Yayın hayatına 14 Nisan 2004 tarihinde başlayan BirGün gazetesi yedi bininci sayıya ulaştı.
Gazete yedi bininci sayı nedeniyle okurlarına şöyle seslendi:
“Kasvetli günlerden geçiyoruz. Ülkenin geleceğine dair endişelerimiz arttı. Rejimi yenmeye bu kadar yaklaşmışken başaramamanın hayal kırklığı hissediliyor.
Ama biliyoruz ki geçecek. Daha zor zamanlarda ayağa kalkmayı başardık. Yine başaracağız.
O kadar çok şey yaşadık ve yaptık ki umutlu olmak için. Bir seçimin sonucu mu yıkacak bizi.
Umutlanacak o kadar şey varken bu kasvet de ne?
İşte size umutlanmak için bir neden daha. Bugün size tam 7 bininci kez merhaba diyoruz.
Dile kolay 7 bin. İçinde büyük acıların, isyanların, coşkunun ve kavganın olduğu 7 bin adım. Ve üstelik anlatılanların tamamı bizim hikâyemiz.
BirGün, AKP iktidarının ilk yıllarında yayın hayatına başladı. Demokrasi güzellemeleri ile alkışladığı günlerde bile Türkiye için hayırla yad edilmeyen günler olduğunu yazıp durduk. Doğal olarak bizim gözümüz iktidardan onların sopası da bizim üzerimizden eksik olmadı.
Ne gam. Biz doğru bildiğimiz yoldan yürümeye devam ettik. Hem de her gün daha da çoğalarak, daha da güçlenerek ve elbette daha da ustalaşarak.
Şimdi hep birlikte yeni bir başlangıç yapma zamanı. Tüm başardıklarımızın üzerine koyarak yola devam etme zamanı. Bu ülkeyi hiçbir çıkar beklemeden sevenler, dağına, taşına, insanına tutkuyla bağlı olanlar başka bir şey düşünemez bile.
Biz bu yürüyüşün parçası olmaktan her zaman onur duyduk. Öyle de olacak.
Biliyoruz ki katile, hırsıza, halk düşmanına, savaş çığırtkanlarına karşı birlikte barikat olmaya devam edeceğiz.
Çocukları, kadınları karanlık bir geleceğe hapsetmeye çalışan tarikat-cemaat ablukasına, patron zulmüne dönüşen çalışma koşullarına, yaşam alanlarımızı katleden rant ve yağma düzenine direnmeye devam edeceğiz.
Kadınların, gençlerin, emekçilerin seslerine kuvvet olmaya çalışacağız. Hakikatin izinden şaşmayacağız.
Mesleğimizin onuru, ülkemizin geleceği için mücadele etmeye, daha güçlü adımlarla yürümeye devam edeceğiz.
Tıpkı Nâzım Hikmet’in seslendiği gibi:
“Ustalaştık biraz daha
taşı kırmakta,
dostu düşmandan ayırmakta…
Hoş geldin.
Yerin hazır.Hoş geldin.
Dinleyip diyecek çok.
Fakat uzun söze vaktimiz yok.
Yürüyelim…”