Bilirsiniz, inşaat yaparken tuğlaları üst üste koymak yetmez. Aralarına bunları bir arada tutacak sağlam bir harç koymak gerek.
Ben BRICS’in genişlemesine de işte böyle bakıyorum. Gruba yapılan eklemelerin bir fayda sağlaması ve ömrünün uzun olması için horasan (bir harç türü) olmasa bile güçlü bir yapıştırıcı harç ve ses getirecek, fark yaratacak yeni bir görev tanımı veya misyon gerekli. Yoksa genişleyecek olan BRICS sadece gösterişte kalacak ve zaman içinde içine göçecektir. Alayiş ve israf belki tepedeki yöneticilere yarayacaktır. Ama halklara hiçbir faydası olmayacaktır.
BRICS 2001 yılında BRIC, baş harfleri ile Goldman Sachs (GS) tarafından öne sürüldüğünde, Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin 2050’ye kadar küresel kalkınmaya kesintisiz katkıda bulunacak ülkeler olarak düşünülmüştü. Uyuyan devler uyanmış, Çin bile Dünya Ticaret Örgütü’ne koşullu da olsa katılmıştı. Aralarına 2010 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti de katıldı. Dünya oldum olası böyle gruplaşmalardan medet umar. Ama bunların insanların refahına, siyasi istikrara ve dünya barışına pek etkisinin olduğunu söylemek doğru olmaz.
Özellikle Brezilya yiğitliğe leke sürmeyip 2011’den itibaren grubun AB’ye rakip bile olabileceği savını öne sürmeye devam etti. Oysa grubun diğer ortakları Asya-Pasifik’te daha büyük oluşumlara gözünü dikmekten geri kalmadı. İlgi, Rusya’nın Gürcistan’a 2008 yazındaki müdahalesi, 2011’deki Arap Baharı, 2014’deki Kırım ilhakı ve nihayet 2022 kışındaki Ukrayna harekâtıyla epeyce savruldu. Çin ise Kuşak-Yol projeleriyle dünyayı dört baştan demir ağlarla örme ve limanlarla farklı denizlere ulaşma planını, kendi başına yürürlüğe koyma ihtirasını gemlemedi. Bunun ise BRICS ile pek alakası olmadı.
Ama dedim ya! Bir kere üst üste veya yan yana tuğlaları bir arada tutacak güçlü harcı bulmak; küresel koşullara karşı güvenlik tehdidi olmaktan kaçınmak ve hakikaten küresel katma değere katkıda, sorunlara çözüm bulmada parlak öneriler geliştirmek zorundalar.
Yeni adı ve sembolü ne olursa olsun, bu eklemelerin yakında gruptan bazı çıkarmaları tetiklememesi için bir yol haritası çizmeleri ve ortaya somut bazı planlar koymaları iyi olur. Bunca zaman dünya sahnesinden siyaseten dışlanan İran’ı aralarına davet etmeleri önemli. Ama bu G-7’ye bir gözdağı mı? Tabii İran Suudi Arabistan ile olan ilişkilerini normalleştirdiğinden bu yana bunu pek yadırgamamak gerekiyor. İran, öyle kenara itilecek bir ülke değil. Uyumlaştırmak, geri kazanmak için oradan buradan dünya sahnesine sokulmalı. Ancak hiç olmazsa yeni oluşum, hantal yapısı ve ortaya çıkabilecek bürokratik güçlüklerle örneğin dünyanın nükleer gözlemcisi Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu IAEA’nin işini kolaylaştırma sözü vermesi gerekli. Suudi Arabistan, Yemen sınırındaki Etiyopya mültecilerini gözünü kırpmadan öldürürken, Etiyopya Suudi Arabistan ile bu oluşumda nasıl yer alacak?
Ayrıca sizce bu yeni altı davetliyi neye göre seçtiler? Büyük petrol ve/veya doğal gaz üreticisi oldukları için mi? O zaman bunlar OPEC ya da rakip mi olmak istiyor? Neden Şili veya Meksika değil de Arjantin? Çok büyük bir pazar oldukları kesin. Ama coğrafi yakınlıkları ve birbirlerine bağlayan harçları sağlam olmadığı için parçalı bohça bir pazar. Neden Türkiye’ye bir davet yapılmadı? Ekonomik durumun iyi olmadığı bir gerçek. Ama siyasi veya diplomatik nezaket açısından Ankara’nın alınabileceği düşünülmedi mi? Galiba BRICS ve yeni “seçilmiş“ altılar bu soruları cevaplamalı ve BRICS daveti öyle tamamlanmalı.
(Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu, tasam org)
Makalenin tamamını okumak için tıklayın