ABD’nin Suriye’de Mart 2011’de başlattığı iç savaşın geçmişi 1940 ve 1950’lere dayanıyor.
CIA, 1940’ların sonunda Suriye hükümetine topraklarında bir ABD şirketine petrol boru hattı inşa etmesini istemiş, reddedilince de Batı düşmanı ve komünist olmakla suçlamaya başlamıştı. CIA ajanları önce Şam’da bazı askeri liderler ile buluşarak darbe yapmayı denedi. CIA’in Suriye’deki ilk askeri darbe girişimi Mart 1949’da oldu. Aslında Suriyeliler, Fransız sömürgecilerden kurtulunca Mart 1949’da tam da Amerikan modeline uygun bir laik demokrasi kurmuşlardı. Ancak, ülkede demokratik seçimlerle başkanı seçilen Şükrü El-Kuvvetli Amerikalıların Trans-Arap boru hattını onaylama konusunda tereddüt etmişti. Amerikan projesine göre, boru hattı S.Arabistan’daki petrolü Suriye üzerinden Lübnan limanlarına taşıyacaktı. CIA, bir darbe ile Şükrü El-Kuvvetli’nin yerine Hüsni El Zaim isimli bir diktatör oturttu. Bu şahıs önce Amerikan projesini onayladı ve ardından dört buçuk aylık parlamentoyu dağıttı. Takip eden birkaç darbeden sonra Suriye halkı tekrar demokrasi istedi ve 1955’de tekrar El-Kuvvetli’yi ve onun Ulusal Partisi’ni seçti. Ancak, yıllar içinde Amerikan sevgisinin yerini Sovyet eğilimleri almıştı.
Türkiye, bağımsızlığına yeni kavuşmuş Suriye kendisi için bir risk teşkil etmezken ABD’nin talimatı ile 900 kilometrelik sınıra bir milyon mayın döşedi. Üstelik Suriye’nin ilk Cumhurbaşkanı Şükrü El-Kuvvetli Türk kökenli idi. El Kuvvetli’ye göre; Adnan Menderes, İsrail’in elinde bulunan petrol bekçiliğini kendisi yüklenmek istiyordu. CIA Direktörü Dulles hemen Şam’a iki “darbe sihirbazı” gönderdi. Musadık’ın devrildiği, İran’daki “Operasyon Ajax” darbesinden sonra sıra Suriye’ye gelmişti. 1957’de CIA ve MI6 birlikte 3 üst düzey Suriyeli lidere suikast planladı. Suriye istihbarat başkanı, genelkurmay istihbarat başkanı ve Komünist Partisi başkanı suikast ile öldürüldü. Amaç, sadece Suriye’deki rejimi devirmek değil, o sıralarda CIA kontrolünde olan Irak ve Ürdün tarafından işgalini de sağlamaktı. Bu dönemde bugünküne benzer şekilde siyasi olarak Özgür Suriye Komitesi ve buna bağlı askeri direnişçi gruplar oluşturuldu. Ordu dağılacak ve ülke karışacaktı. Suriye’de, CIA tarafından Temmuz 1957’de düzenlenen darbe girişimi başarısız oldu.
Amerikalılar Suriye’den kovulmuştu ama seçimle iş başına gelmiş Baas rejimine yönelik CIA oyunları devam etti. 1961’de ABD ve bölge ülkelerinin desteklediği darbe ile Suriye, Birleşik Arap Cumhuriyeti’nden ayrıldı ama iki yıl sonra yapılan ikinci darbe ile bu kez Baasçılar iktidarı ele geçirdi. 1976-1982 döneminde Suriye’de ayaklanan Müslüman Kardeşler’in arkasında CIA vardı ve CIA tüm operasyonu Amman’dan yönetiyordu. Bu dönemde Suriye’de Müslüman Kardeşler militanları Baas yanlısı gördükleri birçok aydın, gazeteci, asker, üniversite hocası ve memuru sokakta öldürdü. ABD, El-Kuvvetli’nin devrilmesi için Müslüman Kardeşler’in militanları ve Suriyeli subaylara 3 milyon dolar rüşvet dağıttı. Hafız Esat’a karşı iki kez başarısız suikast girişiminde bulundular. Ardından Halep ve Hama’da ayaklanma başlatarak, iktidarı ele geçirmek istediler. 2 Şubat 1982’de Esat’ın Hama’da Müslüman Kardeşler’e karşı başlattığı ve 10 gün süren harekât bugün İslamcıların Hama Katliamı dedikleri olaydır. Müslüman Kardeşler ve 1987’de İsrail tarafından Filistin davasını bölmek için kurulan askeri kanadı Hamas, ABD ve İsrail için uluslararası operasyon kutusu olmaya devam ediyor.
