seçilmiş’ birisi miydi?” Evet, evet tüm Sovyet coğrafyasında beyni yıkanan! o kadar çok insan vardı ki, bunlardan en önemlisi “yoldaş” Brejnev’di.
Brejnev bir gün hastanedeki yatağında Vısotski dinlemek ister. Hemen rica ederler, Vısotki, yakın arkadaşı da olan Brejnev’in kızının evine gider, bir konser verir. Konser telefon bağlantısıyla hastanedeki Brejnev’e canlı olarak dinletilir. Dönemin KGB başkanı Yuriy Andrapov ile de yakın ilişkisi vardı Vısotski’nin, o da hayranıydı. Hırsızlar da öyle… Bir gün Vısotski’nin Soçi’deki evini soyan hırsızlar, evin ona ait olduğunu öğrenince, evden çaldıklarını bir özür mektubuyla iade etmişlerdi.
Rus kadınlarında bugün bile hala çok özel bir yere sahip Vısotski, o hâlâ milyonlarca Rus kadınının babası, kocası ya da oğlu olarak hayat buluyor, sanırım onu en iyi kadınlar anlıyor.
Üç evliliği ve bilinmeyen sayıda kız arkadaşı hatta metresi oldu. Son evliliğini Rus asıllı Fransız sanatçı Marina Vlady ile 1969 yılında yaptı. Marina o sıra Mosfilm ile çekilen bir film için Moskova’da bulunuyordu.
Marina ile 10 yıllık bir uzak mesafe evliliği sürdürdü. Marina, Vısotski ile birlikte daha fazla zaman geçirebilmek için çoğu kez kariyerini tehlikeye attı, sık sık Paris’i bırakıp Moskova’ya geldi, Moskova’da yaşadı. En sonunda Fransız Komünist Partisi’ne üye olarak SSCB’ye sınırsız giriş sağlayan vize de aldı. Bu arada, bu uzak mesafe ilişkisinin Vısotki’ye ilham verdiği de söylenir.
İlk yurt dışı seyahatini, 1971 yılında Polonya ve Fransa’ya yaptı. Ona yurt dışı çıkış iznini alan kişi, Fransız Komünist Partisi lideri George Marchais’ydi, Marchais bizzat Brejnev ile telefonla görüşerek almıştı bu izni.
Vısotski 1976 yılında Beyaz Rusya’daki konserinden hemen sonra eşi Marina ile izin almaksızın, Fransa’ya oradan da Amerika Birleşik Devletleri’ne gitmişti. Los Angeles’ta bir yaz akşamı, havuz başında toplanan Hollywood ünlüleriyle tanıştı. Kimlerle mi? Mesela, Gregory Peck, Liza Minnelli, Robert De Niro, Anthony Hopkins, Michael Douglas hatta ünlü olmak için sırasını bekleyen Sylvester Stallone ve diğerleri ile. Vısotski orada gitarıyla şarkı söyledi. Onlardan biri de “Titiz Atlar”dı. Ünlüler tek kelime anlamadıkları halde, bu şarkıyı o kadar büyük hayranlıkla dinliyorlar ki, Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin ve KGB’nin, o an bu Hollywood yıldızlarının beyinlerini yıkadığı bile iddia edilebilirdi.
Marina anılarında, “Lisa Minnelli, neredeyse Vysotski’nin dibinde, ayaklarının hemen yanında oturuyordu; hatta Vısotski “onun sürekli bakışından, gözünü dikişinden cesaret almışa benziyordu” diye yazıyor. Buradan anlıyoruz ki, Vısotski eşine yakalanmıştı. Sadece Minneli mi, hemen hepsi, bir taraftan onu dinliyor diğer taraftan da Natalia Nikolaevna Zaharenko’nun ağzına bakıyorlar, onun tercümesini takip ediyorlardı. Zaharenko kim mi? Aslında onu hepiniz tanıyorsunuz ama siz onu Natali Wood adıyla biliyorsunuz.
Çek yönetmen Milos Forman, Vysotski ile ilgili 1981 Amerikan yapımı Rusça belgeselde, “O partidekiler aslında hiçbir şey anlamamıştı ama herkes Vısotski şarkılarının derin, içten şarkılar olduğunu; onları tüm kalbiyle, tüm samimiyetiyle yazdığını ve bestelediğini anlamışlardı” demişti.
Evet, işte o şarkı bu şarkı: “Кони привередливые” ya da “Titiz Atlar”. Açıkça kendisini anlatıyor bu şarkıda Vısotski:
Eğer Türkçe sözlerini merak ediyorsanız, o da burada, Hüseyin Avni Dağlı çevirmiş.
Jessica Lange’ın, Vysotski ile Los Angeles ve Paris’te ne zaman buluşup, karşılaşsa “Akşamları biz boş boş otururken o gitar çalar, şarkı söylerdi” demişliği de vardır. Aşık mıydı bilmiyoruz, Vısotski evliydi ama Jessica Hanım daha sonra yanılmıyorsam, bir başka Rus’tan, Mikhail Barışnikov’dan çocuk yapmıştı.
