Ulaş Başar Gezgin (ulasbasar@gmail.com)
Bir zamanlar sosyalist olimpiyatlar vardı, belki yine olur. (*) İşçi Sporu Federasyonu temsilcileri, ilk kez 1912’de Brüksel’de bir araya geliyor. Temsilciler, 1914’te ilk uluslararası kongre çağrısını yapıyorlar; ancak savaş nedeniyle gerçekleşmiyor.
Sonrasında ilk kongre, 1920’de, İsviçre’de düzenleniyor. Bu kongrede, İşçi Sporu Enternasyonali kuruluyor. Prag’daki Çekoslavak İşçi Olimpiyatları sırasında, Spor Enternasyoneli’nin 2. kongresi gerçekleşiyor. İlk İşçi Kış Olimpiyatları ve sonrasında ilk İşçi Olimpiyatı, 1925’te Almanya’da düzenleniyor. Bundan sonraki yıllarda, kongre üstüne kongre yapıldıktan sonra, 2. İşçi Olimpiyatı 1931’de Avusturya’da gerçekleşiyor. Bunları 1934’te Çekoslovakya’daki, 1937’de Belçika’daki olimpiyatlar izliyor. Sonra araya 2. Paylaşım Savaşı giriyor ve İşçi Sporu Federasyonu, zamanla sönümleniyor.
Bir diğer işçi olimpiyatı kuruluşu olan Kızıl Spor Enternasyoneli ise, olimpiyat yerine ilk küçük çaplı spartakiyatı, 1921’de Prag’da düzenliyor. İlk spartakiyat, Çekoslavak İşçi Sporu Örgütü’nün reformcular ve devrimciler olarak bölünmesinden sonra gerçekleşiyor. Bu ad, Almanya’da Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht tarafından kurulan devrimci örgüt ‘Spartaküs Ligi’ anısına veriliyor. ‘Spartaküs Ligi’ adı ise, 2 bin yıl önceki köle ayaklanması önderi Spartaküs’ten geliyor.
Yine aynı yıl, 1921’de, Kızıl Spor Enternasyoneli’nin kuruluş kongresi, Moskova’da gerçekleştiriliyor. Örgüt, 1923-1927 arasında, ‘Proleter Sporu’; 1930-1933 arasında ise ‘Uluslararası İşçi Sporu’ adlı birer dergi çıkarıyor. 1928’de, Kış Spartakiadı, Oslo’da; Yaz Spartakiadı ise, Moskova’da düzenleniyor. Moskova Spartakiyatı’nda, 12-14 ülkeden 600 yabancı sporcuyla birlikte, Sovyet sporcuları, 21 spor dalında yarışıyor. 1931’de, Berlin’de düzenlenecek olan Spartakiad, yasaklanıyor ve Moskova’ya kaydırılıyor. Kızıl Spor Enternasyoneli de, yıllar içinde çok sayıda konferans düzenliyor. Ancak bu örgüt de, 2. Paylaşım Savaşı nedeniyle dağılıyor.
Dönemin belgelerinden, “sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” sözünün Lenin tarafından da ifade edildiğini görüyoruz. Lenin, sporun, komünizmin yeni insanını yaratmak için hayati önemde olduğunu söylüyor; spor, hem çalışkan gençlerin hem de savaşta Sovyetleri koruyacak yiğitlerin yetiştirilmesi için olmazsa olmaz. Ayrıca, Lenin’in kadınların spora yönetilmesi yönünde demeçleri bulunuyor. Gerçekten de, sosyalist ülkeler, yurttaşların sporda gelişkin olduğu coğrafyalar olarak dikkat çekiyor. Her mahallenin çeşitli spor dallarında takımı olması için çaba sarf ediliyor.
O günlerin sporcu afişlerini görüyoruz: “İşçi sporcular, özgürlük, birlik ve kardeşlik için yarışıyor” yazıyor. Avrupa’da, o dönemlerde, sporun belli kesimlerin erişimine açık, çoğunluğa kapalı olması, eleştiriliyor. Aristokrat sporu olarak görülen eskrim de, eleştiriliyor; ancak yine de es geçilmiyor. İşçilere, burjuva spor kulüplerini bırakma çağrısı yapılıyor. Almanya’da, çıplak spor savunusu yapan afişler var. Norveç’teki sosyalist spor klübünde, ulusal karşılaşmada ‘Enternasyonel’ söylediği için sahadan atılan güreşçiler var. İşçilerarası halat çekme, bisiklet, motosiklet, atış vb. yarışları dikkat çekiyor. Spartakiyatlar, aynı zamanda, siyasal akrobasi gösterilerine sahne oluyor. Sovyetler dışında, Almanya, Fransa, İngiltere, Avusturya, Finlandiya, Norveç, İsveç ve Kanada, o dönemlerde, sosyalist sporcuların etkin olduğu ülkeler.
Bugün geçmişi yeniden kurmak değil amaç; ancak, hatırlanabilir: Başka bir olimpiyat mümkündü eskiden; şimdi de olabilir.
Not: Bu yazı ‘Ötekiler Açısından Tarih’ adlı kitabımdan alınmıştır.
(*) Krüger, A. ve Riordan, J. (ed.) (1996). The story of worker sport. ABD: Human Kinesics.