İran, Direniş Ekseni’ni 1990’larda Gazze ve Lübnan’a silah kaçırarak oluşturmaya başladı. Suriye’de baba Hafız Esat, mühimmat, hava, mayın ve tanksavar silahları gibi sadece hafif silahların ülkesinden geçmesine izin veriyordu. 2000’lerin başında iktidara gelen Beşar Esat ise İran ile bağları güçlendirdi ve Lübnan’daki Hizbullah’a SCUD ve Fetih110 gibi füzeler gitmeye başladı. 2011 yılında Suriye’de Batılılar iç savaşı başlatınca Hizbullah ülkede doğrudan muharip rol aldı, İran’ın çıkarları için Esat’ı destekledi. Tahran tarafından yönetilen Irak’taki Şii militanlar da onlara katıldı. Zamanla Esat, kendi silah depolarını daha güvenli bulduğu Lübnan’daki Hizbullah tesislerine aktarmaya başladı. İran Devrim Muhafızları, insani yardım gemisi görüntüsü altında Suriye’ye silah ve araç gönderdi. Suriye, İran bölgesel stratejisinin orta direği idi. Sadece İsrail değil, Arap ülkeleri de Şii Hilali projeksiyonu nedeni ile İran’ı tehdit olarak görüyorlardı. Şimdi Türkiye’nin kendi Sünni projeksiyonu ile İran’ın yerini aldığını ve tehdit oluşturduğunu düşünüyorlar.
Aralık 2010’da Tunus’ta ilk Arap hareketini başlatan ABD-İngiliz-İsrail gizli servisleri Suriye ile ilgili eylem planını beş yıl önce yürürlüğe koymuştu. ABD, daha 2006 yılında Şam’daki büyükelçiliği kanalı ile muhalif gruplara dağıtılmak üzere 5 milyon dolar göndermişti. Hariri cinayeti suçlanması sonrası Suriye ordusunu Lübnan’dan çekmesi ve 2011 öncesinde Şam’ın başta Türkiye olmak üzere Batılılara yanaşma ve kapılarını açması Esat’ın ölüm öpücüğü oldu. Mart 2011’de Suriye’de başlatılan iç savaşta, 2014’de muhaliflerin Halep’te yenilmesi, IŞİD’in ortaya çıkışı ve 2015 yılında Rusya’nın Suriye’ye gelişi ile iç savaşta yeni bir dönem başlamıştı. Fırat’ın doğusunda Türkiye, ABD ile YPG/PKK bölgesi için çok sert geçen bir döneme girmişken, Fırat’ın batısında ise Esat’ı devirmek için ABD ile iş birliğine devam etti. 27 Kasım 2024’de İdlib’ten başlayan HTŞ harekâtının yıldırım hızı ile ilerlemesinin arkasında Batılı istihbarat operasyonlarının yolu açması ve İsrail’in son dönemde Esad’ı ve İranlı güçleri oldukça zayıflatması önemli rol oynadı. Bu makalede, Suriye’nin başına gelenleri anlattıktan sonra, ülkelerin nasıl çökertildiği ile ilgili dersler çıkaracağız.
(Prof. Dr. Sait Yılmaz, tasam.org)
Makalenin devamını okumak için tıklayın