Vısotsky kuşkusuz, bir Soljenitsin, bir Saharov gibi muhalif değildi ama onun muhalifliği de başkaydı. Ülkesini seven ve ülkesi dışında ülkesi hakkında tek kelime kötü konuşmayan birisiydi. Sovyetler’e hiç ihanet etmedi. ABD’de bulunduğu sırada Batı’ya sığınan Barışnikov ile bir TV programına dahi katıldı. Israrlı sorular karşısında, hep “Ben muhalif değilim sadece bir sanatçıyım, üstelik ülkemi terk etmek gibi bir niyetim de yok, ülkemi seviyorum, ülkeme zarar vermek istemiyorum ve vermeyeceğim” diyordu.
Vısotskiler New York’ta Barışnikov’un evinde kaldılar. İşte o sırada Barışnikov da “Titiz Atlar’ı” dinlemiş olmalı ki, ait olduğu Sovyet kültürünün ve iklimin yansımasını nasıl içselleştirip nasıl etkilendiyse ve artık ne yaşadıysa, bunu 1985 yılında Beyaz Geceler’de dışa vurmuştu. Sekiz yıldır batıda özgür! olduğu halde, “Sen özgürlüğün gerçekten ne demek olduğunu bilir misin?”, diye soruyor ve hemen arkasından “Visotsky gibi bağırmak istiyorum” diye ekliyordu. Bakın isterseniz:
Vısotskyi’deki Charles Bronson hayranlığına gelince ki, bu hikayeyi öğrendiğim andan beri Bronson’dan nefret ederim! Vısotski bir gece otelde uyuyamamış, otelin terasına çıkmış, o sırada karşısında Bronson’u görünce yanına gidip, o kötü İngilizcesiyle “Onu sevdiğini, kendisinin bir Rus şair ve şarkıcı olduğunu belirtip, sohbet etmek istediğini” söylemiş. Vısotski için sıra dışı bir karşılaşmaymış bu. Ancak, Bronson, 10 yaşında öğrendiği İngilizceden çok önce Rusça bilen ve konuşan birisi olarak, Vısotski’ye, ekranlardaki karakterine yaraşır bir sertlikle, kısa ve öz biçimde “Git buradan!” (Defol, yıkıl karşımdan!) diye yanıt vermiş.
Vısotski Fransa bulunduğu sırada, Fransız Komünist Partisi’nce düzenlenen ve “Fête de l’Huma” adıyla bilinen yıllık kültürel etkinliklere de katılmış. Biliyorsunuz, bu vesileyle konserler, kitap etkinlikleri ve siyasi etkinlikler düzenlenir. Fransız Komünist Partisi’nce düzenleniyor olsa da, bu etkinliklere, onun çeperini aşan bir katılım olur, hatta sağcı bilinen şarkıcı ve sanatçılar bile katılmaya can atarlar.
Vısotski denilince aklıma gelen ilk dört kelime; direniş, içtenlik, infilak ve samimiyettir. Brejnev Sovyetlerinde hayatını hiçe saydı, sağlığına önem vermedi. Bir 25 Temmuz günü sadece 42 yaşında öldü gitti, yaşasaydı bugün 82 yaşında olacaktı. Aslında, dayanamadı Brejnev Sovyetlerine, yasaklarına ve baskılara dersek daha doğru söylemiş oluruz. Ölümünden sonra yapılan dedikodulara bakılırsa, aslında o da, Batılı benzerleri gibi, alkol ve uyuşturucunun etkisiyle erken göçüp gitmişti dünyadan. Vısotski’nin hâlâ yaşadığını iddia edenler olduğu gibi, The Economist, onun KGB tarafından susturulduğu iddiasına dahi yer verdi. Hatta, onun uyuşturucu ile tanışmasını bizzat KGB’nin sağladığı da iddia edildi. Ancak, gerçek, alkol tüketimi “rekor aşırı düzeyde” olan Vısotski’nin kalbi, karaciğeri ve böbreğinin iflas etmesi karşısında, doktorların sık sık morfin kullanmasının onu uyuşturucu bağımlısı yapması.
Rus arkadaşlarıma, “Vısotskiy sizin için ne ifade eder” diye sormuşluğum da vardır. Emin olun hep aynı cevabı aldım. “Onu sevmeyen veya anlayamayan benim dostum olamaz” ve “Eğer günün birinde öleceksem, Vısotski dinlerken ölmek isterim.”
Son olarak, yazımı Vısotski’nin en sevdiğim şarkısını paylaşarak bitireyim: “Benim Çingene Halim”:
Ben nedense, Vısotski’nin bu şarkısını bir gün Grigory Leps de seslendirsin diye yazdığını ve bestelediğini düşünürüm. O da burada:
Not: Bu yazı Vısotski’nin 43. ölüm yıl dönümü nedeniyle yeniden yayınlanmıştır.